“Güçlüğe hemen hemen her insan dayanabilir fakat birinin karakterini sınamak istiyorsanız ona yetki (güç) verin.” Abraham Lincoln
Bir varmış, hep varmış…
Zamanın unutulduğu günlerde, uzak ülkelerin birinde insanlara zulmeden bir ejderha yaşarmış. Halkların emeklerine göz diker, evlerini yakıp yıkar, köylerini talan edermiş… Bir gün bir savaşçı şövalye çıkagelmiş… Tüm cesareti ve kahramanlığıyla ejderhanın inine doğru yol almış. Küçük bir çocuk da bu savaşçıyı korku dolu bir merakla takip etmiş ve tüm olan biteni izlemiş. Savaşçı zorluklara ve yaralanmalara rağmen ejderhayı kılıcıyla alt etmiş. Köye geri döndüğünde insanlar savaşçıyı kucaklarda taşımışlar, hayranlıklarını göstermişler ve servete boğmuşlar. Savaşçı ejderha derisinden yapılmış ejderha başlığını giymiş ve ejderhanın ininde kalıp insanları korumaya devam etmiş, böylece insanlar yeniden huzur ve barış içinde yaşamışlar. Bu sürede savaşçı insanların hayranlık gösterilerine ve hediyelerine alışmış, üstüne üstlük bir de ejderhanın gizli altın dolu mahzenini görünce ejderha olmanın; dünyadaki en güçlü varlık olmak anlamına geldiğini anlamış. Güç hırsı gözünü kör etmiş, daha fazlasını ve daha fazlasını istemiş. O istedikçe insanlar tekrar acı çekmeye başlamış. Savaşçı giderek bir ejderhaya dönüşmüş ve o vahşet dolu eski günler geri gelmiş köylerinin üzerine… Köyün ileri gelenleri o zamanalar çocuk olarak savaşçının peşinde giden gence gitmişler ve ondan bu yeni ejderhayı öldürmesini istemişler. Genç beni oraya göndermeyin, yapamam demiş. Hiçbir savaşçı ejderhayı tek başına yenemez… Ejderhanın ininde en güçlü savaşçının bile iradesini yok eden sihirli bir şey var: ejderha başlığı!.. Yok etmemiz gereken o ve onu tek bir kişi değil ancak hepimiz birleşirsek yok edebiliriz. Bu sayede kimse o başlığı takamaz, artık ejderhalar olmaz…
Dünya olarak zamanın ruh halinin değiştiği dönemlerden geçiyoruz. 2008’den beri sanki bir bayrak yarışı gibi dünyanın bir yerinde bitse de başka bir yerinde başlayan, şu an ise pek çok noktada süre gelen protestoları, halk isyanlarını görüyoruz. İşin ilginciyse bunun doğusu, batısı olmaması. Mısırdan Ukrayna’ya her kilometrede bir görülen bir karşı duruşu deneyimliyoruz. Peki neden? Yani neden insanlar işe gidip, karınlarını doyurup, arkadaşlarıyla sosyalleşip hayatlarına devam etmiyorlar? Niçin böyle şeylere gerek duyuluyor? Bir tüpün içerisine sıkıştırılmış gaz, tüm açıldığında hatta açılmazken bile nasıl tüpten çıkmak için çaba sarfediyorsa aynı sebepten…
İçinde olduğumuz fizik kanunlarından bağımsız değilizdir. Yer çekimi vardır, o nedenle düşeriz. Keşke Road Runner çizgi filmindeki şu ünlü sahnedeki gibi olsaydı hayat… Çakal her seferinde uçurumdan aşağı düşerken Road Runner düşmez. Elindeki pankartta da şu yazar: Yer çekiminin ne olduğunu bilmiyorum… Ne yazık ki bilmediğimiz şeyler de bize etki eder. Blogdaki daha ikinci yazımda, en temel fizik kanunlarından biri olan entropinin insanda, insan psişesinde de etkili olduğuna vurgu yapmıştım. Elma koparılsa da koparılmasa da bir süre sonra çürüyecektir, çünkü entropi hakimdir, aynı şekilde insan da sürekli mutlu kalamayacak, bazen sebepsiz depresyona girecektir. En mutlu beraberliklerin, ilişkilerin mutlak katili bile entropidir. Çünkü entropi sürekli bozmak ve yok etmek ister. Dini metinlerde şeytanın tanrıyla konuşmalarında insanın hiç yaratılmaması gerektiğinden bahseder şeytan. İnsanı şikayet eder, kötüler tanrıya… O nedenle varoluşu yok etmek ister bir yerde… İşte entropi böyle bir şey. Baskı altındaki gaz ile aynı reaksiyonu gösterdiğimizden bahsederken bunu anlatmak istiyordum. Eğer yeterince baskı uygulanırsa topluma, toplum bazı noktalardan kaçak yapacak, fışkıracaktır. Kim bilir, belki de kıpırdamak için, hareket etmek için bu bazen şarttır…
Demek istediğimi açayım. İş hayatında da benzer durumlarla karşılaşmışsınızdır. Mobbing de denir. Genelde özel şirketlerde işveren bir çalışanı işten atamadığı durumlarda ona mobbing yani psikolojik şiddet uygular. Çalışan iyi bir personel olsa da işveren yıllık tazminat vermemek için ya da işleri kötüye gittiği için eksiltme yapmak durumunda olduğunda bu yola başvurur. Çalışan, günlük rutin işlerini düzgün bir şekilde yapmaktadır ve monotonlaşmıştır. Uzaktan bakıldığında bir robot gibidir. Lakin bu yeni baskı hali çalışanın farkındalığını arttırır. Belki kızgınlaşır belki kırılır. Ve sonunda işi terkederek gerçekten mutlu oalcağı başka şeyler yapar…
Bunu makro ölçeğe uyarlayalım. Öyle ya da böyle 10 yılı aşkın süredir ülkemiz belirli bir çizgide gidiyordu. İnsanların refah seviyesi de öyle. Daha sonra ejderha daha fazlasını istemeye başladı. Çünkü güç hırsı artık onu ele geçirmişti. İnsanları maddi manevi sömürmeye başladı. Vergi ve yasaklarla. İnsanlar kazançlarının daha fazlasını ejderhaya veriyordu, ama ejderha onlara karşılığında daha fazla yasak veriyordu. Sanki bizi işten, ülkeden atmak isteyen ya da kendi gibi yapmak isteyen patron gibi… Herkes ejderha olursa ejderha daha da büyürdü, kabuğu, zırhı daha da genişlerdi. Kendi gibi olmayanları elemek için baskıları ve yasakları arttırdı ve sıkışan gaz boşalmak istiyor şu an. Ukrayna’da olan da Türkiye’den farklı değil. Dünyanın her yerinde biz sebebini anlamasak da güç hastası ejderhalar var. Masalda da geçtiği gibi bu sanki bir büyü, insanı etkisi altına alan. Ve hiçbir savaşçı bunu tek başına yenemez. Birlik olup ejderhalara gerek kalmayan bir toplumu hayal etmeli insanlık. Çünkü bir ejderha gider, yerine yenisi gelir. Çünkü onların görevi budur. Bir önceki yazımda bahsi geçen Demiurgos’un ne olduğunu ve görevini anlayanlar bunu da anlayacaktır.
Bu yazıyı yazmamın asıl sebebi bu durumun döngüselliğine dikkat çekmekti… “Oyun kurucular”, yönettikleri insanların gazını arada bir almak için bu tür şeylere izin verir, dahası bazen desteklerler. Matrix filminde mimarın konuşmasını hatırlarsanız, mimar insanlar için ne kadar mükemmel bir tolum, bir düzen yaratırsa yaratsın başlangıçta programın yani matrixin hep kararsız çalıştığını ve bozulduğunu söyler. Sonra ihtiyacı olan şeyi bulur: İsyan. Toplum ya da toplumun bir kısmı bir süre sonra düzenden sıkılıp program yani hayat kararsızlaşmaya başlarsa, ardından kontrollü bir karşıt isyan ortaya peydah oluyor, akabinde bozguncular yok ediliyorlardı, mesih te yani Neo da programa geri dönüyordu… Neo yani kahramanımız 7. mesihti ve ondan önce 6 kez isyan çıkmış ve isyancılar yokedilmişti. İsyan toplumun gazını kontrollü bir şekilde almak için bilerek programlanmıştı. Neo film icabı bunu, bu düzeni bozmuştu. Günümüzde yaşanan toplumsal olaylarda da biraz bu kontrollü gösteriler var gibi. Mesela aslında çok etkili bir hareket olan Gezi Parkı eylemleri pik noktasında sona erdi. Üstelik gösterinin asıl amacına da ulaşılamadan… Benzer bir durum WallStreet gösterileri için geçerli. Black Mirror adlı 6 bölümlük mini dizi bu konuyu ele alan bir bölüme sahip. “The Waldo Moment” adlı bölümde senaryo icabı tüm dünya devletlerine pazarlanmak üzerine hazırlanan bir maskot ve hareketi konu alıyor. Bu hareket insanları politikacılara ve yöneticilere karşı bilerek kışkırtıyor ve insanlar sistemi durmadan eleştiriyor, karşı çıkıyor ama sistemin içinde kalmaya devam ediyor. İnsanlar sistemin kölesi olmadıklarına kendi kendilerini ikna ediyorlar, bu sayede vicdanen kendilerii köötü hissetmiyorlar ama aslında sisteme hizmet etmeye devam ediyorlar. Aynı elinde iphone telefonu ve tabletiyle sosyal medyada anti emperyalist mesajlar paylaşan lüks semtlerde oturan sözde sosyalist insan profili gibi… Bu insanlar kendilerinin yozlaşmadığını iddia ederler, çünkü hareket, tavır ve sözde yozlaşmanın karşısında dururlar ama yozlaşmanın içerisinde yaşamaya ve hizmet etmeye devam ederler. Aslen hepimiz böyleyiz, sadece bunun farkında olanlar var ve bir de kendilerini sistem karşıtı sana ama aslında onların istediği yerde olanlar var… Bu hareketlerin aslen bağımsız ve amaca yönelik olması, hedefe ulaşana kadar bitmemesi gerekir. İnsanlar ne zaman özgürlük istese, karşılarına demokrasi konuluyor, demokrasi aslen feodalitenin süslenmiş halidir. Çünkü içi boşaltılmıştır. Gerçek özgürlüğü istemek yetmez, onu almak gerekir…
Eğer en büyük resme bakmamız gerekirse sadece şu anahtarı verip kaçacağım: Sembolizmde en ünlü sembol ejderha sembolüdür ve hangi kaynağa bakarsanız bakın, yazının bulunuşundan beri ejderha kelimesi ve sombolünün anlamı her zaman için şudur: HAYAT. Şimdi ejderha gördüğünüz her yere hayat kelimesini yerleştirin. Bundan sonra da hangi filmde, dizide, kitapta bu kelimeyi görürseniz bunu yapın…
Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Reblogged this on ilknurakpinar's Blog.
Yanlız olmamak güzel bir duygu. Yazınızla bunu hissettirdiğiniz için teşekkürler
İlginiz için teşekkürler. 🙂 Buraya gerçekten birşeyler yazmak zorunda hissettiğimde yazıyorum, yazarken duraksamıyor, sanki farklı bir ruh haline geçiyorum ama asıl gerçek ben, bu yazıları yazan ben, onun haricinde günlük yaşamda diğer insanlara “normal” biri olarak görünmek zorundayım, hepimiz öyleyiz, maskelerimizi takıyoruz. Çünkü gerçek benliklerimiz yanlız, yanlız olma sebebimiz az olduğumuzdan değil, maskelerimize belki fazla alıştığımızdan ya da gerçek benliklerimizle yüzleşmekten korktuğumuzdan… Daha önce de yazdım bunu, burada yazdıklarımı çok iyi yapabilen biri değilim, ahkam keser gibi yazdığıma bakmayın, ama yazarken kelimeler parmağımdan böyle dökülüyor, değiştirmiyorum. Ama bunlar benim inandığım yüksek ideallerim. Dediğim gibi insan en çok ihtiyaç duyduğu şeyi öğretirmiş. 🙂
İçimizde yaşayan arketiplerimiz “ben” dediğimiz bütünlüğü oluşturan parçalarımız. Farklı platformlarda ortaya çıksa bile, bu sıradışı başlıkları tek kimlikte toplayan kaç kişiye rastlarız? Yalnızlık bir akseuar gibi tarih boyu bizimle olacak. Bunu kabul ediyorum,ancak ruh gurbetinde yaşarken tanıdık birilerine rastlamak güzel 🙂
Semboller ve kavramlarda insan idrakinin ürünüdür, Güvenilir değildir bana göre kaldı ki ejderhalar her dönemin en asil ve muhteşem kahramanlarıdır. hadi onlar ispatı olmayan mitolojik varlıklar diyelim uydur uydur karala, ya büyük Çoğunluğun vahşi olarak hatırlamayı tercih ettiği Kızılderililer ya da maalesef hiç anlaşılamamış ve en ilkel olarak bilinen Aborjinler ? Bilmeden araştırmadan sorgulamadan hüküm vermek hala insanoğlunun en belirgin özelliği ne yazık ki
Ejderhaların dünya üzerinde bundan yüzbinlerce yıl önce yaşadığına dair bilgiler okudum. Hem de farklı kaynaklardan… Ouroborus(kendi kafasını yiyen yılan sembolüne verilen ad) ve yılan sembolizminde olduğu gibi, ejderha sembolizminde de iyi ve kötü bir arada sunuluyor. Önemli semboller hep zıtlıkları bir arada barındırır. Bu yazının başında geçen masalda, iyi niyetli savaşçının nasıl ejderhaya dönüştüğünü hatırlayın. Bu bağlamda evet zaten vurgu yaptığınız gibi semboller insan psişesinin ürünleri, o nedenle insanı anlamak adına önemli. Yılan da ejderhayla benzer bir kaderi taşır. Yılan korkusu doğuştan gelen bir korkudur (her ne kadar doğuştan yılandan korkmayan az sayıda insan var olsa da) ve yılan da sağlığı, bilgiyi ve zamanı sembolize eder. Yani kötü diye bilinen korkulan, soğuk kanlı diye hor görülen bir hayvana iyi nitelikler atfedilmiş. Kabileler konusundaki görüşlerinize yüzde yüz katılıyorum. Şu an lemurya ve atlantisle ilgili bazı kitaplar okuyorum, o çağlarda yaşayan insanların toplum yapısı ile kızılderili ve aborjinlerin toplum yapıları çok benziyor. Zaten günümüzde var olan bazı kabilelerin atlantia ve lemuryalıların ataları olduğu düşünülüyor.