Ouroboros Nedir | Kuyruğunu Yiyen Yılan

Ortalama okuma süresi 8 dk.
ouroboros nedir kendi kuyruğunu yiyen yılan

“Her şey gider, her şey geri gelir, sonrasızca döner varlık çarkı. Her şey ölür, her şey yine çiçeklenir; sonrasızca sürer varlık yılı.”

Böyle Buyurdu Zerdüşt | Friedrich Nietzsche

Ouroboros Nedir?

Ouroboros en temel anlamıyla öz yaratımı temsil eder. Kendini yiyen ve yeniden yaratan, sürekli yaratım ve yokedim döngüleri içerisinde olan yılan, hayatın ve varoluşun bizatihi kendisini ifade eder. Yani maddi ve manevi tüm evrenin, tüm varoluşun yegane sembolüdür. Kendi kuyruğunu yiyen bir yılan ya da ejderha figürüyle sembolize edilen ouroboros sembolünü anlamanın ötesinde idrak etmek için hep birlikte sembolün köklerine ineceğiz. O nedenle bu yazı sadece okunup yazıdan bir şeyler çıkartılacak, “anlaşılacak” bir yazı değil, sembolizmi özümseme ve sembolleri yorumlama konusunda bir uygulama içerecek.

Ouroboros ya da kendi kuyruğunu yiyen yılan sembolünün tam manasıyla neyi ifade ettiğini anladığınızda neden bu sembolün tarih boyunca neredeyse tüm medeniyetlerce kullanıldığını da idrak edeceksiniz. Yılan sembolizmi genlerimize işlemiş çok derin anlamlar içerir. Belki yılan korkumuz da bu genlerimizdeki bilgilerden kaynaklıdır. Ne de olsa cennetten kovulma sebebimiz bilgi ağacına dolanmış bir yılanın bizi ayartmasıydı…

Kendi Kuyruğunu Yiyen Yılan

Kendini yiyen yılan ya da ouroboros sembolünün neyi temsil ettiğini anlamak için ansiklopedi karıştırmanıza gerek yok. Yapmanız gereken sadece sembolü incelemek ve sembolü bir video gibi hayal gücünüzle oynatmak. Yılanın kendi kuyruğunu yemeye başladığını görüyorsunuz. Bu eylemi devam ettirin ve zihninizde oluşan kavramları toplayın.

Zihin önce sorular üretmeye başlar. “Yılan neden kendi kuyruğunu yiyor, bu çok saçma ve biraz da rahatsız edici…

ouroboros
ouroboros sembolü

Yılan kendi kuyruğunu neden yer diye düşünmeye başladığımızda cevapların da gelmesine izin vermeniz gerekir. Çünkü cevaplar gelecektir. Sadece açık fikirli olmak ve ön yargılardan arınmış olmak gerekiyor. Yılan kendi kuyruğunu yediğine göre başka yiyecek bir şey yok demektir. Yılan kendisi ile beslenmektedir. Mesela cevaplardan biri bu olabilir fakat tek cevap değildir. Eminim herkes kendince başka cevaplar bulacaktır ve sembolizmin güzel yanı da budur. Asla tek bir cevabın olmaması… O nedenle sembolizm canlıdır. Her zaman güncellenir.

Video oynamaya devam ediyor… Yılan kendi kuyruğunu yemeye devam ettikçe aklımıza şu soru geliyor: “Yenilen kuyruk yılanın içinde ne oluyor?”

ouroboros nedir

Yılanlarla ilgili belgesellerden öğrendiğimiz bir şey neredeyse her şeyi yiyebilmeleridir. Bir timsahı dahi yerler. Sindirim sistemleri çok güçlü bir aside sahiptir ve her şeyi eritip sindirebilirler. Kendi türlerini de yiyen yılanların kendi kuyruklarının bu asitten sağ kurtulamayacağı barizdir. Kuyruk yok olmayacak fakat dönüşecektir. Anahtar kelimemiz bu: Dönüşüm

Video sona yaklaştıkça kafa karışıklığımız artar: “Yılan kendisini nereye kadar yiyebilir?” Bir an gelecek ve yılanın dişleri kendi kafasının hemen arkasına ulaşacak. Hatta gözlerine değecek… Bu esnada tüm bedeni kendi asidinde sindirilmiş olacak. Bedeni artık enerjiye dönüşmüş olacak ve kendi kafasını da yemeye kalktığında videoyu daha da ileri sararsak yılan bir nevi yok olacak. Geriye sadece enerji bırakmış olacak fakat o enerjisini bile kendi içinde tutacak.

İlgili yazı:   Annihilation - Yok Oluş Film Analizi

Kendi yokluğunda… 🙂

Videoyu burada durdurmak zorunda değilsiniz. Üzerine tefekkür ederek daha da derin manalara ulaşabilirsiniz.

Ouroboros Yılanı Tarihçe

ouroborosŞimdi gelelim teknik bilgiye… Ouroboros yılanı sembolünün kökleri milattan önce 14. yüzyıla kadar gidiyor. Literatürdeki ilk kullanımına antik mısır cenaze ritüellerinde kullanılan yazıtlarda rastlanıyor. Bu yazıtlar cenaze törenlerinde ölen kişinin ruhunun sonraki yaşamında korunmasına yardımcı olmak için okunuyordu. Özellikle Tutankhamen’in mezar yazıtlarında iki adet kendi kuyruğunu yiyen yılan figürüne rastlanıyor. Yazıtlara göre bunlardan biri güneş tanrısı Ra’yı diğeri de yeraltı tanrısı Osirisi temsil ediyor.

Söz konusu figürler tam da Ra ile Osiris’in birleşme anında ortaya çıkıyor. Yine yazıtta yazanlara göre bu birleşmiş Ra ve Osiris figürü zamanın başlangıcı ve sonunu temsil ediyor. Bir başka antik mısır yazıtında ise bu sembol, düzen içindeki dünyayı çevreleyen kaosu temsil ediyor. Fakat bu öyle bir kaos ki, dünyanın periyodik yenilenmesiyle direkt ilişki içerisinde.

ouroboros mısır

Sembol antik Yunan literatürü tarafından da benimseniyor. Nitekim mitoloji meraklıları buna şaşırmayacaktır çünkü tüm antik Yunan felsefesi antik Mısır’ın karbon kopyasıdır. Eflatun “Timaeus” eserinde ouroborostan şöyle bahseder:

“Evrendeki ilk yaşayan şey kendi kendini yiyen sirküler bir varlıktır. Ölümsüz, mükemmel olarak oluşturulmuş bir hayvan… Yaşayan varlığın, onun dışında görülecek hiçbir şey kalmadığında göze ihtiyacı kalmamıştı; ya da duyulacak hiçbir şey olmadığında kulağa… Solunacak, etrafını çevreleyen bir hava yoktu; ya da besinini almasını ve sindirdiklerinden kurtulmasını sağlayabilecek olan organların bir kullanımı olamazdı, çünkü ondan çıkan veya içine giren bir şey yoktu: bu yüzden onun dışında bir şey de yoktu. Yaratılışındaki tasarım nedeniyle, kendi artığı onun besinini sağlıyor, bütün yaptığı ya da çektiği acı kendi içinde, kendi tarafından meydana getiriliyordu. Şunu anlamış olan yaratıcı için kendi kendine yeten bir varlık, hiçbir eksiği olmayandan çok daha mükemmel olacaktı, ve hiçbir şeyi almaya ya da kendini herhangi birine karşı savunmaya ihtiyacı olmayacağından, yaratıcı ona el vermenin gerekli olmadığını düşündü, ya da ayak ya da tüm yürüme aparatını; ama onun küresel formuna uyan hareket ona tahsis edilmişti, akla ve zekaya en çok uygun olan 7 tanenin hepsi olarak; aynı tarzda ve aynı nokta üzerinde, kendi limitleri dahilinde bir daire içinde dönerek hareket etmesi için yapılmıştı. Ama diğer altı hareket ondan alındı ve o sapmalarına dahil olamayacak şekilde yapılmıştı. Ve bu sirküler hareket ayağa ihtiyaç duymadığından, evren ayaksız ve elsiz yaratılmıştı.”

Ouroboros Sembolü ve Simya

ouroboros simya

Ouroboros simya literatüründe genellikle iki tane ejderhanın birbirlerinin kuyruğunu yemesi olarak resmedilir. Antik mısırdaki ilk kullanımına paralel olarak burada sembolize edilen şey zıtlıkların birbirlerini tamamlaması yani bir nevi ying yang sembolüdür. Simya sanatına göre en büyük çalışma insanın kendisiyle olan çalışmadır. İnsanın kendi üzerinde simya gerçekleştirebilmesi, dönüşüm yaratması için gölge yanıyla etkileşime girmeli ve tıpkı Ra ve Osiris’in birleşmesi gibi kendi içinde gölge yanını özümsemeliydi. (Bkz: Karanlık Yan, İrade & Erginlenme yazısı) Böylece ouroborosun kendi kuyruğunu yemesini aynı zamanda kendi maddi ve manevi, iyi ve kötü, iç ve dış gibi tüm zıt kutuplarını birleştirme çabası olarak da yorumlayabiliriz.

İlgili yazı:   Assassin's Creed Film Analizi

Sembol pek çok felsefik ekol tarafından benimsendiği gibi doğu mistisizminde de yer almıştır. İkinci yüzyılda yaşayan Yoga Kundalini Upanishad’a göre: “Kutsal güç, genç bir lotus’un gövdesi gibi parlar, bir yılan gibi, kendi üzerine sarmalanmış, ağzında kuyruğunu tutarak ve yarı uyur halde bedeninin dibinde uzanarak dinlenir.”

Kundalini enerjisi denilen enerjinin bedende kuyruk sokumunda olduğuna inanılır ve uyuyan bir yılanla sembolize edilir. “Kundalini uyanışı” tabiri de buradan gelir. Bu enerji uyandığında insanın pek çok doğaüstü melekeler kazanacağına ya da aydınlanma deneyimi yaşayacağına inanılır. Aslen iki yılan vardır, yılanlardan biri kök çakradayken diğeri taç çakradan yani başın üstünden bedene girer. Bu iki yılan birleştiğinde insanın ilahi döngüsünü tamamladığına inanılır. Enerji ile ilgilenen okurlar bu iki enerjinin evrensel enerji ve bio enerji olduğunu fark edeceklerdir. Tesadüfe bakın ki tarihteki (keşfedilen) ilk yazılı eser olan Gılgamış Destanı’nda da iki yılandan bahsedilir. Bu iki yılan yüzünden Gılgamış ölümsüzlük otunu kaybetmiş fakat ölümsüz olmaya dair çok değerli bir öğreti almıştır. Yine tesadüfe bakın ki sırf bu hikaye nedeniyle tıbbın sembolü bir çubuğa sarılı iki yılandır (kadüse).

kaduse ouroboros
ouroboros hayat ağacı

Görüldüğü üzere sembolizm sonsuz kola sahip bir ağaç gibidir. Hayat ağacının dalları misali her sembol başka bir yaratıma götürür bizi. Semboller üzerine tefekkür ettikçe zihnimizde dünyayı hatta kainatı dolaşırız fakat dönüp geldiğimiz yer yine kendimizizdir. Her şey insana çıkar çünkü her şey insanın kendi gözleminden, kendini gözleminden ibarettir…

Tefekkürün de bir nevi ibadet olduğuna inanırım. Ouroboros ya da başka semboller üzerine tefekkür edebilir ve belki de hayatınızda onlara dair izler bulabilirsiniz. Dahası kendinizi anlayabilir, kendi yılanlarınızı birleştirebilir, dönüşümünüzü başlatabilir, zamanın ötesine geçebilirsiniz.

ouroboros evren

E-Mail ile Takip Et

Her ufuk açıcı yeni yazı yayımlandığında e-mailinize bildirim almak için mail adresinizi kaydedin:


Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Subscribe
Bildir
guest

18 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Azurah

Ne tesaduftur ki Azurah öncesinde ilk nickname tercihim ouroborostu. Ancak bir seyahatimizde rastladığım ve boynumda bir süre gezinen piton ile çektiğim videoya aldığım tepkiler senin düşüncelerinle aynıydı. Yilan negatif yüklü bir ımge… fakat ben bayılırım. Sembolü Celal Sengor “Bilgiyle Sohbet” kitabına kapak resmi olarak seçmiş. Tugla gibi kitabi okurken kapağı her acısımda karşılaştığım sembol, antik zamanların unlu filozoflarinin felsefeleri ve bilgisiyle özdeşleşti bende… haftasonu reiki eğitimim vardı. Yine karşıma ” kundalini” ile cikti :))). Eşzamanlılık örnekleri olarak veriyorum :))) Zerdüşt konusuna hiç girmeyim şimdi ;)) iyi geceler, sonsuz ufuklar zaman…

Denizhan

“Gölge yanla kaynaşmak” Baba şunu anımsattı, burada olması faydalı olabilir

Antagonist,yani içindeki düşmanın,özel itici bir güçtür.
sorumluluk derecemiz ne denli yüksekse,antagonist’in saldırısı o denli acımasız olacaktır.
antagonist bizi ölçer,bize ne olduğumuzu gösterir,bizi gerçekleştirir..
özgürlük derecemiz ne denli yüksekse,onun etkinliği o denli sinsicedir.
antagonist’ten korkma!
zalimlik maskesinin ardında,
en büyük müttefikin,en sadık uşağın saklanmıştır.
antagonist’in biricik amacı,
senin zafer kazanmandır.
antagonist esas hedefi olan senin bütünlüğün için,
her aracı kullanıp,her stratejiyi uygular.
dünyada kimse seni antagonist’ten çok sevemez.
antagonist seninle ilgili herşeyi bilir ve senin için herşeyi yapar.
çünkü onun varlık nedeni sensin.
antagonist’ten korkma!
mükemmelliğin onun acımasızlığıyla,
ölümsüzlüğün de onun görünüşteki ölümsüzlüğüyle gelişir.
anlama yetin, onun gücüyle gelişir.
gücün de onun anlamasıyla.
çünkü antagonist sensin!
alıntıdır.(tanrilar okulu)

Denizhan

İlham verici. Teşekkürler

ISD

Evrenin en derin sırrı “değişimi anlamaya çalışmak” ve anladıkça bataklık gibi seni içine çekmesi durumunu bir zamanlar tatmıştım ya da öyle hissetmiştim bilmiyorum. Sanırım sahip olduğumuz beden ile bu kadar büyük olguları algılamaya çalışmak ne kadar usta olursak olalım imkansıza yakın deneyimler diye düşünüyorum. Gene de denemek ve sonuclarını bizzat kendimizin yaşaması fikrinden vazgeçilmemesi gerektiğini de düşünüyorum. Umarım bir gün kafayı yemeden de böyle soruların cevaplarını rahatça konuşup anlaşabildiğimiz bir geleceğe sahip oluruz. Geceye gece kattığın bir yazı olmuş, teşekkürler.

Mucahit Ozdogan

Güzel bir yazı olmuş. Benim de bu konuyla alakalı bir yazım var: http://soyut0.blogspot.com
Blogunuzun konsepti çok güzel. Başarılarınızın devamını dilerim.

merve

Bu şekille ilgili Arrıval filmi incelemesi yapmanızı isterim.bu şekille ilgili fena şeyler çıkmaz 🙂

Kubilay KAYMAK

-Tesadüfe bakın ki tarihteki (keşfedilen) ilk yazılı eser olan Gılgamış Destanı’nda da iki yılandan bahsedilir. Bu iki yılan yüzünden Gılgamış ölümsüzlük otunu kaybetmiş fakat ölümsüz olmaya dair çok değerli bir öğreti almıştır.-

bu iki yılan zamanın iki evresi yani gece ve gündüzü simgeliyor olabilir mi? zira sonsuzuk zamandan sıyrılmak ile mümkün… yani bir boyut değişimi

teşekkürler bu arada yazınız zihin açlığına nasılda iyi geliyor bilemezsiniz..

saygılarımla

Altes

İnsanların yılanları sevmiyor olmalarının nedeni sanırım onlarda sevginin ve şefkatin zerresinin olmaması. Asla sevilmek istemiyor. Sevmiyor. Yetişkin bir dişi yumurtaları çatlayıp, tüm yavrular çıkana kadar bekliyor. Ve sonra arkasına bile bakmadan gidiyor. Annelik görevi sadece bu kadar. Yavrularını beslenmeyen bir süre korumayan tek karasal canlı türü yılanlar. Mağarada yaşayan ilkel dönem kadının da en büyük düşmanı gördükleri yerde birbirlerini öldürmek üzerine kurulmuş bir ev arkadaşlıkları var. Kadın yılanın başını ezer. Yılan kadının topuğundan ısırır. 3ümüz gelmedik mi bu dünyaya. Adam, kadın ve yılan… Umarım 48 $ çabucak toplanır.

Numan

08.07.2019

Merhaba, sanırım sizin kafasınızı açan bir yazı olmuş gerçekten de mükemmel fakat benim kafam bayağı karıştı demem o ki yabancı dizi izlerken “Ouroboros ” heykelini, sembolünü ve kısa bir açıklamalarını bekledim oldu da fakat dizi sonuçta geçtiler o sahneyi. ama aklıma takılınca yılanlara da ilgim olunca hoşuma gitti. ve araştırmaya karar verdim. bu blog da buldum kendimi, yaşım 20 ve kendimi herşeyden soyutlamayı yalnızlığı seviyorum aile bağımın kuvvetsiz insanlara hiç güvenemem ve kendi kararlarımla adımlar atınca ortamlar da “hosnutsuz, ilgisiz, somurtkan, ve benimle mizah etmek isterlerken sizofren” falan diye dalga geçerler yakın hisettiğim arkadaşlarım olunca onlarla beraber güler geçeriz. ama gerçeğimi onlar da bilirki oldum olası sorgucuyum birşeyleri onaylamam için tamamen içimin rahat etmesi gerekir. demem o ki bir türlü kendimi tanımlayamıyorum. galiba baya saçmaladım konuyu berbat yere çektim ama blogu 2 kez daha okumaya karar verdim. iyi geceler

dilek

merhaba ben uykuyla uyanıklık arasında bir imgeleme gördüm dünyanın etrafını sarmış ateşten bir ejderha vardı ve bana dediki dünya lanetlendi içindekilerde lanetli ve şans eseri ouroboros fotoğrafını gördüm evet gördüğüm şey buydu ne anlama geliyor bu bana yardım eder misiniz

[…] Ouroboros Nedir | Kuyruğunu Yiyen Yılan […]