Not: Bu yazımız TedX Bornova Anadolu Lisesi‘ne ilham verdi ve gerçekleştirdikleri resmi Tedx etkinliğinin temasının adını “Labirentteki Adam” koydular. Benim de konuşmacı olarak yer aldığım etkinliğe davetleri için kendilerine çok teşekkür ediyorum. Konuşma videomu aşağıdan izleyebilirsiniz:
Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
Çünkü o ölüm uykularında,
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.Hamlet / William Shakespeare
Labirentteki Adam‘ın hikâyesi insanlığın hikâyesidir…
Kişi bu dünyaya doğar, bir hayat labirentine girer.
Hayat boyunca bu labirentte ilerlerleyen insan; seçimler yaparak, hayatının dönüm noktalarını aşarak, zaman ve acıyla güçlenerek labirentin merkezine biraz daha yaklaşır. Işık yolunu takip edin der bilge Kızılderililer. İlerlemekten korkmayın. Nasılsa en sonunda her şeye geri dönüp bakmak için fırsatınız olacak…
Yukarıdaki şekil, Güney Arizona’daki Tohono O’odham ulusunun (eski adıyla Papago Kızılderilileri) amblemi olan “I’itoi” yani “Labirentteki Adam” sembolüdür. Kızılderililer için bir tür yaşam ağacı sembolü olan bu figür, labirentten çıkmış bir insanı tasvir eder. Tasarım, çoğunlukla 19. yüzyıla kadar uzanan sepetlerde ve bazen Hopi gümüş işlemeciliği sanatında görülür. Labirentler eski Kızılderili kaya sanatında da ortak motiflerdendi ve benzerlerine eski Yunan’da da rastlanır.
Bu simge insanın hayat boyu yolculuğunu temsil eder. Tasarım bir labirent gibi gözükse de, aslında pek çok kıvrımlı ve dönemeçli tek bir yoldan oluşan bir figürdür. Bu dönemeçler hayatta yapılan seçimleri temsil eder. Seçimlerin yol ayrımıyla değil de dönemeçlerle gösterilmesi ilginç olduğu kadar da anlamlıdır çünkü sembol aslında bir tamamlanmışlığı, bütünlüğü vurgular. Yol ayrımı diye bir şey yoktur. Seçimler yapılmıştır ve sadece seçimlerin sonuçlarını yaşamak vardır. Klasik labirentte çıkmaz sokaklar, yanlış seçimler varken Kızılderili labirent sembolünde yanlış seçim diye bir şey yoktur. Her seçim sadece bir dönemeçtir ve hangi dönemeci aşarsan aş, labirentin merkezine biraz daha yaklaşırsın.
Merkez siyahtır çünkü yolculuk karanlıktan aydınlığa doğrudur…
Labirentin girişi Se-eh-ha’nın yolu göstermek için beklediği tepededir. Labirentin girişindeki adam doğumu tasvir eder. İnsan labirenti takip ederek birçok dönüm noktası ve değişimle karşılaşır. Asıl mücadele; insanı labirentte yönlendirebilecek şeylerin farkına varmak ve fiziksel, duygusal, manevi büyümeyi nelerin etkileyebileceğini anlamaktır. İnsan her dönüşte, yaşam döngüsünü anlamak, takdir etmek ve hedeflerine doğru ilerlemek için bilgi, güç ve anlayış kazanır. İnsan labirentin sonuna yaklaştığında, karanlık ölüm merkezine ve sonsuz yaşam merkezine ulaşmadan hemen önce küçük bir köşeye çekilir. Burada tövbe eder, arınır ve elde ettiği tüm bilgeliği geriye, labirente yansıtır. O nedenle ışık yoludur labirentin yolu. Son olarak saf ve dünya ile uyumlu bir halde, ölüme ve ebedi hayata kabul edilir. Efsaneye göre eğer bu yol doğayla dengeli bir uyum içinde aşılıyorsa, E-e-thoi’nin (Güneş Tanrısı) beklediği labirentin merkezinde rüyaları, hayalleri ve tutkularıyla karşılaşır insan. Daha sonra onları bir sonraki dünyaya geçirir.
Labirentin yolları döngülerden oluştuğu gibi tüm labirent de bir döngüdür. İnsan labirentin henüz başındayken aslında labirentin sonuna, merkezine ulaşmıştır. Önümüzde daha çok yol var dediğimiz anlarda yolun sonu diye bir şey olmadığını, sadece yol olduğunu ve bu yolu anlayışla takdir etmemiz gerektiğini öğütler labirent. Sembol dikkatli incelendiğinde her dönemeç insanı merkezden biraz daha uzaklaştırıyor, çemberin dışına doğru atıyor gibi görünür. Gerçekten de hayatlarımız boyunca her kritik dönemeçte daha çok düşüyormuşuz gibi hissederiz. “Bunun adının ilerleme olması gerekti ama ben hiç öyle hissetmiyorum, daha da düşüyorum” deriz. Yarattığı his budur. Bu yetmezmiş gibi tekrar geriye döndürür bizi labirent gene şekil dikkatli incelendiğinde… “Aynı şeyleri tekrar ve tekrar yaşıyorum, oysa ben bunu aşmıştım!” deriz bu sefer de… Oysa ışık yolu aynı şekilde takip edildiğinde o aradığımız istediğimiz ölüm ve yeniden doğum döngüsüne kaçınılmaz bir şekilde ulaşıyoruz.
Peki neden bu kadar zor?
Aslında labirentin merkezi kendi merkezimizdir. Ben kimim? diye soruyoruz. Merkezimizi, noktamızı, kendimizi, kendimizin de ötesini, hiçliği arıyoruz. Nokta merkez ise hiçlik o merkezi de aşmaktır. O nedenle bunca dönemeç ve yolculuğa ihtiyacımız var. Merkezimizi bulmanın ötesinde onu aşma görevimiz var. Labirent boyunca yönlendirildikten, yol aldıktan sonra artık yolun olmadığı bir yere varıyoruz. Haliyle yönlendirecek bir işaretin de olmadığı merkeze… O noktadan sonra salt benliğimiz, kendimiziz. Labirentin bir spirali çağrıştırması tevekkeli değildir, tıpkı bir kara delik gibi bizi içine çeker. Bizi yok etmek için… Başka bir şeye dönüştürmek için… Buna hazır olmak için koca bir ömrü devirmek bile yetmiyor, güneş tanrısı merkezden hemen önce son bir muhasebe alanı veriyor bize. İyice idrak edelim diye… Orada bile merkezden geriye dönüş var. Belki de en zorlu dönemecimiz var ama sonrasında…
Mutlak özgürlük var…
Merkez’de görüşmek üzere… 🙂
Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Uzun zamandır yeni yazınızı bekliyordum, teşekkürler bu güzel yazı için 🙂 İlk başta Westworld’ün finaline ait bir inceleme yazısı düşünsem de yine varoluşsal bir analizle karşılaştım. Labirentin merkezi acaba herkes için aynı mı, bir olmak mı, tek vücutta, aslolan bilinçte uyanmak mı acaba?
Aslında bu yazı Westworld’un finaline ilişkin bir yazı 🙂 Malum Dolores karakteri labirentin merkezini buluyor. Bu yazıyı okuyanlar finali daha iyi idrak edeceklerdir diye düşünüyorum. Direkt Westworld hakkında bir yazı yazmadım çünkü Westworld’ü izlemeyenler de olabilir.
Bicameral zihin hakkında yazacaktım ama hep analitik düşünüyoruz, hep sistematik bilimsel şeyler düşünüyoruz. Belki onu da yazarım bir ara ama kızılderililer tek bir sembolle o kadar çok şeyi o kadar güzel anlatmışlar ki… Bu büyülü bir şey ve bunu paylaşmak istedim 🙂
Labirentin merkezinde rüyalarınız ve hayalleriniz var diyor kızılderililer. Yani labirentin merkezi herkes için aynı değil. Merkezden sonrası belki aynıdır herkes için… Varılan asıl menzil…
Aslolan diye bir genelleme yapmak ne kadar doğru olur bilmiyorum ama tüm kadim öğretiler bilinçte uyanın der. İlk önce bu uyanışın gerçekleşmesi gerek.
Bir ekmeğin malzemeleri bir çağrı üzerine bir araya gelir ve kaynaşırlar. Bu birliktelik fırında devam eder. Başta ılık olan ilişkileri tutkulu bit ateşle pişmeye başlar. Ama dikkat! Yanmamak kaydıyla. O kapak açılır ve ortaya buram buram tüten bir son çıkar. Denge ve ayar. Bu hayatta dikkat edilmesi gereken unsurlardır. Dikkat etmeliyiz ki Merkezde iyi bir son beklesin bizi.
Bu sembol çerçevesinde, merkezde iyi ve kötü yok aslına bakarsanız. İyi kötü malum ikiliktir… Sadece hayatımıza yön veren döngüler ve bu döngüleri idrak etmek var.
Evet yani önceki yazilari okumadim okurum ama:) yani dort yol var sanirim merkezden cikan (ben şu an tamamen dogaclama yorum yapiyorum kusura bakmazsiniz umarim) ve bu dört yolun hicbiri ayni yere cikmiyor sanki ben mi yanlis izliyorum acaba e aynı merkez fakat farkli sonuçlar ortaya cikiyor gibi kafam karıştı
Reblogged this on tabletkitabesi.