Güven – Güvensizlik & Yolculuk

Ortalama okuma süresi 6 dk.

“Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlıştır.”

Johann Wolfgang von Goethe

“Bir insanı doğru yapmak isterseniz ona güveniniz; düzenbaz yapmak isterseniz ona güvenmeyiniz.”

George Bernard Shaw

“Kendine güvenen herkes, dünyayı idare edebilir.”

Voltaire

“Güç ve güveni hep dışımda aradım, ama bunlar insanın içinden gelir ve her zaman oradadırlar.”

Sigmund Freud

Birine güvenmek, çoğu insan için elde edilmesi zor olan bir duygu durumu olmuştur. Keza güven duygusu frenleri olmayan bir araçla yola çıkmaya benzer. Araç sizi istediğiniz yere götürecektir ama ya yolda durmanız gerekirse?.. Belki de araca fren takmanın bir yolu vardır. Belki de hiç frene ihtiyaç duyulmayan yeni bir uçan araç yapar ve ÖZgürce süzülür, ruhumuzu gideceğe yere götürürüz. Ne dersiniz? 🙂

Bazen birine güvenmek için sayısız test ve süresiz zaman geçmesi gerekirken bazen de gerçekten de frenleri patlamış bir araçtaymışsınız gibi birine çekilir, daha 45 dakika önce tanıdığınız insana, tüm hayatınızı anlatacak kadar güvenirsiniz. Birine güvenmek için zorlanmamız da, hiç tanımadığımız birine güvenmemiz de sebepsizce olur gibi görünür. Oysa iki duygu durumu da yani güven de güvensizlik de karşı tarafla ilgili değil, bizle ilgilidir.

Tıpkı Matrix filmindeki o meşhur replik gibi: “Aslında kaşık yok.” Keza kaşık değil, bükülen biziz.

Karşımızdaki insana güvenmek isteyip güvenemediğimiz durumlarda karşımızdakini test etmek yerine kendimizi kalibre edebiliriz. Ki çok basittir: Araç örneğinden devam edersek; başkasının kullandığı bir araçta seyahat ederken yolculuk boyunca acaba şoför profesyonel midir, bir hata yapıp kazaya sebebiyet verir mi diye düşünüp gerim gerim gerilebilirsiniz. Yolculuğun sonucunda kulunç olmuş kaslarınızla hiçbir şey elde etmemiş olarak varacağınız vere varabilirsiniz. Üstüne üstlük sizin gerginliğinizi hisseden şoförü de gerer ve hatta belki sizin yüzünüzden kaza yapmasına sebebiyet verebilirsiniz. Bu durumda kazayı şoför değil, güvenmediğiniz için siz yaptırmış olursunuz.

Buna karşın; yolculuk boyunca tüm vücudunuzu geriye yaslayıp, kaslarınızı gevşetip çalan müziğin ve manzaranın tadını çıkartabilir, sizin kontrolünüz dışında pencereden bir nehir gibi akıp giden görüntüleri seyredebilir, hayat kalitenizi yükseltebilirsiniz. Bu keyfi hisseden şoför de bu anı bozmamak için dikkatini odaklayıp daha iyi bir performans sergileyecek ve gergin olmadığı için trafik esnasında daha rasyonel ve refleksif kararlar verecektir. Yolculuğun sonunda keyifli geçirilmiş bir zaman, bu zamanı sizle paylaşan keyifli bir şöför, hatta belki yolculuk esnasında aklınıza gelen yeni yaratıcı fikirlerle daha dolu bir siz elde etmiş olacaksınız.

İlgili yazı:   Düşünce Gücü - (Okur Röprotajı)

Dile kolay fakat güvensizlik duygusu bizden bağımsız gelişen ve kontrol edemediğimiz güçlü bir güdü gibidir. O nedenle ha deyince olamayacağının farkındayım. Buna karşın kişisel olarak kendimi bildim bileli herkese sorgusuz sualsiz güvenen biri oldum. İçimden güvenmekten başka bir duygu gelmedi. Ve bundan da hiç kaybetmedim, aksine çoğu insanın dönüşmesine vesile oldum. Kendim de dönüşerek… Güvensizlik sorunu yaşayanlara, madalyonun diğer tarafından nasıl göründüğünü anlatmak için bu yazıyı kaleme almak istedim.

Şoföre nasıl güveniriz sorusuna geri dönersek… Şoför ve sizin aranızda, benim gibi en hisleri zayıf olanların bile hissedebileceği bir bağ vardır. Bu bağı pek çok ortamda hissedebilirsiniz. Ofiste çalışırken iş arkadaşlarınız arasında, hiç konuşmamış olsanız da komşularınız arasında ya da metroda yan koltuğunuzda oturan tanımadığınız insanda bile. Bu, etkileşimde olduğunuz insanlar arasında kurduğumuz temel bağın hissidir. Keza siz iş arkadaşlarınızı etkileyebilirsiniz; iş arkadaşlarınız da yaptığı ve yapmadığı şeyler yüzünden sizi etkileyebilir. Metroda yanınızda oturan tanımadığınız kişi de her an yaptığı bir şeyle sizi etkileyebilir. Etkileşimde olduğumuz insanlarla aramızda hissettiğimiz bu bağ çok özel bir bağdır keza insan olmanın temelini oluşturur. Aksi takdirde makinelerden farksız olurduk ki artık neredeyse wi-fi aracılığıyla onlar bile kendi aralarında ve bizimle etkileşimde…

Güven duygusunu yönetebilmek için bu bağın farkında olmak ilk adım. Böylece artık sizin duygu durumunuzla bağ içinde olduğunuz kişinin duygu durumunun birbirini etkilediğini hissedebilirsiniz. Ardından o kişinin de siz olduğunuzu fark edin, böylece ortamda artık bir o ve ben olmayacaktır. Bu ikilik ortadan kalktığı için aslına bakarsanız ortada güvenilecek başka biri de kalmayacak. 🙂

Yıllarca başkasına güven sorunu değil de başkalarının insanlara ya da bana güvenmemesinden rahatsız oldum. İçimden hep şöyle düşündüm: “Nasıl olur da güvensizlik duygusunu uyandıracak hiçbir olumsuz durum yokken insanlar birbirine güvenmez.” Ciddi manada bunu idrak etmede zorlandım, çünkü küçüklükten beri güven duygusu benim için “default” yani tabiri caizse fabrika çıkışı ön tanımlı duyguydu. Güvensizlik ancak ve ancak olumsuz bir durumda ortaya çıkabilirdi –ki o da düzeltilebilirdi. Ayrıca başkalarına güvenmemek demek muazzam bir megalomani olarak gelirdi çünkü kendinden başka herkesi potansiyel suçlu olarak görmeye eşdeğerdi benim için. Bu da çok büyük narsizm demekti. Ayrıca bu güvensizlik hislerinin altında “dünyada iyi bir insan yoktur, herkes çıkarcıdır” görüşü olduğunu düşünüp daha da öfkelenirdim. Fakat sebepsizce güvenmeyen insanları tanıdıkça aslında kendi sebepsizce güvencimi de tanıdım. Hepsinin ortak noktası insanın kendisine duyduğu güven ile ilgiliydi. 🙂 Bir süre sonra güvensiz insanlara kızmayı bıraktım. Çünkü güvensiz insanları da dönüştürmenin yolu onlara güvenmekti. Onlara güvenmenin yolu da kendine güvenmek.

Araçta artık başka bir şoför yok, sadece siz varsınız çünkü şoför ve sizin duygu durumlarınız birbirine bağlı. Artık aracı siz kullanıyormuşçasına güvenle seyahat edebilirsiniz. Ama halen olmadı, o güven duygusunu yaratamıyorum derseniz demek ki siz kendi şoförlüğünüze güvenmiyorsunuz. Yani arabayı siz kullanırken de aynı gergin durumu yaşıyorsunuz demektir.

İlgili yazı:   Hiç

Özetle kendinize güvenmiyorsunuz demektir.

Olayın sürücünün ne kadar iyi araç kullandığıyla alakası olmadığını anladığımıza göre kendi ehliyetimizi gözden geçirme vakti. 🙂 Başkasına güven konusunu formülize ettik… Peki kendimize güveni de aynı formülle sağlayabilir miyiz? Cevap: Evet! Bunun için bazen kendi karanlık yanlarımızla yüzleşmemiz gerekebilir, tefekkür edip kendimizi tanımamız gerekebilir ama bazen de basitçe kendimize “şefkat” duyabiliriz. Çünkü çoğu zaman bir katile karşı bile merhamet duyabilirken, en ufak hatamızda kendimizi yargılıyoruz. ÖZ şefkat sayesinde kendimizi takdir edip kendi ehliyetimizi akredite edebiliriz. Böylece tıpkı başkasına güven duymaya çalışırken ortadan kaldırdığımız ikilik gibi kendi içimizdeki ikiliği de yok etmiş olur, kendimize güvenmeye başlarız.

Aslında tüm bu konuştuklarımızın tek kelimelik bir karşılığı var: “SEVGİ

Tüm insanlık tarihi, onca aşk, savaş, entrika, güzellik, sanat, vahşet, doğa ve insan dair her şey tek bir soyut kavramdan peydah olmuş. Tek bir eylem: “SEVMEK

Karşındakini sevmek; aslında karşında değil içinde olduğunu görmek. Kendini sevmek; aslında seveni sevmek, yani kendinden geçmek. Bir ve bütün olmak…

Hadi şimdi o araca binelim. Şoförün de, yolcunun da, aracın da, gidilecek yerin de biz olduğu araca binip güvenle seyahat edelim.

Yolculuk ÖZ’den ÖZ’e, zamanın ötesine…

Güven üzerine şu yazının başındaki kısa hikayeyi okumanızı öneririm: https://zamaninotesi.com/karanlik-yan-irade-erginlenme/


YAZARA KAHVE ISMARLA!
Kahve bahane, zamanın ötesine geçmek şahane! Blogtaki özgün içeriklerin entropiye bile karşı gelerek sonsuza dek internette var olmasını istiyoruz. Bunu sağlamak için web site hosting barındırma giderlerine destek olmak isteyen herkesin katılımını sağlamak adına farklı bağış rakamları belirledik. Her bağış size özel sürprizler içeriyor. Detaylar aşağıdaki butonda! 🙂
Become a patron at Patreon!

Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

2 yorum yapılmış, sen de yazsana :)

  1. İnsan ne ile yaşar? diye bir asırdan önce sormuştu Tolstoy, hemen cevabını da vererek. Oysa, soru belli cevap belli peki neden öğrenmek böylesine uzun ve zorlu. Belki de 3D matrixine girmemizin ana nedenlerinden biri budur, cevabı bilmenin ötesine geçip cevabı ÖZümsemek.

    • Cevabın kendisi olmak. 🙂

      O nedenle kendine güven ilginç bir duygu durumu ve varoluşa dair bir metafor. Kendi kendine dönüp kendi üzerine çökmek. Kara delik gibi… Ama kara delik belki de bir portaldır. 🙂

Lütfen düşüncelerini yaz, bu yorum alanı senin için :)