Corona Virüsü & Doğaüstü İnsan

Ortalama okuma süresi 6 dk.

Arka fonda:

Corona virüsü tüm dünyayı etkisi altına alırken bizim de tüm dünyaya bakış açımız değişiyor. Corona virüsü gibi pandemi vakaları dünya tarihi boyunca pek çok kez görülse de mevcut nesil ilk defa böyle bir salgın hastalıkla birebir karşılaşmış durumda. Bu salgının tıbbi tarafını uzmanlara bırakırsak bize tuttuğu ayna aslında çok çarpıcı bir kara ayna.

corona virüsü

Konuya temelden, en temel içgüdümüzden başlayalım: Hayatta kalmak. Hayatta kalma yani varlığını sürdürme içgüdüsü varoluşumuzun doğası gereği çok olağan ve yadırgamamız gereken bir içgüdü. Bunda mutabıkız. Fakat bu temel içgüdüye eşlik eden bir içgüdü daha var ki tüm kıyam da tüm kıyamet de ondan kopuyor: Üreme içgüdüsü.  Soyun devamı ve çoğalma güdümüz de aynı hayatta kalma güdümüz gibi DNA’larımıza evren ve evrim sistematiği tarafında nakşedilmiş. Hayata tutunmak için sosyal ve akli melekelerimizi kullanıyor, beslenme ve barınma ihtiyaçlarımızı gidererek hayatta kalmayı başarıyoruz. Bunun yanı sıra çoğalmak için gerekli koşulları sağlıyor ve bu koşulların da sürdürülebilir olması için elimizden geleni yapıyoruz. Yani insanoğlu kendi hayatını ve çocuklarının hayatını idame ettirmek ve üssel çoğalmayı sağlamak için çabalıyor. Tıpkı hayvanlar ya da tek hücreli canlılar gibi. (Sert girmiş olabilirim, hemen tepki vermeyin, yazıyı sonuna dek okuyun 🙂 ) Bir virüs de aslında bu temel içgüdülerle hareket ediyor: Kendi varoluşunu idame ettirmek ve çoğalmak. Bunun için de kendisine bir barınma ve beslenme alanı buluyor. Konak bedende hem besleniyor hem barınıyor hem de çoğalıyor. Fakat bunu yaparken konak bedene zarar veriyor. Aslında kendine zarar veriyor. Bunun da farkında olduğu için mümkün mertebe çok sayıda konak bedene yayılmaya çalışıyor ki soyunu idame ettirebilsin.

Görüldüğü gibi aslında corona virüsü de bunu yapıyor. Bunu yaparken topluma ya da doğaya bir faydası olup olmadığını hesaba katmıyor. Çünkü zaten onu yaratan da doğa. Corona virüsü olsa olsa şöyle düşünür: “Beni doğa yarattığına göre bir bildiği vardır. Benim de doğam buysa ben de doğama göre var olmakla yükümlüyüm. Elimden başka bir şey gelmez.” Hakikatten de olay budur. İster bir virüs olsun, ister bir bitki ya da hayvan; programlanmış doğasının gereğini yapar. Köpeği aç bırakırsanız gerekirse sahibini yer. Ya da aslan aç kaldığında ceylanı yer. Ne ceylan ne de aslan bu adil değil demez. Çünkü doğanın kanununu uyguluyorlardır. Corona virüs de doğanın kanununa tabi terkibini uygulamaktan başka bir şey yapmıyor.

Corona Virüsü – İnsan – Doğa – Üst İnsan

corona virüsü korunma

Peki corona virüs ya da diğer adıyla Covid 19 virüsünün bize tuttuğu ayna nedir? Şunda mutabıkız ki hiçbir hayvan teknoloji geliştirmiyor, kendi doğasının ötesine geçmek için bir çaba sarfetmiyor ya da kendini sorgulamıyor. Demek ki insan, tüm bu temel içgüdüleriyle hareket eden; virüs, bitki, hayvan gibi canlılarla bir tutulacak bir canlı değil. Yani gerçekten insan olmaya çalışan bir insanın: “Benim de doğam böyle, napıyım…” deme lüksü yok. İnsanoğlu böyle bir tavır içerisine girerse programlanmış güdüsünü uygulayan bir virüsten farkı kalmaz. Sadece var olma, barınma, beslenme ve çoğalma amaçlarına hizmet eder. Oysa insanda var olan potansiyeller, insanı mevcut doğa kanunlarına tabii varlıkların ötesine taşıması için hizmet etmeliler ki var olmaları için bir amaç olsun. Aksi takdirde bu durum, dünyanın en güçlü ve hızlı işlemcisine sahip bilgisayarını papaz kaçtı ya da soliter oynamak için kullanmaya benzer.

İlgili yazı:   Sense8, Morfogenetik Alan & Homosensorium

İnsan olma bilinciyle corona virüsü arasındaki ilişki aslında insan, doğa ve üst insan arasındaki ilişkiye benzer. İnsan tüm bu henüz açığa çıkmamış ama günden güne kendini açığa vuran potansiyellerini kullanmayıp sadece bir virüs gibi yayıldıkça hem konak bedenini yani üzerinde yaşadığı dünya gezegenini yok edecek hem de kendini. Çünkü insan doğal bir canlı olsa da doğasını aşmakla yani doğaüstü olmakla mükellef. Bu bilgiye erişmek için kanıt ya da kaynağa gerek yok. Sadece saf bir zihinle dünden bu güne insanın gelişimini, evrenle iletişimini izlemek bile yeterli. Oysa günümüzde çoğunluğumuzun yaptığı şey sadece hayatta kalmak ve üremek için mevcut koşullarımızı sağlama almak adına her şeyi yapmaktan ibaret. En basit örnekten en kompleksine kadar bunun yansımalarını hayatlarımızda görmek mümkün.

İş yerinde sadece mevcut pozisyonunu korumak ve başkasının yerine geçmesini engellemek için tüm manipülasyon ve karalamaları yapan kişi bile aslında sadece temel içgüdüleriyle hareket eden bir canlıdır. Barınma, beslenme ve çoğalma için en iyi koşulları sağlamaya çalışıyordur. Oysa bu güdülerden sıyrılan insan sadece kendini gerçekleştireceği, mevcut potansiyelini en iyi kullanacağı iş ve pozisyonların peşine düşer. Kendi potansiyelini sergilemeyeceği yerden de savaşmak yerine gider. Çünkü diğeri gibi temel içgüdüleriyle hareket edip avı için savaşmıyordur. Onları aşmıştır. Fakat bu tür bir yaklaşımın insan evrimi üzerinde bir yan etkisi olur. Artık temel içgüdüleriyle hareket etmeyen ve kendini gerçekleştirme yoluna düşen insan savaş alanlarından “kaçtıkça” meydan bu savaşçı ilkel benliklerin sahası haline gelir. Dışarıdan bakıldığında da sanki her zaman büyük balık küçük balığı yiyormuş gibi görünür. Ya da güçlü olan naif olanı eziyormuş gibi; sesi çok çıkan haklı olanı bastırıyormuş gibi görünür. En genel anlamıyla, temel içgüdüleriyle hareket edenler, üst bilinciyle hareket edenleri yeniyormuş gibi görünür. Artık hayatın düzeni buymuş gibi görünür ve bu virüsler dünyaya aynı corona virüsü gibi üssel bir artışla yayılmaya başlar. Günümüzün dünya düzeni de böyledir. Fakat dediğim gibi bu sadece görünendir. Zayıf, zarif ve naif olan; temel içgüdüleriyle, hayvani doğasıyla hareket edeni yani virüsü aslında büyük resimde alt eder.

corona virüs

Corona virüsü de dünya tarihi boyunca görülen diğer virüsler gibi bir gün alt edilecek. Bu virüsü alt edenler ise o zayıf, zarif, naif ve üst benliğinden konuşan bilim insanları olacak. İşlerin kaba yollarla ve entrikalarla çözüleceğini, gücün bu olduğunu sanan virüsleri bile bu insanlar tedavi edecek. Tıpkı savaşları bitiren barış zamanı liderleri gibi; tıpkı kılıcıyla değil de duruşuyla, bilgisiyle ve hayata bakış açısıyla virüsleri yok eden zamanın ötesinde insanlar gibi… Mustafa Kemal ATATÜRK gibi… Mahatma Gandi gibi… John Lennon gibi… Nelson Mandela gibi…

İlgili yazı:   Yapay Zeka & Varoluşun Amacı

Corona virüsünden korunmak için yapılacak pek çok şey olsa da hayatınızın bir virüse dönüşmemesi için yapacağınız şey basit: temel içgüdülerinizle değil; kalbinizle düşünmek ve aklınızla yapmak. Yani doğaüstü insan olmak.

Özetle…

Olmak.

🙂

Sembolizm – etimoloji meraklılarına dipnot ve ev ödevi: Corona‘nın kelime anlamı: Taç. Astronomide yıldızların etrafını çevreleyen ve zor gözlemlenen (güneşinki sadece tam güneş tutulmasında gözlemlenir) gaz bulutu. Fizik biliminde tanımı: Yüksek potansiyele sahip bir iletkenin etrafındaki ışıma. Botanikte: nergis çiçeğinin ortasındaki fincan şeklindeki çıkıntının adı. Kelime kökeni dönmek, bükülmek anlamlarından türemiş. Kolay gelsin 🙂

E-Mail ile Takip Et

Her ufuk açıcı yeni yazı yayımlandığında e-mailinize bildirim almak için mail adresinizi kaydedin:


YAZARA KAHVE ISMARLA!
Kahve bahane, zamanın ötesine geçmek şahane! Blogtaki özgün içeriklerin entropiye bile karşı gelerek sonsuza dek internette var olmasını istiyoruz. Bunu sağlamak için web site hosting barındırma giderlerine destek olmak isteyen herkesin katılımını sağlamak adına farklı bağış rakamları belirledik. Her bağış size özel sürprizler içeriyor. Detaylar aşağıdaki butonda! 🙂
Become a patron at Patreon!

Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

17 yorum yapılmış, sen de yazsana :)

  1. Etkisiz küçük bir haber sitesi yönetiyorum. Özellikle bilimsel köşe yazılarını kullanmak istiyorum. Bu yazınızı bu amaçla yönettiğim yereldenhaberler.com haber sitemde kullanmamın sizin için bir sıkıntısı olmayacağını düşünüyorum. Cevaplar müsaade ederseniz sevinirim. Saygılar.
    Bu ara * -Çünkü insan doğal bir canlı olsa da doğasını aşmakla yani doğaüstü olmakla mükellef.- Tümcesindeki son sözcük kime karşı kim tarafınan bir yükümlülük haline getirildiğimizi sorgulatıyor..O doğa üstü olma güdüsü de gene yaşamı garantiye almak için var olan programın bir uzantısı sanki.

    • Merhabalar, ilginiz ve güzel yorumunuz için çok teşekkürler. 🙂 Bir dijital medya uzmanı ve SEO uygulayıcısı olarak bu yazımın kopyalayıp direkt kendi sitenizde yayınlamanızı elbette uygun görmem çünkü bu tür bir yöntem ilk önce sizin sitenize zarar verir. Çünkü artık Google sitenizdeki yazıların başka yerden kopyalandığını anlıyor ve sitenizi sıramalarda yükseltmek yerine düşünüyor. O nedenle yazıdan bir cümle ya da bir paragraf alıntılayıp devamını okumak için linke tıklayın derseniz hem kaliteli outbound link yerleştirmiş olursunuz hem de kopya içerik olarak algılanmaz. Yani bu yazının linkini sitenizde kullanabilirsiniz ya da “wordpress reblogging” yapabilirsiniz ama yazıyı kopyalayıp sitenizde yayınlamanızı ne yazık ki uygun bulmam.

      Bu arada bahsettiğiniz cümledeki kime karşı kim tarafından sorusunun cevabını blog boyunca yazdığım yazılarda görebilirsiniz. Aslında bir kim ya da ne yok. Kolektif bilinç var. Yani bizden ayrı bizden kopuk bir varlık yok. Tüm evrenle birlikte bu yaratımı her an yaratmaya devam ediyoruz 🙂 Doğa üstü olma güdüsüne gelince; haklısınız yine bir idame ettirme durumu var ama yaşamı değil. Bilinci. Bilinç ve yaşamı farklı şeyler olarak görüyorum.

  2. Çok başarılı bir yazı. Emeğinize sağlık. Tavsiye ile geldim. Takibe alacağım. Sağlıklı günler!

    • Emre bey merhabalar, hoşgeldiniz 🙂 Diğer yazılar hakkındaki kişisel yorumlarınızı da özgürce yazabilirsiniz. İnteraktif bir blog ve bazen bir yorum yazıdan daha değerli oluyor ve başka okurlara ilham veriyor.

      Ben de sizi sanırım yeni dünya için ipuçları blogunuzdan tanıyorum.

      Sağlıklı günler olsun 🙂

  3. Corona: taç
    Benim ilk aklıma gelen sizin dip notta yazdığınızdan yola çıkarsam – ki son günlerde de aklımı kurcalayan iki kelime var: hasat ve yükseliş. Bir eleme süreci

    • Eleme kelimesi ne kadar doğrudur bilmiyorum. Her insan hayatı değerlidir o nedenle bir grubun ya da varlığın birilerini eleyip diğerlerinin kalmasını salık vermesi görüşüne çok sıcak bakmıyorum. Fakat şunda mutabıkız; kesinlikle bu virüs salgını insan bilinçlerinde bir aydınlanmaya yol açacak. Herkes durup biz ne yapıyoruz diyecek. Yaşam; kolektif bilincin tuttuğu beyaz aynayla yeniden yükselecek 🙂

  4. İnsanı doğadan ayırmak, insanın yaptıklarına “yapay” demek ve insanı diğer hayvanlardan ayırmanın bizim zararımıza olduğunu düşünüyorum. Daha geniş bir çerçeveden baktığım zaman, tam olarak böyle, bizim doğamızın da bu olduğu kanısındayım. Belirli bir “kalıp” içerisindeyiz ve biz her ne kadar kendimizi ayırırsak ayıralım, her zaman bu kalıbın içerisinde kalacağız. Bu kalıbın içerisinde yeni bir kalıp oluşturup, kendi yaptıklarımıza yapay, diğerlerine doğal dersek bence buna kimse hayır demez. Felsefi antropoloji bu konu üzerinde oldukça çalışıyor, “İnsan nedir?” sorusunun cevabını ararken. İnsanı doğadan ayırmak, doğaüstü görmenin bizim zararımıza olduğu bir çok antropolog tarafından yazılıyor. Atlamamam gereken bir husus var, dediklerinize tamamen katılıyorum. Evet, insan diğer canlılara yardım etmeli, “doğaüstü” olmalı ama bunları kendini ayırmadan, doğa ile bir olarak yapmalı. ECO-EGO görseli geliyor aklıma (https://4.bp.blogspot.com/-GGgp8X3Bfwc/VcID5oTmzjI/AAAAAAAAACQ/Vqfvuoq311A/s1600/E%25C5%259Fitlik-.jpg).

    2020’nin gelmesiyle başımıza gelen olaylar silsilesi ister istemez insanı bazı komplo teorilerine veya bir şeylerden endişe etmeye sürüklüyor. Geçen senenin sonlarına doğru, çevremdeki insanlar oldukça farklı olaylarla karşı karşıya kaldılar. Belki de hayatlarının dönüm noktalarını yaşadı bir çoğu, fakat her şeyden daha çok bir çoğu ruh ikiziyle tanıştığını söyledi. Gerçeklik payını göz önünde bulundurarak, kişilerin öyle zannetmelerinden ayrı bir şekilde yazacağım. Bütün bu olayları arka arkaya dizip evrenin belirli bir değişim(?) veya dengeleme içerisine girdiğini söylemek isterim ama olayları zaman çizgisine koyup incelemenin artık sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Bu konu hakkında söyleyebileceğim pek bir şey gelmiyor aklıma açıkçası böyle düşününce ama yine de bir şeyler karalamak isterim, üzerine konuşmak adına. Corona virüsünün dünya üzerindeki etkisine baktığım zaman gördüğüm ilk şey kesinlikle insanların ayrı durarak “bir”lik oluşturmasıydı. Dünya üzerindeki tüm ülkeler, beraber bu virüse karşı önlemler alıyorlar, özellikle bizim ülkemizde, depremlerde insanlar “bir”lik oluyorlar, Avustralya’daki yangında neredeyse tüm dünya “bir”lik oldu. Bu “kötü” olaylar silsilesinin arkasında yatan mesajlar, ki bedenin veya ruhun kişinin kendisinden önce harekete geçtiğine inanıyorum, bizi bir şeylere sürüklüyor ve sanki bir şeyleri anlayacakmışız gibi geliyor. Yazıdan biraz kopmuş olabilirim sonlara doğru, kusura bakmayın yazarken aklıma gelenler ve yazacaklarım arasında kayboldum resmen :). Herkesin değerli yorumlarını bekliyorum.

    • Değerli yorumun için çook teşekkürler. 🙂 Eleştirilerine katılıyorum. Aslında aynı şeyleri söylemişiz ama benim daha açıklayıcı yazmam gerekmiş, siz bu eleştiriyi yapınca farkettim. Yoksa benim de amacım kesinlikle eco insanı yaratmak. İnsanı diğer canlıların üstünde tutarken amacım insan yaşamını değil, bilinci yüceltmek. Bir önceki yorumumda da yazdığım gibi yaşam ve bilinç benim nazarımda farklj şeyler. Bilinç; bedenden bağımsız da var olabilen bir olgu. Tıpkı kolektif bilinç gibi… Eğer insan, kendi bilincindeki potansiyeli keşfederse, doğa üstü olma misyonunu hatırlar ve artık doğayla birlikte yükselmeye başlar. Doğaya zarar vermez, bitki ve hayvanları koruyarak bilincini geliştirir ve zaten doğayı korudukça da karşılıklı olarak hem doğa hem de insan bilinçlenir. Ama insan bir virüs gibi içgüdüsel hareket ettikçe doğa kanunlarına tabi bir mikroorganizma gibi yaşayarak kendi potansiyelini farkında olmadan negatif yönde kullanır ya da hiç kullanmaz.

      Hak veriyorum, corona virüsü insanlığı bir dönüşüme sürüklüyor. Bireysellikten kolektifliğe, bencillikten özgecilliğe… Bu süreçte karantinaya alınıp evlerimize kapanmamız bile ironik. Çünkü bunun karşılığı; inziva ve tefekkürdür. Hayatlarımızı resetleyip, durup düşünüp biz ne yapıyoruz demek için yaratılmış bir sahne gibi… Virüs geçtikten sonra yeni bir dünyaya uyanacağız ve bu dünyada doğa ile uyum içinde yaşamak için aklı selim ve insan-ı kamil olmanın yollarını arayacağız. Bu da bizi doğa üstü insan olmaya götüren bir yoldur. Yani bu tür bir liderlik düşündüğünüz gibi kaba, doğaya hükmeden bir egodan ziyade toplayıp bütünleştiren bir zihniyet. Çünkü bunca insanın doğaya zarar vermeden yaşayabilmesinin yollarını bulmak üst bilincimizle mümkün.

  5. Bu virüs ve olaylar silsilesi kesinlikle bir şeyi değiştirecek hatta bir şeyleri. Peki bu ne kadar sürecek? Corona virüsünden sonra gelecek başka küresel bir olay üzerinden mi olacak yoksa yerel olaylar üzerinden mi devam edecek? Umarım ki insanlık şu an konuştuğumuz olgular üzerinde “gelişecek” fakat bunun fark edilemeyeceği kanısındayım tıpkı bir ilüzyon gibi. Neredeyse her yazınızdaki gibi, yaşam ve bilincin farklı olduğuna da katılıyorum ve bu fark edilememezlik düşüncesi de buradan geliyor. Baktığımız zaman bir şeylerin değişmediğini görebiliriz veya zannedebiliriz çünkü yaşıyoruz, en azından ben böyle düşünüyorum. Bu olaylar silsilesi bittikten(?) “çok” sonra geriye dönüp baktığımız zaman anlayabileceğiz sanki.

    • Doğrudur. Herkes sizin bizim gibi algılamayacaktır elbette tüm olup bitenleri. Biz normal zamanlarda bile insan olmanın özünü ve yaşamın doğasını, bilincin evrimini düşünüyoruz. Bazı insanların ise bunları düşünmek ve sarılıp kendilerine gelmeleri için bu tür devrimsel olaylar yaşaması gerekiyor. Yine de çoğunluk korku ve endişe içinde bu süreci geçirip yaşamına devam edecektir. Bize düşen sadece gözlemlemek. Hep yaptığım o metaforu aklınıza getirin: yıldız tozlarının insana dönüşmesi ve insanın yıldız tozlarını gözlemlemesi… Yıldız tozları kendimi görmek için bir çift göz yarattı kendinden. Kendinden kendine bakmak için 🙂

  6. Corona virüsün insanlar üzerinde yarattığı en temel farkındalık; “Çin’deki bir insanın yediği şey benim yaşam kalitemi doğrudan ilgilendiriyor.” oldu. Bu bizi sizin de dediğiniz gibi önce “bir”liğe sonra “tek”lik bilincine taşıyacak bir unsur. Daha öncesinde küreseleşmenin hep “ısınma” tarafı ile muhattap olduk; ancak bu “ısınmanın” insanları değil hayvan ve bitkileri doğrudan ilgilendirdiği kanısıyla hareket ettiğimizden küresel ısınma söylemleri insanoğlunda bir bilinç sıçramasını sağlayamadı.Ancak corona virüs gibi doğrudan bir tehdit gördüğümüzde bu farkındalık yaşanabilirdi.

    Çin’de başlayan bir salgının tüm dünyayı esir alabilmesi küreselleşmenin zirve yaptığını gösteriyor. Zirveden sonrası ise düşüştür.Aslında Karl Max’ın bugünleri görmesini isterdim.:) O, küreselleşmenin zirve yaptığı dönemde sosyalizmin başlayacağını söylemiştir; ben de hep sosyalistlerin dünyaya erken geldiğini düşünmüşümdür. Bu zahiride sosyalizm olarak ortaya çıkacak bile olsa (başka bir şey de olabilir, adı önemli değil), batınide dünya toplumunun çıkarı ile kendi çıkarını bütünleştiren bir insan profili oluşturacaktır diye öngörüyorum. Bu bütünleştirme “biz aslında hepimiz bir’iz, aynı öz’den geliyoruz.” bilincinin ilk ayak sesleri. Toplum çıkarı ile kendini özdeşleştiren biri milliyetçi, ırkçı ideolojilerden sıyrılır; kendi için değil insanlık için sevinen-üzülen insan formuna ulaşır. Salgın ilk olarak İtalya’ya sıçradığında diğer Avrupa ülkeleri İtalya’ya yardımda bulunsaydı yahut uyarsaydı bugün tüm Avrupa salgınla bu kadar uğraşmayacaktı. Bu gösteriyor ki artık dünyanın neresinde bir olağanüstü durum olsa bu hepimizi ilgilendiriyor; olumlu veya olumsuz…

    Bu süreç bir inziva, içe yöneliş için de fırsat sundu. Dünyanın tekamülünün zahiride “kapitalizm” endeksli gidemeyeceğini gösteriyor. İngiltere diğer ülkelerden farklı olarak salgını doğal sürecine bıraktı; buna şaşırmamak gerekir. Çünkü İngiltere’nin yaşam kodları kapitalizm üzerinedir; kendi gibi tepki vermiştir. Ancak bu salgın kendi gibi olmayan ülkeleri, kendi merkezine dönmeye teşvik ediyor. Kendini “bilme” süreci başladı da diyebiliriz.Bu kriz “ölmeden önce ölünüz. ” diyor.

    Toplumsal sonuçları önümüzdeki 5-6 yıllık süreçte ortaya çıkacaktır; çok uluslu şirketlerin devletler üzerindeki etkisinin kırılmasna yönelik tabandan gelen bir talep olacaktır. Bu taleplerin bilim ve erdemin birleştiği bir yönetim anlayışı şeklinde ortaya çıkacağını düşünüyor yahut umuyorum. 🙂 Satürn’ün kova’ya geçişi de bunu gösteriyor.

    Tüm bunlar ise temelde Allah algısının değişmesine zemin hazırlıyor. Nihayetinde Allah’ı nasıl algılıyorsak öyle yaşıyoruz.

    • Kaleminize, kelamınıza sağlık 🙂 Kesinlikle katılıyorum analizinize. Hatta geçenlerde şöyle bir cümle kurmuştum gayriihtiyari: “Önce global kelimesi hayatımıza girdi. Yani küresel insan. Sonra glocal’e evrimleşti. Yani yerel düşün küresel üret. Bu virüsten sonra ise küresel düşün yerel üret olacak. Yani tüm gezegeni, insanlığı düşünmek zorundayız dediğiniz gibi. Elbette işaretleri görüp doğru yorumlarsa ve atalete düşmezse insanlık… Aksi taktirde corona virüsü sadece sonun başlangıcı yani hakikatten de taç olur ve musanın rüyası gibi daha ayaklara gelinceye kadar çok yol var 🙂

      Bilim ve erdemin birleştiği bir yönetim şekli demişsiniz. Westworld’ün üçüncü sezonu başladı. İzlemenizi öneririm 🙂 Nitekim analizini de yapacağım blogta.

  7. Bir süredir ilham almamı engelliyor diye bilim kurgu izlemeyi bırakmıştım. 🙂 ama bunu izliyim.

  8. Selam,korona gelmiş hoşgelmiş diyerekten güzel yazı olmuş tebrikler;öncelikle virüs nedir yapısı nasıldır hangi görevi üstlenmiştir amacı ve hedefi nedir?z.ö ailesi olarak bunun yüce yaradan tarafından hücreyi aktif hale getirmek için tasarladığını biliyoruz;528 hz sanırım eskidi evrenin ve dünyanın rezonansının yükseldiğini ve yenisinin 741hz den düşük 963hz den yüksek olmayacağı kesin adaptasyonda zorlanabiliriz çünkü organlarımızın titreşim hızları şuan 600-650hz civarında;virüsün boyutu ışık dalga yapısından daha az,metabolizması yok, virüsün zarfını oluşturan protein molekülleri tarafından çevrelenmiş bir RNA molekülünden (veya DNA) oluşuyor ve nükleit asit taşıyor,konakçı hücreye yerleşiyor; hücrenin aktif hale gelmesini sağlıyor.Kaynakları pahasına yaşıyor, bu yüzden hayatta kalmak için hücrenin aktif olması veya ölmesi gerekecek .
    Hücre aracılığıyla, virüs tüm organizmayı aktif bir duruma gelmeye zorlar – yaşamın anlamını aramak, yaşamın manevi bileşenine geçmek,,manaya ulaşmak tek amacıdır…

    • Evet sevgili Zero, kolektif bilinci bir işlemci gibi düşünürsek bu işlemcinin hızını düşüren birimler bu virüsle birliktr yeniden organize olup kolektif yükselişi sağlayabilir, haklısın.

  9. Bu kendi doğanı yenmek gerekliliği konusunda son zamanlarda çok düşünür oldum. Bu konuyu;insan bilinci,insan naifliği ve pervasız doğa yani “corona” sembolü üzerinden değerlendirmeni sevdim. Çok güzel,umut verici bir yazı olmuş. Eline sağlık.

    • İlgin için çok teşekkürler 🙂 Evet bu fazla dillendirilmeyen bir konu ama dünya yaşamına bakış açımızı kökten şekillendirecek bir mesele. O nedenle daha fazla üzerinde durulmayı ve konuşulmayı hakediyor. Bu konuyu genişleten yazılarım da olacak ileride.

Lütfen düşüncelerini yaz, bu yorum alanı senin için :)