Boş (Kısa Öykü)

Ortalama okuma süresi 7 dk.

“Böyle işte… Özetle hayatımın çoğu safhasında başkalarının yazdığı hikayelerde rol aldım, bana biçilen kostümleri giyip başkalarının repliklerini okudum. Fakat sana bahsettiğim o an, hiçbir yerde okumadığım, hiç kimsenin bana söylemediği, çok orijinal bir andı. Kendimi her şeyle bağlantıda, bütün ve tam hissettiğim bir an…”

Kadın, karşısındaki bu gencin coşkusunu içinde hissedebiliyor, fakat bazen yoruluyordu. Bir terapist değil, ressamdı. Müşterilerinin hayat hikayelerini dinleyip, onlara özgü soyut resimler yapıyordu. Hayatlarındaki özel olay ve durumları sembollere dönüştürüp tuvale aktarıyordu. Hikayeleri dinleme kısmı işin en kritik kısmı olsa da, asıl zevk aldığı şey resim yapma anıydı. Çünkü kelimeler, hikayenin zayıf bir replikasıydı. Ressam, karşısındakinin tüm hikayesinin zihnine, oradan da tuvale aktığını hissedebiliyordu. Yine de müşterilerinin bu hikaye anlatma-dinleme seremonisinin, o deneyimleri yeniden yaşadığı bir katarsis anı olduğunu biliyordu. O nedenle sabırla dinliyor, hatta birlikte hissetmek için müşterisinin daha da açılmasını teşvik ediyordu.

“O anı tekrar anlatır mısın, kendini tamamlanmış hissettiğin anı. Sanırım o an tablonun ana merkezinde olacak, o nedenle detaylar önemli…”

“Tabi. İş çıkışı metroda çello çalan bir müzisyeni duyup dinlemeye başlamıştım. Biraz daha, biraz daha derken yanından ayrılamıyordum. Gideceğim yere de geç kalmıştım. Son bir parça dedim ve içimden ‘Faulkner’s Sleep’ parçasını geçirdim. Karşımdaki müzisyen birden bu parçayı çalmaya başladı. Çellodan çıkan titreşimler kulaklarıma geldiği an parçayı tanıdım ve ağlamaya başladım. Neden ağladığımı tam manasıyla bilmiyorum, somut bir sebep söyleyemem. Muazzam bir coşku hissettim. Bir vecd anıydı. Sanırım evrenle bağlantıda olduğumu hissettiğimden. Her şeyle bağlantıda, bütün ve tamamlanmış hissetmemin somutlaşmış, fiziksel hali bu çello sesiydi. Bir yanım da korkuyordu, bu bütünlük hissini kaybedecek olma, bu vecd halinden mahrum kalma korkusu. Ağlamam ikisinin karışımıydı belki de.”

Ressam genç kıza teşekkür etti. Tüm doneleri almıştı ve kızın o anı yeniden yaşaması ressamda bir kanal açmış; ilham çoktan akmış ve görüntü zihninde oluşmuştu. Anın büyüsü ve akış kaçmadan yakalamak için kızı kibarca uğurlayıp boş tuvalinin başına geçti. Boş bir tuvalin başına geçtiği her seferinde olduğu gibi bir süre o boşlukla bakıştı. Üzerine ilk fırça darbesini vurmadan önce, tuvalin boş halinin sonsuz potansiyel barındırıyor olması kadını çok etkiliyordu. Nitekim bu sebeple ressamın mahlası “BOŞ” idi. Resimleri son harfi yatık ş, sonsuzluk işareti olan “BOŞ” kelimesiyle imzalardı. Çünkü kadına göre bu resimleri yapan kendisi değildi. Kadın hür bir boşluk idi sadece. Bir kanaldı.

O gün yine o kanaldan boyalar, fırça darbeleri ve renkler aktı. Kadın kendi içinden akan çizgilerin, boş tuvalin sonsuz sınırsızlığını doldurmasını, sınırlandırıp tek bir olasılığa indirgemesini izliyor, kendi ellerinden çıkan resme kendisi de hayretle bakıyordu…

Resim nihayet bitip müşterisine gösterdiğinde, genç kız güzelliği karşısında ağlamaya başladı. Hayatında sadece çok kısa bir anlığına yaşadığı o muazzam vecd halinin resmine bakıyordu ve bu resim duvarında ebediyen duracak, istediği her an o muazzam bütünlük halini yeniden yaşayabilecekti.

“Bu yaptığın şey bir zaman makinesi gibi, insanların hayatlarını ve hayatlarındaki en değerli şeyleri bir zaman kapsülüne koyuyorsun. Tuvalin o anı sonsuza dek saklıyor. Bu muazzam, çok teşekkür ederim. İyi ki varsın…”

Genç kız sevinç çığlıkları ve sarılmalar eşliğinde minnetini sunarken ressam aynı duyguları paylaşıyor fakat bir yanı da çok derin bir eksiklik hissediyordu. Tüm müşterileri hayatlarındaki dehşet verici kötü ve muazzam güzel şeyleri anlatıyor ve hayatlarının manasını tuvallerine doldurup gidiyorlardı. Bu kanal olma hali her ne kadar zevkliyse de kendi hayat tablosunun da resmini görmek, kendi hayatının manasını bu zaman kapsülüne koyup sonsuza ulaştırmak istiyordu. Kendi özgür boşluğunda, insanların hayat hikayelerine kanal olmak ve onlara bir ayna tutmak muazzamdı. Fakat içindeki eksiklik hissini gideremiyordu. Sanki salonun ortasında bir şey vardı ve kadın o şeyi göremiyordu. Tablosunda bir şey eksikti. Belki bir renk. Bir çizgi… Ne olduğunu bulmak için kendi hayatının resmini çizmesi gerekiyordu…

Kadın boş tuvalin karşısına geçti. Her zamanki gibi o beyaz boşlukla bakıştı. Boşluk büyüdükçe büyüyor, tüm odayı kaplıyor, kadın boşluğun içinde kaybolduğunu hissediyordu. Saatlerce tuvalin boşluğuna baktı. Eli hiçbir renge gidemedi. Hiçbir fırça, tuvale dokunmak istemedi. Tek bir nokta dahi tuvalin boşluğuna konamadı. Kadın arayışından vaz geçti. Tıpkı imzasındaki gibi sonsuz bir boşluk idi. Başkalarının hikayesinin üzerine yazıldığı, resmedildiği bir tuval…

Süresiz zaman geçmiş, kadın pek çok insanın hayatına dalmış, sayısız kulaç atıp hikayeden hikayeye yüzmüş ve bir sürü resim çizmişti. Her müşterisi, kendi hayatının özetini, ÖZ halinin tuvalini görünce hayatlarının manasını keşfediyor, benlikleri zamanın mekanın ötesine geçiyor ve büyük minnet duyuyorlardı. Ressam, dünyaya yapmak için geldiği şeyi yapıyor, sadece çiziyordu. İçindeki eksikliği unutmuş, eksikliği benliğinin bir parçası haline gelmişti. Hırslı arayışından vaz geçtiği anda, aradığı cevap karşısına gelen tüm masal kahramanları gibi; kadının karşısına beklemediği bir anda bir müşteri çıkageldi. Adam yeni bir resim yaptırmak istemiyordu. Çünkü zaten kendi hayat hikayesinin resmi kadının resimleri arasındaydı. Adam, kadının bağımsız çalışmalarından birini, bir resim sergisinde görmüş ve gözlerine inanamamıştı. Soyut resim, adamın tüm hayat öyküsündeki en önemli anlarının sembolleri ile doluydu. Kadınla iletişime geçip kendini anlattı:

“Hayatımı bir ressama anlatsam ve bir çalışma yapmasını istesem, bu denli isabetli ve estetik bir resim ortaya çıkmazdı sanırım. Sizin mesleğiniz bu evet ama benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsunuz. Benimle ilgili bu denli nokta atışı bir çalışma karşısında etkilendim ve resme talibim.”

Kadının aklına, metroda karşılaştığı çellistten etkilenip evrenle kurduğu bağı o müzikte bulan genç kız ve onun için yaptığı resim geldi. Genç kız, tamamlanma ve bütünlük hissinin yansımasını o müzikte bulmuş, ressam da tüm bu anı resme döküp o tarifsiz duyguların bir kopyasını çıkartmıştı. Adamın neden etkilendiğini anlayabiliyordu; evrenle bağlantıda olduğumuzu anlamak için somut göstergelere ihtiyaç duyuyorduk… Bir şarkı, bir resim, bir eşya ya da ufak bir an… O anı, o duyguyu içinde barındıran bir andaç. O an kadın ufak bir aydınlanma yaşadı. Bu an, yani hiç tanımadığı bir insanın hayat öyküsünü resmetmiş olması da onun için bir andaçtı. Bütünle bağlantıda olduğunu ona gösteren somut bir delil. Zaten biliyor olduğu şeyi ona gösteren fiziksel bir yansıma!

Artık ne yapması gerektiğini biliyordu. O boş bir tuvaldi. İnsanların hayat hikayelerini dinleyip o hikayelere özel resimlere dönüşen hür bir boşluk. O güne dek çizdiği bütün resimlerin fotoğraflarını açtı ve hepsini üst üste pozlayarak çizdi. En özel, en acı verici, en mutlu anlarını dinlediği bütün müşterilerinin resimleri üst üste çizildikçe kaotik bir görüntü ortaya çıkıyor, bütün renkler birbirine giriyor, çizgiler birbirini kesip anlamsız şekillere dönüşüyordu. Tuvaldeki boşluklar anlamsız ve delice karalamalara dönüşüyor, her yere boyalar damlıyordu. Fakat bir süre sonra tuvalde yeniden boşluklar oluşmaya başladı. Siyah boşluklar ve üzerlerinde oluşan ışık noktaları, spiraller, parıltılar…

Kadının o güne dek çizdiği tüm hikayeler üst üste resmedildiğinde, ortaya kainatın resmi çıkmıştı. Galaksiler, kara delikler, süpernovalar, ölmekte olan yıldızlar ve yeni doğan nebulalar, gök taşları ve sonsuz potansiyel içeren dünyalarıyla, bütünüyle bir evren resmi…

Kadın hayatının resmini çizmişti.

Boşluk her şey, her şey boşluktu.

Çünkü hiçlikten her şey doğmuştu.

🙂



Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

1 yorum yapılmış, sen de yazsana :)

  1. Bu hikayeyi okumamın zamanı şimdiymiş. İçerdekinin dışa çıkışı sır katmanından bir parçayı serbestleştirek muazzam bir enerji…

Lütfen düşüncelerini yaz, bu yorum alanı senin için :)