Ben Benim

Ortalama okuma süresi 4 dk.
fig-caduceus

Kırmızı!…

Bu kelimeyi okuduğun anda aklına kırmızı rengini anladığını belirten bir yansıma düştü, kırmızı olgusunu anladın. Çünkü okudun, odağın şu an burada, bu yazıda, bir sonraki harfte, kelimede, cümlede… Bir koşu gibi. Yolu takip etmek zorundasın, yolda olmak için yola odaklanmak zorundasın. Yola odaklandıkça yolu içine almaya ve aşmaya başlarsın.

Odaklanmak aslında basitçe “BEN” demektir. Şimdi telefonunuzun ya da bilgisayarınızın saatine bakın. Odaklanıp gördüğünüz saat baktığınız anda siz oldu. Siz bakmazken hiçbir anlam taşımayan şu anki saat, artık sizin idrakinizde bir yer etti. Tekrar yazıdasınız ve yazı sizsiniz. Çünkü neye odaklanırsanız bir anlık “O” olursunuz… O nedenle lise fizik kitaplarına kadar girmiştir gözlemcinin etkisi fenomeni ya zaten… Hatırlatmak gerekirse bir ışın demeti gözlemciler izlerken ve gözlemciler izlemezken farklı davranış modelleri sergiliyor bu fenomende. Yani bir şeye dikkatinizi vermek, izlemek, odaklanmak o şeyi etkiliyor çünkü BEN diyorsunuz ve o şeyle etkileşime girip o oluyorsunuz.

Şimdi bir adım öteye gidelim. Yazı yazdığınız elinizin avcunun tam ortasına otuz saniye kadar hem bakın hem de bilincinizin orada olduğunu, o an avuç içinizin ortası olduğunuzu hissedin… Avcunuzda bir şeyler hissedebilirsiniz. Gözlerinizi kapatıp iki kaşınızın ortasına zihninizle odaklandığınızda bu hissi daha güçlü yaşarsınız. Bunun nedeni aslında bilim diliyle konuşacak olursak biyoelektrik akımının sinir uçlarında hareket etmesidir. Diğer bir deyişle enerjinin odaklanması. Aynı kan basıncı gibi hareket eder enerji de. Libido yükselişinde nasıl kan genital bölgelerde toplanıp orayı ısıtıyorsa aynı hissi bedeninizde odaklandığınız yerlerde de yaşayabilirsiniz çünkü enerji odaklandığınız yere hücum eder. Sır değil, duyu denen şeyin sistematiği böyle işler zaten.

Daha da öteye gidip hislerimize odaklanmayı deneyelim.  Bu daha zor olanı çünkü bir şey hissederken o hisse odaklanmayı genelde aklımıza getirmeyiz. Üzüntüden ağlarken, kahrolmuş, yerlerin dibindeyken dur bakayım depresyondayken kendime odaklanayım, bedenimde neler oluyor diyemeyiz ama kolayla başlayalım… Şu an ne hissediyorsunuz? Belki içinizde bir boşluk var şu an, hiç bir şey hissetmiyorsunuz. Yine de o boşluğa odaklanın. Bir kuyunun ağzından içine bakmak gibi gelebilir bu size. Yargısızca bakın, belki oralarda bir yerde huzuru bulursunuz ya da neyi bulursanız, sadece avcunuza bakar gibi şu an içinizde olan boşluğa bakın. Ya da çok mutlusunuzdur belki şu an. Çok mutlu iken bedeninize odaklanın. Bedeninizde enerjinin odaklandığı bir yer göreceksiniz. Bu kalbin etrafıdır genelde ama tabi siz bunu arayıp bulun. Kalbim yerinden çıkacak gibi diye bu nedenle deriz çok mutlu olduğumuzda. Göğüs kafesimizden dışarı fırlamak isteeyn bir şey var gibidir. O hisse odaklanın. O olun. Ya da çok üzgün ve çaresizken bedeninize odaklanın. Düşüncelerinize değil. Bir ağrınız varken bu odaklanmayı istemsizce yaşarsınız. Odağınız bedeninizin içinde dolaşan seyyar bir göz gibidir. Ağrılıyken o göz hep ağrının olduğu uzuvda, bölgededir. Bu sefer bunu bilinçli yapın. Kronik bir ağrınız yok ama çok üzgünsünüz, üzgünken acaba bir yerim ağrıyor mu diyip bedeninize odaklanmaya çalışın ve ağrıyan yeri bulacaksınız. İlginçtir gene göğüs kafesine doğru ama bu safer mideden göğüs kafesine vuran bir çöküntü gibidir üzüntünün bedene yansıttığı his. Çünkü insanlara ve hayata göbek kordonumuzdan bağlıyızdır. Doğumda göbek kordonumuz kesilse de görünmeyen bir gümüş kordon hep enerji alışverişinde tutar bizi hayatla ve insanlarla. O nedenle ilk  karın boşluğunda ya da midede hissedilir üzüntü. Ege ve anadolu ağzında bir deyiş vardır; “kızan eşi”. Bu deyişi insanlar sebepsizce ya da sebebini bilmedikleri bir şekilde kendilerini kötü hissettiklerinde kullanırlar ve şöyle derler: “Karnıma bir kızan eşi oturdu.” Annem çok kullanır… 🙂 Kızan eşinin dozajı yükseldikçe kalbe doğru çıkmaya çalışır, o nedenle kalp kırıklığı diye bir cümle kalıbı neredeyse bütün dillerde vardır. Bu sefer göğüsten bir şey dışarı çıkmaya çalışmaz, içe göçer ve biz de kapanırız kendi içimize doğru bedenen.

İlgili yazı:   Ouroboros Nedir | Kuyruğunu Yiyen Yılan

Peki odaklanmak ne işe yarar? Aslında basitçe duygu kontrolü sağlar. Duygularımızı daha iyi tanıdıkça onların bizi alt etmesine engel olur ya da her durumda mutlu olmayı becerebiliriz. Bir tür tersine mühendislikle bazı duygu durumlarını kendimizde uyarabiliriz bile. Mesela eğer bir iş görüşmesinden ya da özgüveninizin yüksek olması gereken bir toplantıdan önce kollarınızı ve bacaklarınızı iki yana olabildiğince açıp bir süre bu pozisyonda durursanız, bu kendinize güveninizi en azından o anlık daha da arttıracaktır. heyecanınızı yenmenize yaramaz ama emin olun duruşunuzu değiştirir. Çünkü özgüvenin yüksek olma halinin bedendeki yansıması; bedenin boşlukta mümkün mertebe çok yer kaplamasıdır. Özetle tersi de doğrudur. 🙂 Ya da mutlu olmak için, en azından kendinizi biraz olsun iyi hissetmek için durduk yerde sebep yokken gülümseyip kalbinize, göğüs kafesinize odaklanırsanız zincirleme kan basıncı ve enerji  reaksiyonu işleyecek ve işlem tersine de çalışacaktır.

Görüldüğü üzre bedenin sürücüsü zihin olduğu kadar duygular, hisler ama onları da sürmek mümkün, bedenle… 🙂 Odaklanmayla… Neye odaklanırsanız önce onu anlarsınız, o olursunuz, O artık BEN olur. Daha büyük resme bakarsanız sıra duygularınızın, bedeninizin ötesinde kendinize odaklanmaya gelir. BEN olana odaklanırsınız. İşte o zaman “Ben Benim” olur. Benliğinize odaklandığınızda; odaklanan kimse, neyse, ona, odaklanana odaklandığınızda o hep aradığınız şeye odaklanmış olursunuz. Ben kimim sorusuna cevap bulmaya başlarsınız…


Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

İlgili yazı:   Yapay Zeka & Varoluşun Amacı

2 yorum yapılmış, sen de yazsana :)

Lütfen düşüncelerini yaz, bu yorum alanı senin için :)