“Bütün hikayeler evrenin yaratılış hikâyesine benzer, o anda orada kimse yoktur, kimse tanık olmamıştır ama yine de onları herkes bilir.”
Körlük, José Saramago
Adam okuduğu kitaptan başını kaldırıp dışarıya baktı. Soğuk hava şehrin tüm ışıltısını almış gibi görünse de kan damarları gibi akan araç farları halen hayat belirtisi olduğuna işaret ediyordu. Okuduğu hikayedeki kahraman sanki yoktan var olmuştu. Başı sonu olmayan bir hayat hikayesiyle bir anda zihninde dolaşmaya başlamıştı. Bir an kendisinin de bir başkası için benzer bir hikaye kahramanı olabileceğini düşündü. Tıpkı şu an pencere kadrajına giren mor atkılı kadın gibi… Kadının nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmiyordu. Tam kitaptan başını kaldırdığında penceresinden görünen donuk şehir manzarasının kadrajına girmişti. Üstelik o geçerken kar yağmaya başlamıştı. “Benim de ufak pencere hikayemin baş kahramanı bu kadın fakat haberi dahi yok…” diye düşündü adam.
“Belki de ben de, gelecekte anlatılan bir öyküyüm. Geçmişim, geleceğim yok; sadece şu anım birileri tarafından anlatılıyor ve başkaları da pencere kısa öykümdeki kadın gibi benim kısa öykümü okuyor…”
Adam düşen kar tanelerini izleyerek uykuya daldı. Sabah uyandığında bitkindi. Gece boyu pek çok rüya görmüş, ikinci bir hayat yaşamışçasına yorulmuştu. Rüyalarından birini kontrol edebilmişti. Aylardır uğraştığı lucid rüya görme teknikleri işe yaramıştı. Hemen rüya defterini eline alıp gördüklerini yazmaya başladı:
“Rüyamda açık mavi bir pencereden yağan karı izliyor ve dahası karın yağışına müdahale edebiliyordum. Hava boşluğunda kardan şekiller yapıp süzülmelerini izledim. Uyumadan önce gördüğüm son sahnenin bu olduğunu hatırlayıp mor atkılı kadını düşündüm. Sahneyi rüyamda yeniden oluşturdum ve hiçbir şeyden haberi olmadan penceremden geçip giden kadının da beni görmesini sağladım. Ona pencere pervazından sıyırdığım karlardan bir kar topu fırlattım. Çok komikti, rüyamda güldüğümü hatırlıyorum. Kar topu bordo paltosuna çarptı ve arkasını döndü. Yüzü, benim hayal etmediğim çok güzel bir yüzdü. Masul bir ifadesi vardı. Gülümseyerek yerden bir avuç kar aldı ve bana fırlattı. Kar topu havada alev topuna dönüştü ve tüm evim alev almaya başladı. Sanırım tam manasıyla kontrol edemiyorum rüyamı fakat güçlü bir deneyimdi… ”
Rüya günlüğünü kapatıp kitaplığa koyarken raflardan yanık odun kokusu geldiğini fark etti fakat yapı itibariyle umarsız olan adam kahvaltısını yapıp işe gitmek için evden çıktı. Apartmandan çıkarken dün akşam ve gece rüyasında gördüğü mor atkılı kadının karşı kaldırımdan geçtiğini fark etti. Ancak hikayelere özgü olan bu “aşırı” tesadüfün şaşkınlığıyla bir an gördüğüne inanamadı ama umarsızlık süper gücü sayesinde adapte olması da zaman almadı. Yerden bir avuç kar alıp kadının bordo paltosuna fırlattı. Kadın bir an duraksadı, ani duruşu resmen kelimelere dökülmüş, hava boşluğunda “bu bir dejavu olmalı” titreşimini yayıyordu. Arkasına dönüp adamla göz göze geldi. Uzaktan bağırarak: “Sanırım şu an seni yakmam gerekiyor ama çakmağım yok.” dedi. Adam kahkahalar içerisinde kadının yanına koştu ve gerçek olup olmadığını kontrol etmek istercesine elini uzattı…
5 Dakika sonra köşedeki kafede birbirlerine hayat hikayelerini anlatıyorlardı. Sanki 40 yıldır birbirlerini tanıyor gibiydiler. Kadın da aynı rüyayı görmüştü ve rüyasında adama alev topu fırlatmak kendi düşüncesiydi. Adam bu sıra dışı rüya durumuyla ilgili düşüncelerini kadınla paylaştı:
“Hayat hikayelerimiz demişken, aslında sen benim ufak kısa öykümün kahramanıydın. Penceremden geçen mor atkılı kadın… Üstelik sen geçerken kar yağmaya başladı. Şimdi tüm hikayeni biliyorum. Fakat halen o sahne etkiliyor beni. Tabi bir de bana alev topu fırlatışın…”
Kadının üzerindeki şaşkınlık gitmişti. Sanki her gün başkalarıyla aynı rüyada buluşuyormuşçasına bir rahatlıkla kendini ifade etmeye başladı:
“Evet ilginç, beni çok kızdırdın. Ne cüret tanımadığım bir adam bana arkamdan kar topu atıyor diye düşündüm rüyamda ve o öfkeyle sana alev topu fırlatmak istedim. Keza ben de ilgiliyim lucid rüyalara ama hiç gerçek insanların aynı rüyada buluştuğunu bilmezdim. Hikaye konsuna gelince, belki de asıl kızdığım şey bu olmuştur. Başkası tarafından gözlenmek, başkasının hikayesi olmak. Ben bir bireyim. Gerçeğim. Ama haklısın, okuduğumuz romanlardaki kahramanlar… Onlar da başı sonu olmayan, sadece bir anlık hayat hikayelerine tanık olduğumuz karakterler…”
“İşte bu nedenle seni gerçek yapmak istedim.” dedi adam. “Sadece penceremden geçip giden, yüzü olmayan, başı sonu belirsiz bir karakterden fazlası olmanı istedim. Okurunu yani beni fark etmeni istedim. Fark ettin de…”
Kadın kahve fincanının pencerede buğu yapmasını izledi. Dışarıda akıp giden insan seli, kahve buğusunda bulanıklaşıyor; buna karşın bulanık düşünceleri daha da netleşiyordu.
“Ya sen de başkasının okuduğu bir hikayeysen?” diye sordu kadın adama aniden. “Ya sen de bir okurun önüne aniden düşen, hikayesinin başı sonu olmayan bir karaktersen? Birilerinin de sana kar topu fırlatması gerekemez mi? Okurunu görmen, hikayenden özgürleşmen için…”
Kadının sözleri kafede yankılanmaya başladı. Aniden gökyüzü kararmaya başladı. Kadın ve adam pencerenin buğusunu silip göğe baktıklarında gördükleri karşısında dehşete kapıldılar. Devasa bir parmak gökyüzünden kafenin üzerine doğru geliyordu. Parmak, kafenin önündeki kardan bembeyaz olmuş yola iniş yaptı. Yol boyu sürüklenen parmak cadde üzerindeki mağazaların tabelalarını aşağı indirdi. Her yerde harfler sürükleniyor, adeta dünyanın dönüş hızı artıyordu. Aniden başlayan parmak hareketi aniden durdu. Kadın ve adam, yeniden göğe yükselen parmağın ardından onu gördüler…
Okurlarını.
Yani seni!
🙂
Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Yazıyı laptop ya da masa üstü bilgisayarından, fare ile okuyanlar kusura bakmasın. :))
Uyanış 3 kademe ile gerçekleşiyor bu hikayede;newton kanunlarından kuantum kanununa yol almış;önce ya-ya da sonra hem-hem ve son olarak ne-ne de tamamlanmış))
Güzel bakış açısı 🙂 Özellikle çok detaya inmeden, mümkün mertebe “kısa” tuttum bu kısa hikayeyi. Pek çok yoruma açık olsun, “okur” kendi analizini yapsın diye. O nedenle pek çok bakış açısına açık öykü. 🙂
Bu öykü de bir farklılık var, ne olduğunu tanımlayamadım fakat bi şey var bunda ve onu sonra çözümlenmek üzere bırakıyorum…. Okumam bittiğinde direkt olarak istem dışı gökyüzüne baktım 🙂 ve parmak görsem şaşırmayacaktım 🙂 Çok keyifli, ayrı güzel bir hikayeydi ve her zamanki gibi yine bütünleşen ince seçilmiş müziği ile birlikte. kalemine emeğine sağlık 🙂
Çook teşekkürler 🙂 Diğer tüm kısa hikayelerim gibi bunu da bir ilham anında kendimi tutmadan yazdım (yazdırıldım). Öyküde uzamaya ve daha fazla olay örgüsüne çok teşneydi ama bilerek kısa tuttum. Herkes kendi çıkarımını yapsın istedim, keza çok katmanlı. 🙂 Belki de budur hissettiğin.
[…] kişisel olarak bu blogtaki pek çok kısa öykümde kullandığım, çok sevdiğim bir tekniktir. (Uyanış – Kısa Öykü) (Yeni Ay Dileği – Kısa […]