Ordo Ab Chao Nedir?

Ortalama okuma süresi 9 dk.

“Kurulu düzeni alt üst ettiğinde, her şey bir anda kaosa sürüklenir. Ben kaosun elçisiyim. Kaos, adildir.”

“Tetiği çekmek gitar çalmaktan daha kolay, yok etmek yaratmaktan daha kolay.”

“Ya iyi olarak ölürsün, ya da kötüye dönüşecek kadar uzun yaşarsın.”

“Planı olan bir adam gibi mi duruyorum? Benim ne olduğumu biliyor musun? Ben arabaları kovalayan köpek gibiyim. Eğer yakalasam bile ne yapacağımı bilemem. Ben sadece yaparım.”

” Bazı insanlar, dünyanın alevler içinde kalışını seyretmek ister.” (Alfred Pennyworth)

Batman: Neden beni öldürmek istiyorsun?

Joker: Seni öldürmek istemiyorum. Sen olmasan, ben ne yaparım? Sen beni tamamlıyorsun. Onlara göre, sen bir ucubesin.
Tıpkı benim gibi. Şu anda sana ihtiyaçları var ama ihtiyaçları kalmadığında seni bir cüzzamlı gibi dışlayacaklar. Ahlâki değerleri, yasaları… Hepsi kötü birer şakadan ibaret. Bir sorunla karşılaşır karşılaşmaz, senden kurtulacaklar. Dünyanın onlara izin verdiği
ölçüde iyiler. İşler kontrolden çıktığında sözde medeni geçinen
bu insanlar, birbirlerini yiyecek. Ben bir canavar değilim. Sadece herkesten öndeyim. Kendi kafana göre koyduğun kurallar seni kurtarır sanıyorsun. Tek bir kuralım var. Bu dünyada hayatta kalmanın tek mantıklı yolu, kural tanımamaktır…

Ordo Ab Chao ile ilgili yukarıda okuduğunuz alıntılar “Batman – The Dark Knight” yani “Batman – Kara Şövalye” filminden “Joker” karakterine ait repliklerdi. Bu filmi çoğunluğun izlediğini düşünüyorum, amacım eski bir filmin analizini yapmak değil, kaos üzerine konuşacağız ve kaosun ete kemiğe bürünmüş hali Joker’i blogumuzda ağırlamazsak olmazdı…

Son repliğe dikkatinizi çekerim. Her ne kadar bu filmde Joker başarısızlığa uğrasa da bu replikteki kehaneti, serinin son film olan “Batman –  Kara Şövalye Yükseliyor” filminde gerçekleşmişti. Çünkü Joker’in iç karartıcı tespitleri ne yazık ki doğruydu Batman için. Batman düzen için savaşıyordu ama düzenini sağladığı şehir ondan nefret ediyordu. Belki de şehir kaos istiyordu ve Joker şehrin istediğini veriyordu. Ama Joker’in de itiraf ettiği gibi Batman’siz yapamazdı O… Düzen olmazsa Kaos neye karşı düzensizlik yaratacaktı ki?… Bir dakika… Ne yazdım ben biraz önce? Kaosun kaos olması için düzen mi lazım? Kim demiş?… E ama öyle değil mi ki? Kaosun tanımı düzensizlik halidir. Demek ki bir zamanlar düzen varmış ki düzensizlik haline geçildiğinde buna kaos denmiş. Eğer her yerde düzen olmazsa her yer kaotik ise bu da bir düzen oluşturmaz mı?

Balkonda oturup caddeden, sokaktan geçen insanlara baktığınız olmuştur. Her sabah aynı saatte servis bekleyen, işe giden, her akşam aynı yollardan geçerek evine geri dönen çalışanlar, öğrenciler… Başlangıçta bu karınca gibi yürüyen insanlar düzensizce sokağı doldurmuş gibi gelir ama bir süre sonra aynı devinimleri yaptığını görürsünüz. Biricik sokağınızda düzen hakimdir. Kalabalık bir caddede bile otursanız caddeyi dolduran insan yığınlarının aynı salınımlarla denizdeki dalgalar gibi cadde boyunca akıntılar oluşturduklarını görürsünüz. İstanbul’da, İstiklal caddesini dolduran insanların oluşturduğu insan selini hepiniz görmüşsünüzdür İstanbul yerel haberciliği yapan ulusal kanallarımız sayesinde, gitmesek de her yerini gördük, biliyoruz artık. Caddeyi dolduran insanların düzenli bir salınımı vardır yürürken. Lakin bir gün gelir, sokağınızda caddenizde olaylar gelişir. Tek amaçları sıradan günlerdeki gibi o caddeyi doldurarak hafif salınımlarla yürümek olan insanlar bu sefer polis tarafından dağıtılırlar. O düzenli insan akımı artık dumanlar içinde, insanların öbek öbek gruplar oluşturduğu, polis tarafından bazıları dağıtılmış bazıları saklanmak zorunda kalmış insan kümelerine dönüşür. Caddeye kaos hakimdir. Kaosun var olabilmesi için demek ki düzenli bir sistem ve o sistemi düzeninden bozan bir karşı sistem gereklidir. İşin ironisi ise iki düzenli sistemin bir düzensiz sistem yani kaos yaratmasıdır. Aynı iki düzenli ordunun karşı karşıya gelip kaotik bir meydan savaşı oluşturmaları gibi. Demek ki düzen, kendi düzenini bozmak pahasına (aslında kendi düzenini genişletmek için) kaosu çağırabiliyor. Düzen kendi kaosunu kendi yaratıyor. Bir tüpün içerisine sıkışmış gazdan bahsetmiştik. Tüp açıldığında gaz dışarı çıkmak için bir kuvvet sergiler. Kendi düzenini bozmak, dağılmak ister…

İlgili yazı:   Sonsuzluğa Doğru...

Kaosu yaratanın kim olduğunu bulmaya başlıyoruz sanki. Kaos düzenden ortaya çıkmış bir “kavramdır”. Öncelikle bu bizim algı çerçevemizde bir şeydir. Bunu unutmayalım. Bizden bağımsız orda bir yerlerde güneş vardır. Biz olsak da olmasak da vardır, biz yok desek de vardır… Ama kaos insan ile anlam bulan bir kavramdır. Yoksa bir kaya, bir bitki, bir hayvan, kısacası doğa olguları kaos ya da düzen diye işaretlemez. Rüzgar eser, dalgalar bir sahil kentini vurur, yüzlerce insan boğularak ölür. Rüzgar bu kaotik, bu vahşice demez. Doğa, doğasının gereğini yapar. Ama insan doğanın yaptığı şeylere de anlam biçer. Bir çiçeğe çok güzel der, çiçek güzel olup olmadığının farkında değildir, ya da önemli değildir onun için. Onun için besin, büyüme ve üreme önemlidir. Bir depreme ise kötü der insan, kaotik der. Kaos ya da düzen bu bağlamda bir algı meselesidir. Ama algılar önemsizdir de diyemeyiz. İnsan olmanın getirdiği tüm enstrumanları kullanmakla yükümlüyüz. İçimizden böyle demek geliyorsa sezgilerimize kulak vereceğiz… Devam edelim…

Yıldızlara, evrene baktığımızda da kaos görüyoruz. Rastgele yayılmış yıldızlar ve birbirinden hızla uzaklaşmakta olan envai çeşit gök cismi… Mantık yürütmemiz bize her kaosun bir düzenin yıkımından oluştuğunu söylüyordu. İnsan algısı üzerinde kaos ve düzeni tanımlamak kolay. Bir sistem tekrar ederek özel bir kuralı izliyorsa ona düzenli diyoruz. Her gün aynı saatte işe giden adam ya da her 28 günde bir döngüsünü tamamlayan Ay ya da her 28 günde bir adet olan dişi gibi… Eğer 28 günü geçerse ya da erken olursa bir düzensizlik var demektir, hormonlara baktırmak gerek malum. 🙂 Evrene baktığımızda kaos görüyoruz ama kendi minik güneş sistemimize baktığımızda mükemmel bir vals görüyoruz. Gezegenler müthiş bir uyum içerisinde dans ediyorlar hiç şaşmayan bir düzen içerisinde. Şimdi kendi güneş sistemimize nasıl kaotik diyelim, diyemeyiz. Çünkü her gezegenin döngüsünü milimi milimine hesapladık. Demek ki evrenin de henüz hesaplayamadığımız bir döngüsü, bir devirdaimi var ve bu şekilde ilerliyor, genişliyor, “”düzensizleşiyor.” Evet düzensizleşme eylemi bile sistematik olabilir. Bir ülkede her 30 yılda bir darbe olması gibi… Darbe kaostur ama her 30 yılda bir şaşmadan oluyorsa düzenlidir. 🙂 30 yıl boyunca düzenden kaosa sürükleniyordur halk ve darbe herşeyi sıfırlıyordur. Evreni de bir muz cumhuriyetine benzetmek Tanrı’nın gücüne gitmez herhalde. Ne de olsa Tanrı’nın bile bir mizah anlayışı vardır derler. 🙂 Evren de her bilmem kaç trilyon yılda bir genişleyip büzülse, daha doğrusu kaostan düzene, düzenden kaosa sürüklense? Aslında Hint mitolojisi tamamen bunu anlatır. İlgilenenler bilir. Brahma yaratıcı, Şiva ise yok edici tanrıdır ve bunlar devamlı olarak bu yaratma ve yok etme işlevini yerine getirirler. Böylece evrenin sonunda, mutlak entropi ile yok olan madde saf enerjiye yani daha önceki yazılarımızda da bahsettiğimiz gibi ilk haline geri dönecektir. Evrenin her tarafı homojen bir yapıya kavuşacak, evren ilk haline, o kozmik yumurtaya geri büzüşecektir. Böylece mutlak düzenli olma halini kazanacaktır ve bunu ilginçtir kaos sayesinde yapacaktır. Çünkü kaos=entropi. Entropinin tanımı kainattaki her şeyin kendini maksimum düzensizliğe çekmeye çalışması değil miydi? E tamam işte kaosun tanımıyla aynı… Entropi, evreni mutlak kaosa sürükleyerek yok edecek (tıpkı Joker gibi, arabaları kovalayan köpek gibi, nedeni yok, sadece yapar…) ve bu yok oluşun sonunda mutlak düzen gelecek şeklinde yorumlanabilir bu durum.

ordo ab chao nedir

Ordo Ab Chao; kaostan doğan düzen demektir. Aslında Ordo Ab Chao = Entropi. Entropinin sadece evrensel ölçekte maddenin bozulma, düzensizleşme eğilimi olmadığını, tüm hayatımızı, duygularımızı bile etkilediğini yazmıştık. O halde bizler de kaostan doğan düzenleriz. Tıpkı tecavüze uğramış bir kadından doğan masum çocuk gibi. O masum çocuk ileride büyüyüp başarılı bir adam olup şehrine, ülkesine düzen getirebilir. Ama düzeni baskıya dönüştürüp “Ejderhayı Yenmek” hikayemizde olduğu gibi ülkesinde baskıcı bir rejimle yeni bir kaos da yaratabilir. Böylece kaostan düzen, düzenden kaos doğar. Tıpkı ülkemizde sürekli olageldiği gibi.

İlgili yazı:   Dualitenin Çöküşü

Kaostan Doğan Düzen

Joker Batman’siz yapamıyor demiştik. Batman’in de kendisine muhtaç olduğunu ileri sürüyordu Joker. Böylece kendisine bir yaşama amacı buluyordu. Kendisine bir düzen yaratıyordu düzensizliğin üzerinden… Sanırım her şey bu ikilik denen illet yüzünden çıktı. Dualite… Kadın-erkek, siyah-beyaz, iyi-kötü… Bir çubuğun iki zıt ucu… Oysa çubuğun uçlarına bakmak, o sivri uçları başkalarına batırmak yerine çubuğu görmeye çalışsak? Çubuğun iki ucu olsa da çubuk bir tanedir. Siyahla beyaz arasında gri vardır, o nedenle gandalf ak gandalf iken sonraki filmde gri gandalf olmuştur. Bütün tapınakların yan yana üç giriş kapısı vardır ve ortadaki diğerlerinden daha büyüktür.  İnsanın sağ ve sol kolunun ortasında kalbi vardır. Orta parmak diğer dört parmaktan büyüktür. 3 tanrının sayısıdır, Allah’ın hakkı 3’tür. Kaosla düzen arasında yaşadığımız hayat vardır. Tıpkı içinde yaşadığımız çelişkiler gibi… Düzenli bir ilişkimiz ve hayatımız varken eşimizi aldatır, kaosa sürükleniriz. İçki içip muhafazakar partiye oy veririz. Dışarı çıkmak ister ama aynı zamanda tembellik yapmak isteriz. Kırıp dökmek ister ama bunu yapan olursa da çok fena kızarız. Gençliğimizde asi davranıp yaşlılığımızda asi çocuğumuza baskı uygularız… İnsan arzuları, benliği, düşünceleri kaotiktir. O nedenle erginlenemeyiz. Kararsız ve değişkenizdir. İçimizdeki kaosa karşı koyar odamızı toparlarız, sonra kaos düzenden ortaya çıkar ve o düzenli odayı gene kendi ellerimizle dağıtırız. İçimizde de Brahmalar ve Şiva’lar vardır. Ama bu çatışmalar bizi biz yapar, aynı yapay zeka ile ilgili yazılarımda robotu insan yapanın çatışma ve çelişkiler olmasını kanıtladığım gibi…

Son olarak… Kaos adildir, çünkü bir zarı rastgele havaya attığınızda gelecek sayı kaotik bir sonucun eseridir, oysa biz buna olasılık ve şans deriz. Çünkü gelecek sayının adil olduğunu biliriz. Hiçbir rüzgar rakibimizin lehine ya da aleyhine esmez, zarın bizim şanssızlığımız için havada dönüşünü etkilemez. Çünkü rüzgar düşünmez, aynı insanları öldürürken düşünmediği gibi… Ama yine de… Kaos’a bile hükmetmek isteyenler olabilir. Doğaya hükmederek rüzgarın esiş yönünü, hızını etkileyebilirler. O zaman bütün zarlar, havaya atılan bütün yazı turalar hileli olur. O zaman kaos adil olmaz. Kim bilir… Belki bu da bir kaos halidir…

Kaosunuzdan zevk alın. 🙂

Ek not: Filmler üzerinden kaos hakkında analizler yapmayı ve bu konuyu sevenler için ödev: Filmde Joker’in giydiği gömleğin üzerinde 6gen desenleri vardi. İçinde altıgen sembolü geçen dizi ve filmleri hatirlamaya çalışın ya da araştırın. (Çok var.) Altıgen nelerin üzerine konmuş dikkat edin ve bu şeklin anlamını araştırın.

E-Mail ile Takip Et

Her ufuk açıcı yeni yazı yayımlandığında e-mailinize bildirim almak için mail adresinizi kaydedin:

YAZARA KAHVE ISMARLA!
Kahve bahane, zamanın ötesine geçmek şahane! Blogtaki özgün içeriklerin entropiye bile karşı gelerek sonsuza dek internette var olmasını istiyoruz. Bunu sağlamak için web site hosting barındırma giderlerine destek olmak isteyen herkesin katılımını sağlamak adına farklı bağış rakamları belirledik. Her bağış size özel sürprizler içeriyor. Detaylar aşağıdaki butonda! 🙂
Become a patron at Patreon!

Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

13 yorum yapılmış, sen de yazsana :)

  1. Çiçeklerin güzellik ve estetik anlayışından yoksun olduğunu düşünerek insanlık şövenizmini fazla abarttık gibi geldi bana…Görme duyuları bile olmayan bu bitkilerin rengarenk çiçekler açmalarının arkasında bir bilinç olabilir mi?…

    • İlginiz ve dikkatiniz için teşekkürler. Bitkilerin rengarenk çiçek açmalarının altında elbette bir bilinç olabilir, ki buna, yani bitkilerin bilincine Gelişim & Zaman başlıklı yazımda bir miktar değinmiştim. Ama burada bahsettiğim şeyden farklı bir konu değindiğiniz nokta. Burada aksine insani acizleştirip bitki bilincini, duruşunu yüceltiyorum ki genel bakış açım da bu yöndedir doğaya karşı. Doğada ikiliğin olmadığını, an azından algı duzeyinde olmadigini dusunuyorum. Bitkilerin iyi kotu guzel cirkin diye kisisel, kusurlu yargilar beslemedigine dikkat cekiyorum. Insan algisini kusurlu ya da eksik buluyorum. Onyargilarimiz yuzunden iyi kotu guzel cirkin ve savas barislar oluyor. Oysa ben hocbir hayvanin bir baska hayvani nefretinden oturu oldurup biraktigini gormedim, beslenmek icin yapar bunu sadece. Bitkiler de oyle. Insanın icindeki ikiligi kirması gerektigini dusunuyorum her ne kadar zor olsa da ve yanlis anlasilmaya musait olsa da. O nedenle bitki bakis acisiyla insan bakis acisini karsilastirdim.Ama tesekkur ederim uyariniz icin.

  2. Gandalf ak olduktan sonra gri olmamıştır. Hobbit yüzüklerin efendisinin bir önceki kitabıdır. Hatta bir önceki kitapta Silmarilliondur. Yaratılıştan başlar. Herşey düşüncelerden oluşmaya başlar kutsal kitaplar da ki gibi… Okumanızı tavsiye ederim onun filmini çekmezler.

    • İlginiz ve düzeltmeniz için teşekkürler. Ben yazıyı yazarken filme göre yazmışım ama haklısınız aslında orjinal seride gri gandalf ak gandalfa dönüşüyor. Yine de ana tema olarak gri ve ak kelimeleri iyilik kötülük gibi kavramlar için kullanılıyor anladığım kadarıyla. Serinin o kitabını bilmiyordum tavsiyeniz için teşekkürler. Okuyacağım 🙂

  3. 🙂 Elbette burada vurgulanan varoluşsal kaostur, insanlığın yarattığı kaos değil. Ama ikisini birbirinden tamamen ayrı düşünmek de pek doğru olmaz. Gerçekte neyiz sorunuza henüz şu an yayınladığım yeni yazımda bazı cevaplar bulabilirsiniz belki, okuyabilirsiniz 🙂

  4. biraz gayri ciddi ve ilgisiz gelecek ama kendi içinde anlamı olan şu deyişi çok severim.

    İstanbul : Siz ona KAOS diyorsunuz. Biz ise EV!!
    🙂
    yazı da çok güzel bu arada 🙂

    • Kaosunuzdan zevk alın derken tam da bunu kastediyordum! 🙂 Hadi kabul edelim, o huzur dolu Hollanda tasfirlerini, fotoğraflarını sever ve orda olmayı hayal ederiz ama aslında sıkıcı olduğunh da biliriz. İki gün inek ve çimene katlandıktan sonra o korna seslerini ve keşmekeşi arar kulaklarımız, gözlerimiz çünkü kaos doğamızda var… 😀

  5. Sevgili Yazar, konuyla ilgili olarak çok derin bir bilgi sahibi olmamakla beraber yazınızda şöyle bir şey dikkatimi çekti. Kaos veya düzen kelimeleri sanki baktığınız yere göre değişiyor gibi geldi bana. Şöyle açıklayabilirim; her 30 yılda bir darbe gören ülke örneğinizde olduğu gibi, başka bir açıdan bakıldığında darbe yaratılan bir düzen, sonrasında ise yavaşça gelen bir kaos gibi, ya da evrenin sükunetinin içinde zaten var olan doğa yasaları düzenini kaos diye tanımlamak, sadece bilgi eksikliğimizi vermez mi? Esasında başlarda dediğinize geliyor, egoist bir yaklaşımla insan kendi baktığı yerden olayları tahmin edilebilir gördüğünde düzen, tahmin edilemez gördüğünde ise kaos olarak tanımlıyor galiba. Konuyla ilgili fikirlerim açısından, şu anda kafamın içinde bir düzenin hakim olduğu söylenemez, ama fikirsel kaos iyidir 🙂 emeğiniz için ayrıca teşekkürler.

Lütfen düşüncelerini yaz, bu yorum alanı senin için :)