Reiki & İnsan Deneyimi

Ortalama okuma süresi 10 dk.

reiki-hand-with-rainbow-fire

“İnsanoğlu evren dediğimiz bütünün zaman ve mekanla sınırlı olan bir parçasıdır. Kendisini, düşüncelerini ve duygularını sanki evrenin geri kalanından ayrı bir şeymiş gibi yaşantılar ki, bu onun bilincinin optik bir yanılsamasıdır. Bu yanılsama bizim için, bizi kişisel arzularımızla ve en yakınımızda olan birkaç kişiye olan ilgimizle kısıtlayan bir çeşit hapishanedir. Görevimiz, yaşayan tüm canlıları ve doğanın bütününü tüm güzelliğiyle kucaklayacak şekilde sevgi çemberimizi genişletmek ve böylelikle kendimizi bu hapishaneden kurtarmak olmalıdır.”     Albert Einstein

 

Sorular cevaplardan daha önemlidir. Çünkü sorgulamak, düşünce ağlarını geliştirir. Nöronlar arasındaki bağları güçlendirir, yeni bağlar yaratır, hep bir adım öne iteler insanı. Bu bağlamda ben de hep insanın sınırlarını sorgulamışımdır. İnsan denen olgu nerede başlar, nerede biter? Benlik nerededir? Beynin merkezinde mi? Karın boşluğunda mı? Kalpte mi? Bu dünyada mı? Evrene mi yayılmış? Yoksa bu evrenin de mi dışında?…

Daha önceki yazılarımı okuyanlar benim hiç doğa üstü bir olay yaşamadığımı (bazı eşzamanlılıklar haricinde) ve buna rağmen doğa üstüne bilimsel bir merakım olduğunu anlamışlardır. Bilim ile dini, felsefeyle bir araya getirmeye çalışıyorum. Bu, sağ beyin ile sol beyini dengelemeye çalışmak gibi… O nedenle hiç doğa üstü bir şey deneyimlememiş olmama rağmen bu tür konulara dogmatik yaklaşmam. Aksine üzerine giderim. Bu yazıyı yayımlamamdan 21 gün önce bir arkadaşımın annesinin Reiki Master olduğunu öğrenmem vasıtasıyla Reiki kanallaması aldım. Reiki hakkında daha önce çok şey okumuştum ama Reiki hakkında yazılıp çizilenler, etkileri o kadar keskin bir dille anlatılıyordu ki, eğer bu uyumlamayı alırsam ve daha önceki “doğa üstü deneyim” girişimlerimdeki gibi başarısız olursam hayal kırıklığına uğramaktan ve madde üstüne olan inancımın kökten yitmesinden korkuyordum. Benim gibi sol beyin ağırlıklı insanlar için inanç zor bir meseledir. İnanmak değil bilmek isteriz. Arkadaşımın bu konudan bahsetmesi üzerine şansın ayağıma geldiğini düşündüm ve Reiki inisiyasyonunu aldım. İnisiyasyon deniyor çünkü gerçekten seramonik bir ritüel içeriyor Reiki enerjisine kanal olma işlemi. Bu bakımdan da benim için sıradışı bir deneyimdi.

İlgili olmayanlar için Reiki’nin ne olduğunu kısaca tanımlamak gerekirse:

“Rei her yerde varolan, ki: ruhsal yaşam enerjisi anlamına gelmektedir. Sözcük anlamı, Japonca’da, “Evrensel Yaşam Enerjisi” anlamına gelmektedir. 1900’lü yılların başında Mikao Usui tarafından çok eski olan şifa yönteminin araştırılmasıyla ortaya çıkmıştır. Reikinin tarihi çok daha eski olmasına rağmen bu bilginin günümüze ulaşmasındaki en önemli kişi bu konuyu derinlemesine araştıran Mikao Usui’dir.

Reiki herhangi bir din yada inanç şekli değildir her inanca sahip insan tarafından kolaylıkla uygulanabilir. Reiki tıbbı reddetmez aksine tıbbi tedaviye destek olma işlevindedir. Hastaların mutlaka tıbbi tedavi görmesi gerektiğini savunan reiki uygulayıcıları reikinin faydalarını tüm dünyanın daha iyi görmesini sağlamışlardır.

Reikinin hiç bir zararı yada yan etkisi yoktur, zamanla unutulmaz ve etkisi kaybolmaz. Bir çok hastalıkta tıbbi tedaviyi tamamlar,zihinsel ve bedensel gerginlilerden kurtulmayı sağlar, ilaçların yan etkisini azaltır,yorgunlukları giderir,bağımlıklardan kurtulmaya yardım eder kısaca pozitif enerjiyi arttırma ve kişisel gelişim anlamında önemli pozitif etkiler yapar.

Reiki bugün dünyada yaklaşık iki milyon kişi tarafından uygulanmaktadır ve bu sayı her geçen gün artmaktadır. Dünyada bir çok hastane reiki uygulamayı bütünleyici kabul etmekte ve reikiyle ilgili çalışmalara önem vermektedir. Reiki uygulayıcılarda sezgileri güçlendirir, ruhsal farkındalığın artmasını sağlar. Reiki evrensel bir enerjidir ve hiç bir kişinin tekelinde değildir. Reiki ile herkes kendinin şifacısı olabilir.”  – www.reikiturk.com sitesinden alıntıdır.

Daha fazla bilgi edinmek isteyenler internetten araştırma yapabilirler. Üzerine yazılmış çok fazla makale ve kitap bulunmakta.  Yukarıdaki tanımda da yazdığı gibi, Reiki’nin sezgilerin güçlendirilmesinde de etkili olduğu iddia ediliyor. Beni cezbeden biraz da bu yönüydü. Kişisel arayışımda benliğime ulaşmada bana yardımcı olabileceğini düşündüm. Çünkü sezgilerin insana, bilgiyle ulaşılamayacak kapıları açtığı söylenir. Aslına bakılırsa bu uygulama biraz kolaya kaçmak olarak da görülebilir. Kısa yoldan bazı yetenekleri elde etmeye çalışma çabası olarak görülebilir. Bu bağlamda özeleştirimi hep yaparım ama Reiki Master’ın bana yaptığı bazı açıklamalar bu kısa yoldan inisiasyonla elde edilen şeyi, aslında insanın kendi kendine de (bir bağlamda) elde edebileceğini düşünmeme sevketti…

İlgili yazı:   Westworld & İnsan Olma Deneyimi

Reiki inisyasyonu sonrası Reiki üstadım bana tefekkür etmemi öğütledi. Yani düşünmemi, sorgulamamı… Düşündükçe cevaplar gelecektir dedi. Ama bunun için hayatına özel yaşamına dikkat etmeli, iyiyi düşünmelisin diye de uyardı. Blogu takip edenler ne kadar çok sorgulayıcı biri olduğumu bileceklerdir. Bu zaten kendimi bildim bileli yaptığım bir şeydi ve gerçekten de insan düşündükçe bazı cevaplara ulaşıyordu. Bir blog gönderimin altına bir kullanıcı şu yorumu yapmıştı: “Düşünceleriniz Krishnamurti’ye benziyor.” O  güne kadar hiç Krishnamurti okumamıştım ve bu yorumun ardından yeni tanıştığım biri doğum günümde bana Krishnamurti’nin bir kitabını hediye etti. “İç Özgürlük” adlı kitabıydı. Daha kitabın önsözünde yazan bir cümle ile benim yazdığım bir cümle birebir aynıydı. Bu da bilginin kaynağını sorgulamamıza neden oluyor. Bilgi nereden gelir? Kapalı bir kutu olan beynimiz olmayan bilgiyi nasıl elde eder… Bu bağlamda 21 günlük Reiki deneyimim esnasında üstadın bana söylediği sorgula ve cevapları bulacaksın öğüdüyle ilgili ekstra bir şey deneyimlemedim. Çünkü bu, zaten deneyimlediğim bir şeydi. Ama elbette Reiki’nin daha ileriki aşamalarında nasıl bir etki yaratır bilemeyiz. Bu biraz da çalışmayla ilgili bir süreç olmalı. Çünkü Reiki’nin vadettiği sezgisel biliş, benim şu an elde ettiğim mantıksal bilişten daha farklı bir olgu olmalı. (Şu an sesli, daha doğrusu yazılı düşünüyorum… 🙂 )

Peki Reiki bana hangi deneyimleri verdi? Başlangıçta hiç birşey hissetmediğimi, önemli bir fark yaratmadığını söylemem gerek. İnisiyasyon esnasında başımda belirli belirsiz bir karıncalanma haricinde bir şey hissetmedim. Reiki’nin önemli bir etkisinin de farkındalık üzerinde olduğu söylenir. Bu bağlamda da, zaten sahip olduğum farkındalığın üzerinde bir etki (henüz) deneyimlemedim ama dediğim gibi bu bir süreç olmalı. Vurgulamaya çalıştığım şey insanın kendi kendini inisiye edebileceğine dair inancımdır; yoksa kendimde var olan özelliklerle övünmek asla değil, bunun altını çizmek isterim.  Lakin ilk haftadan sonra Reiki uygulamaya başladığımda avuç içimde bir ısınma hissettim. Elbette şüpheci zihin boş durmaz. Bunun elimin doğal ısısı olabileceğini düşündüm. Bir tür placebo  etkisine giriyor olmalıydım. Çünkü Reiki ile ilgili yazılarda herkesin elinde bu ısınmayı hissettiğini okumuştum ve bunu okuyunca şimdi de bunu hissediyordum. Daha sonra bunu daha fazla hissedebilmek için birkaç püf nokta öğrendim. Bunlardan biri de eli vücuda dokundurmadan, 1-2 cm yukarıdan Reiki uygulamaktı. Dokunamdığım halde şiddetli ısınmayı gene hissettim ve bu sefer bir enerji akışını da hissettim tam avuç içimde. Üstadım bana bu enerjinin kendimden gelmediğini, asla kendi hayat enerjimizi kullanmadığımızı, bu enerjinin inisiyasyon esnasında kullanılan Reiki sembolleri sayesinde daha üst boyutlardan bize aktığını ve vücudumuzdan geçerek avuçlarımız vasıtasıyla kendimize ya da başkalarına Reiki gönderebileceğimizi söylemişti. Sanırım bu nedenle inisiyasyon esnasında avuç içlerine bazı semboller çiziliyor. Yani insan bu enerjinin gönderilmesi için sadece kanal oluyor, ben bunu komik bir şekilde boruya benzetiyorum. Mangal ateşinin üzerine bir boru koyarsanız, boru şekli yüzünden (sembol) rüzgarın ateşe doğru çekilmesini sağlayacak ve ateşi güçlendirecektir. Anladığım ve deneyimlediğim kadarıyla Reiki tamamen bu şekilde çalışıyor. Elbette pek çok gizem ve soru var…

Öncelikle üst boyutlar var mıdır, varsa nasıl oluyor da sadece semboller aracılığıyla üst boyutlarla bizim boyutumuz arasında bir alışveriş sağlanabiliyor? Bilim dünyası uzun yıllardır üst boyutların peşinde. Bu konuda mükemmele yakın matematiksel modellemeler yapıldı. Bunlardan biri de sicim teorisi. Sicim teorisine göre 11 boyutlu inanılmaz derece küçük boyutta adına sicim denen yapılar sayesinde sonsuz evrenli bir varoluş içerisinde olduğumuz öngörülüyor. Deney ve gözlemle henüz kanıtlanamayacak bir teori olsa da CERN’de yapılan deneylerin sonuçları sicim teorisinin elini giderek güçlendiriyor. Bilim temkinli yakşasa da bazı açıklanamayan fizik fenomenleri daha üst boyutları neredeyse mecbur kılıyor. Bunlardan biri de kara deliklerdeki tekillik. Şahsi inancıma göre kara deliğim merkezi, daha üst boyutlara açılan bir portal. Çünkü hesaplamalara göre karadeliğin merkezinde bütün fizik kanunları çöküyor. Diğer soruya geçecek olursak nasıl oluyor da semboller böyle bir kanal açabiliyorlar, bu sadece benim için değil bu konuda otorite pek çok araştırmacı için de büyük bir gizem ve çoğu kitaplarında nasıl işlediğini düşünmeyin ve sadece kendinizi oluşa bırakın diye yazıyor. Bunu düşününce nedense aklıma çok sevdiğim Fringe dizisindeki bir detay sahne geliyor. Diziyi izlemiş olanlar için hatırlatmak gerekirse; Semptember adlı iyi niyetli, insanlara yardım etmek için gelecekten gelen gözcü, diğer insanlara zarar vermek isteyen gözcülerin bir tuzağına düşüyor. Normal şartlarda ışınlanma yeteneğine sahip olan bu gözcüler, yere çizilen bir sembolün üzerinde durduklarında hiçbir yere hareket edemiyor, ışınlanamıyorlar, oldukları yerde hapsoluyorlar. Ona yardım etmek isteyen insanlar bunun ne olduğunu sorduklarında hapsolmuş gözcü, yani September onlara bunun, insanların anlayamayacağınız bir teknoloji olduğunu söylüyorlar. Dizinin senaristleri neden böyle bir şey yazma ihtiyacı duymuşlar tartışılır, pek çok komplo teorilerine gebe bir konu.seriable-obs-69466

İlgili yazı:   Bırakmak & Mücadele

Fringe-September-stuck-1024x577

 

Bizim ilgilendiğimiz ise bunun tıpkı üst boyutlar gibi mümkün olup olamayacağı. Bilinçaltı ya da ilkel beyinlerimiz, arketip denen sembol türevi olgularla çalışır. İnsan evriminin çok çok erken dönemlerinde zihinde oluşan semboller ile dış dünya, ya da  doğan

ın bir uyum içerisinde olduğu söylenegelir. Bu çok derin ve birkaç cümleyle özetlenemeyecek bir konudur. İlgilenenler Varoluşçu Kitaplar Listesi blog gönderimde de tavsiye ettiğim Rudolf Steiner’in “Kozmik Hafıza” adlı kitabını okuyabilirler. Kişisel olarak da bunun bir şekilde mümkün olbileceğini düşünüyorum. Selbolizmle ilgilenen biri olarak farklı sembollerin tarih boyunca farklı şekillerde kullanıldığını öğrendim ve bunun altında yatan, idrak sınırlarımızı zorlayan gizli bir bilim olduğunu düşünüyorum. Yine de açıklanamayacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu blogun açılmasına vesile olan etkilendiğim şu sözdeki gibi: “Gelişmiş bir teknoloji büyüden ayırt edilemez.” – Arthur C. Clarke

Üstadın söylediği bir diğer şey bu enerjinin bilinçli olduğu idi. Yani Reiki enerjisi yönlendirilmeye ihtiyaç duymadan da vücuttaki sorunlu bölgelere “akarak” ihtiyaç duyulan bölgedeki enerji dengesizliklerini düzenleyebiliyordu. Enerjinin bir bilince sahip olmasını nasıl değerlendirebiliriz? Benim aklıma insanda bulunan enerji geliyor hep. Bu ikisini nasıl karşılaştırabiliriz? Bilinçsiz kalmak diye bir deneyim yaşar insan bazen. Bayıldığımızda, yani vücudumuz hasar adlığında ya da öldüğümüzde bilinçsiz kalırız. Çünkü bilinç beyinle bütünleşmiş bir şeydir. Bilinci bir nevi irade gücü olarak tanımlayabiliriz. Eğer bilincimiz fiziksel formumuz olmadan, en azından bu boyutta, bu fiziksel gerçeklikte çalışmıyorsa o zaman başka bir boyutta ya da başka bir gerçeklikte fiziksel formdan bağımsız bir şekilde var olmaya devam eder mi? Kuşkusuz insan fiziksel ve düşünsel eylemlerini bir nevi enerji ile sürdürür. Eğer robot olsaydık pilimiz bittiğinde fiziksel ve işlemsel faaliyet göstermeyi bırakacaktık. Peki anlamlı fiziksel ve işlemsel faaliyetler göstermemizi sağlayan salt o elektrik akımı mıdır yoksa bu faaliyetleri göstermemizde etkili olan kodlarımız mıdır? Bilinç bence elektrik akımı değil kodlardır ve insanın insan olmasını sağlayan da bu kodlardır. Çünkü ölü bir bedene elektrik verildiğinde bazı uzuvları anlamsızca hareketler sergiler. Ama bu asla bilinçli olduğunu göstermez. Bu bağlamda bilinç formsuz da hareket edebilir. O halde insan bedenine Reiki gibi bir enerji girip çıkabiliyorsa benlik dediğimiz şey de insan bedenine girmiş bilinçli enerji olmaz mı? Bu bizi hinduların avatar görüşüne götürür. Yani benlik, fiziksel bedene “girmiş” bilinçli enerjidir. Bazı antik metinler buna “insanın düşüşü” adını vermişlerdir (cennetten düşüş). Sanırım yükselmek kelimesi de buna ithafen vurgulanıyor, amaç tekrar yükselmek olmalı…

Henüz Reiki 2. aşamayı almadım, 21 günlük Reiki deneyimimin bana kattıklarını paylaşmak istedim. Siz de bu tür deneyimlerinizi paylaşabilirsiniz, çünkü her ne kadar Reiki aslen insanın tekamülüne yardımcı bir kişisel rehber olsa da sanırım ortak bir deneyimi paylaşıyoruz ve dahası bunun için bu tür inisiyasyon sistemleri de şart değil. İnsan tüm varoluşun bir bütünü olduğunu idrak ettikçe belki de bütünle bir olma yolunda daha da ilerleyecek. Bunun için de gerçekten de belki de sadece düşünmek, sadece sormak ve cevaplara açık olmak yeterlidir…

 


Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

28 yorum yapılmış, sen de yazsana :)

  1. Öncelikle reiki deneyiminizin beklentilerinize cevap vermesini temenni ederim. Ben naçizane yorumlarımı, yaptığım ve halen yapmakta Olduğum araştırmalara değil pratikte elde ettiğim cevaplara ve hissetiklerime güvenerek yapıyorum. Rakamların,sembollerin ve hatta mitolojideki yığınla hikayenin çok ciddiye alınması gerektiğini düşünmüyorum, şifa teknikleri, reiki, yoga ustası bir kaç arkadaşım var ama ulaşmaya çalıştıkları sezgi düzeyine kavuşamayacaklarını biliyorum (bu konuda tartışmaya açığım) Krishnamurtiye gelince, kendimi, kendimi bilmeye adadığım ilk zamanlarda başvurduğum kaynaklardan biriydi çok güvenmiştim kendisine elbette belli konularda feyz aldım ondan ama işin doğrusu o da buzlu Camın arkasından BAKIYOR (tabi bana göre)
    burayı çok sevdim ve içimden geldiği gibi yazıyorum umarım ukalalık olarak algılanmaz yazdıklarım

    • Yok aksine okurların sizin gibi rahatça yazması için onları her yazının sonunda teşvik etmeye çalışıyorum yazmaları için, benim istediğim şey bu zaten çünkü böyle platformlar yok internette. Her şeyin muallak olduğu bir gezegende yaşıyoruz Şeyda hanım, o nedenle mutlak hakikate elbette okuyarak ulaşacak değiliz. Ama bu da bir gelişim aşamasıdır bence. Bilim adamlarının yazıp çizdiklerine karşısınız, spiritualistlere de sıcak bakmıyorsunuz. Sizin tatmimsizliğinizin kaynağını öğrenebilir miyiz? 🙂

  2. Krishnamurtiye ve sembollere çok itimat etmeyişimi yanlış anladınız sanırım. Bilimsellik, ilgilendiğim herhangi bir konuyu teyid etmede başvurduğum biricik alandır. Sipirütalizm ise nerdeyse hayat kurtarıcım olmuştur.
    Asla Bahsi geçen isimleri ve Uygulamaları küçümsemek gibi bir yaklaşımım olamaz sonuçta herkesin Bulduğu çıkış yolu farklıdır

  3. İzninizle tesadüfler sonucu reiki master olmuş biri olarak kendi deneyimlerimi anlatmak isterim.
    Reiki den önce yine tesadüfen biyo enerji ile ilgilendim somut bir kaç başarılı deniyimden sonra konuyu enine boyuna sorgulayınca,ınsanlığın varlığı boyunca şifacılığın hep var olduğunu gördüm,kimileri buna inanırken kimileri bunun plasebo etkisi yarattığını düşünüyor.
    Bunu yaralı bir köpek üzerinde denediğimde çok ciddi bir iyileşme gördüm,buda her halde plasebo etkisi olamazdı yanlız her biyo enerji seansından sonra ciddi kalp ritim bozukluğu yaşıyordum bununla ilgili dr.gittiğimde bende extrasystol denen bir kalp ritim bozukluğu hastalığının olduğunu ve tedavi olmam gerektiğini söyledi bende biyo enerji seans larını bıraktım,eşimin beni reiki master olan bir arkadaşının reiki seansına götürmesine kadar.Böylece reiki ile tanıştım ve olayı blimsel bir temele dayandırmalıydımki hayatıma girebilsin.
    Evet biyolojik hayat titreşimlerden ibarettir,titreşimlerin Sırrını Çözen Kainatın Sırrını Çözer bu konuda aşağıdaki yazı ilginçtir.

    “Frekanslar ve Hayatımıza Etkileri”
    Bundan yirmi yıl önce size evrenin aslında kocaman bir titreşim olduğu söylenseydi, küçük evren insanın da etrafındaki her şeyle birlikte her an titreşmekte olduğunu ve hayatın sırrının titreşimlerde saklı olduğu söylenseydi ne düşünürdünüz?
    Nikola Tesla titreşimlerin sırrını kısmen de olsa çözmüştü
    Muhtemelen bu söylenilenlere çok fazla anlam veremez ve üzerinde de fazla durmazdınız. Çünkü o zamanlar titreşimlerin bu derece önemli olduğu insanlık tarafından bilinmiyordu. Gerçi hala da tam olarak bilindiği söylenemez… Hâlbuki bundan 100 yıl önce Nikola Tesla kendi icadı olan deprem makinesini anlatırken şu sözleri söylemişti: “Birkaç saniyede binanın titremeye başladığını hissettim. On dakika daha devam etseydim binayı ve sokağı yıkabilirdi. Aynı cihazla Brooklyn Köprüsünü 1 saatten kısa bir süre içinde East River’a indirebilirdim.” Tesla frekansların yani titreşimlerin sırrını kısmen de olsa çözmüştü. Tesla’ya göre evren kocaman bir titreşimdi ve hepimiz bu titreşimin küçük birer yansımasıydık. Ya da başka bir deyişle evren bir gitar, bizler de onun telleriyiz ve diğer tüm tellerle birlikte her an titreşiyoruz. Bilim adamları yüzyıllardır bu şarkıyı anlamlandırmaya çalışıyorlar ve sonunda notaları keşfettiler. Şimdi de gitarın tellerini koparmadan melodiyi çözmeye çalışıyorlar…
    Saniyede 10 bin kez hızla titreşen canlıları göremiyoruz,titreşimler çoğalmamıza yarayan spermlerden yaşadığımız dünya ya ve evrene kadar etki eder.
    Her şeyin özü enerjidir. Kütle, enerjinin yoğunlaşmış halidir. Düşünce enerjidir. Enerji sürekli titreşerek bir salınım oluşturur. Bizler de insanoğlu olarak sürekli titreşen enerjileriz. Titreşim seviyemiz düşük olduğu için yeryüzünde çökeltilmiş şekilde yani kütle-beden olarak hayatlarımızı devam ettiriyoruz. Bizim titreşimimize uygun şekilde titreşen enerjileri de kendi titreşim dünyamızda kütle olarak görebiliyoruz (diğer insanlar, hayvanlar, masa, sandalye vs.) İnsan bedeninin doğal titreşim düzeyi saniyede ortalama 300 titreşimdir. Dünya işleriyle fazlaca ilgili olan insanlar bu titreşimin altındadırlar. Frekans yani titreşim düzeyi arttıkça kişilerin doğaüstü güçleri de artmaktadır. Şifa verme gücüne sahip olan kişilerin titreşim düzeyleri saniyede ortalama 500 titreşimdir. 800 titreşim seviyesine gelindiğindeyse medyumik güçler ortaya çıkar. 1000 titreşimin üzerinde telepati kanalı gayet akıcı şekilde açıktır. Saniyede 10 bin titreşim seviyesindeki insan astral seyahat yapabilir konuma gelir. Bu tıpkı bir gitarın tellerinin titreşmesi gibidir. Gitarın telini oynattığınızda önce hızla titreşir, teli göremezsiniz. Sonra titreşim azalmaya başlar ve tel görünür hale gelir. Bizler de şu anda saniyede 300 titreşimle birbirimizi görebiliyoruz ama saniyede 10 bin kez hızla titreşen canlıları varsa’da göremiyoruz. Onları boyut üstü varlıklar olarak adlandırabiliriz, İçimizden pek azımız yani medyum diye tabir ettiğimiz kişiler onlarla temasa geçebildiklerini söylüyor. Bazen kanal olarak da onlardan gelen bilgileri aldıklarını iddia edebiliyorlar. Bu kişilerin bir kısmı şizofren hastası, bir kısmı dolandırıcı olabilir ama titreşim seviyesini saniyede 10 binin çok üzerine çıkartıp zaman mekân mefhumunu aşan insanların da var olduğu iddia ediliyor. Çok büyük kâhinlerin bu frekans seviyesinde oldukları için söyledikleri pek çok şey doğru çıkmaktadır. Duru görü yapan medyumlar kaybolan eşyaları bu şekilde bulabilmektedir. Şifacılar tek bir dokunuşla hastanın hasarlı olan organına en uygun frekansı vererek onu iyileştirebilmektedir. Şifacı ya da bioenerji uzmanı olarak tabir ettiğimiz kişilerin yaptıkları şey özünde kendileri vasıtalarıyla hastaya doğru frekansları vermektir.
    Frekanslarla (titreşimlerle) hastalıkları iyileştirmek mümkün!
    Her organın kendine özgü titreşimi vardır. Bedenin titreşiminin dışında organlar da kendi aralarında farklı hızlarda titreşirler. Örneğin kalbin titreşim hızıyla böbreğinki aynı değildir. Böbrek arıza yaptığında bu aynı zamanda onun titreşiminde bir sorun olduğu anlamına gelir. Bir insanı kalbine iyi gelmeyecek titreşimlere maruz bırakırsanız o kişi kalp krizi geçirip ölebilir. Bu şekilde uzaktan suikastların yapılması bile teoride mümkündür. Doğru titreşim hayat kurtardığı gibi yanlış titreşim de can alır. Dozer kullanıcıları, asfalt delici vibrasyon cihazlarını kullanan kişilerin kalp krizi geçirip ölmeleri ya da uzun vadede çeşitli hastalıklara yakalanmaları olasıdır. Çünkü bu cihazlar çok güçlü titreşimlere sahip oldukları için vücudun titreşimini bozmaktadır. Frekanslarla (titreşimlerle) hastalıkları da iyileştirmek mümkündür.
    Her titreşimin ölçüsü bir frekans değeriyle hesaplanır. Farklı titreşimlerin farklı frekansları vardır. Bir titreşimin ne tür bir titreşim olduğunu frekans değerleriyle ölçeriz. Frekans teknolojisi günümüzde kısmen de olsa tıpta kullanılıyor ancak gün gelecek pek çok hastalığın tedavisi frekanslarla yapılabilecek. Her hastalığa uygun frekans bulunacak ve hasta kişi o frekans ortamına sokularak tedavi edilecek. O gün geldiğinde modern tıp ile alternatif tıp birleşmiş olacak. Aslında bu bilinen bir şey ama hala hastalıkların çaresini ilaçlarda arayıp duruyoruz ve bu durum ilaç sektörünün çok işine yarıyor. Plasebo etkisi bile aslında frekansların değişmesiyle alakalı. İnanmak denilen şey, hastanın hastalığa karşı tutumu değişince frekansının da değişmesi ve hastalığın artık o frekansta kendine yer bulamamasından başka bir şey değil. Birinin elini tuttuğunuzda bedeniniz otomatik olarak onun frekansına ayarlanıyor. O halde kimin elinden tuttuğunuza dikkat edin çünkü eğer onun manyetik alanı sizinkinden daha kuvvetliyse sizi kendi frekansına çekebilir ve o frekans gerçekte size yaramayan bir frekans olabilir.
    İlişkilerde de asıl mesele doğru frekansı bulabilmekte…
    Frekans teknolojisi hızla gelişmeye devam ediyor. İleride öyle günler gelecek ki, kişiler eş seçimini yaparken sadece kan uyuşmazlığına değil frekans uyuşmazlığına da bakacaklar. Bu şekilde kimin kiminle anlaşamayacağı net bir şekilde bilinebilecek. İyi başlayıp kötü giden ilişkilerin de sebebi frekansların değişmesi aslında. On yıldır birlikte olduğunuz kişiyle artık anlaşamıyorsunuz çünkü ikiniz de on yıl önceki frekanslarınızda değilsiniz artık ve bugün apayrı iki frekansta yaşıyorsunuz hayatı. Kısmet dediğimiz şey de frekanslarla son derece ilintilidir. Dünyanın iki ayrı ucunda da olsa en doğru frekanslar her zaman birbirlerini buluyor. Tıpkı göçmen kuşların yollarını bulması gibi dünyanın manyetik haritasında hepimizin ayarlı olduğu bir frekans var ve kendimize en uygun frekansı bir göçmen kuş edasıyla buluyoruz. Bazen de bulamıyoruz. İşte o zaman hayatımızda problemler ortaya çıkıyor. Bizimkinden daha güçlü bir frekansın etkisine girdiğimizde kendi manyetik alanımızdan kopuyoruz ve kendimizi kötü giden bir evliliğin içinde ya da istemediğimiz bir işi yaparken bulabiliyoruz. İşte bütün bunların sebebi yanlış frekanslar… İlişkilerde de asıl mesele doğru frekansı bulabilmekte.
    Herkesin kendisine en uygun titreşimi bulma potansiyeli vardır. Kendimizi dinlemek diye ifade ettiğimiz kişinin bir karar vermeden önce içe dönme hadisesi de budur aslında. Kendimizi dinlediğimizde titreşimlerimizi de fark ediyoruz ve titreşimler iç ses olarak bizim için neyin iyi ve doğru olacağını bize söylüyor. Bir miktar derin düşünme ve yalnız kalmak kendimizi yani titreşimlerimizi anlamak için yeterlidir. Yeter ki kendimize bu fırsatı verelim…

    Anadoluda el vermek diye bir şey vardır,işte reiki insiasyonu bir nevi el vermektir.
    ben reiki için insiye olduktan sonra artık şifa seanslarında ritim bozukluğu yaşamıyorum çünki reiki bir çeşit ara kablo vazifesi görmemizi sağlıyor evrende var olan enerjiyi bir başka enerjitik varlığa aktarıyoruz,kendi enerjimizi kullanmıyoruz.
    Reiki seansı yapmadan avuç içlerimi infared ısı ölçer ile ölçtüğüm zaman 36 derece ısı bulurken reiki vermeye başladığımda ölçtüğümde 37,5-38 derecelere çıktığını tespit ettim isterseniz sizde deneyebilirsiniz.
    Bence dışarda çok fazla bir şey yok içe dönmek ve kendimizi keşfetmek,macro bilinci yakalamak gerekli diyorum.
    Benden bu kadar umarım sorularınıza cevap olabilmiştir.
    Sevgiyle kalın.

    • Yine çok faydalı bir katkıda bulundunuz Oğuz bey, çok teşekkür ederim. Frekans-titreşim konusu çok önemli ve fizikçilerin aradığı o malum her şeyin teorisi de bence bu evrenin titreşimlerinin fiziğinden çıkacak. Bunun bilimine erişildiğinde yazınızda bahsettiğiniz teknolojiler gerçek olacak ama bu aynı zamanda insanlığın bir kademe atlaması demek olacak. Sonuçları dünyayı nasıl etkiler tartışılır. Reiki konusuna gelince bunu zaten kendim için, kendi içime daha iyi bakabilmek için, belki biraz kendimi her anlamda şifalandırabilmek için istedim. Eğer bu bağlamda Reiki ile yapılabilecek özel meditasyon ya da teknikler önerebilirseniz açığım, hakkında kısmındaki iletişim adreslerimden ya da yine burdn paylaşabilirsiniz bilgilerinizi.

  4. Reiki japoncada iki kelimeden oluşur.REİ spritüel bilgelik-şuur anlamına gelir.Kİ(Çince Çi,Sanskritce Prana) yaşam gücü anlamındadır.Ki her varlıkta var olan ve tüm yaradılışın devamını sağlayan evrensel enerjidir.
    Reiki tekniği bu evrensel yaşam enerjisini yönlendirip harekete geçirmenin bir ilim ve sanatıdır.
    Reiki terapisinde evrensel enerji şuurlu olarak hem fiziksel bedene hemde enerji bedenlere kişinin ihtiyacı oranında akarak denge ve şifa sağlar.
    Reiki bu enerjiye uyumlu olan herkes tarafından kullanılabilir.Reikiyi kulanabilmek veya faydalanabilmek için herhangi bir kültüre,dine veya inanca gerek yoktur.Kişi inansa da inanmasa da bu enerjiyi aynı elektrik akımının kablodan geçmesi gibi Reikiyi veren kişiden, alıcıya ihtiyacı oranında akar.
    İnsiasyon sizde zaten var olan enerjinin bilincini oluşturuyor gerisi tamamen sizin talep ve egzersizlerinize kalmış daha önceki bir yorumda yazmış olabilirim Endonezyada yaşanan Tusunamide binlerce insan hayatını kaybetti oysa yabani hayvanlar hemen hemen hiç kayıp vermedi,sezgilerini kullanarak yükseklere kaçtılar.
    Şimdi; üzerinde yaşadığımız gezegende en gelişmiş canlı insan, minik bir serçenin bile sezgilerini kullanarak farkkettiği deprem yada bir doğa olayını sizce neden önceden fark edemez?
    Bence insan çok daha fazlasını yapabilir ve bu üstün niteliklere sahiptir aslında ama dünyaya geldiğimizde bedenimizle ilgili bir kullanma talimatı verilmediğinden biz bu Tanrısal niteliklerimizi çoğunlukla hiç bir zaman bilmeden göçüp gideriz.
    Sadece sizin gibi sorgulayan merak eden düşünen insanlar arayarak okuyarak geçmişi ve geleceği ön yargısız dogmalara takılmadan tamamen nötr bir şekilde evrene sorular göndererek bu gezegende bulunmamızın asıl nedeni olan makro bilince itiyacı oranında ulaşabilir.
    Bunun çeşitli yolları vardır; sufizim,budizim,spritualizm,meditasyon,Tasavvuf,Kabala.vs yada tamamen bütün bu yolları araştırıp kendi içine dönerek kendini keşfederek.
    Şüpesiz’ki tüm bunları zaten biliyorsunuz ama kendi deneyimlerimi anlatmak için belleğime ön hazırlık yaptırmam gerekliydi bu nedenle sizden özür dilerim.
    Meditasyon ; derin dinlenme, titreşiminizi maksimum boyutlara çıkaracaktır.

    Meditasyon esnasında bir dostumun deneyimini sizinle paylaşmak isterim;
    meditasyon anında yaşlı komşusunun tam da önünde durarak kurtar beni götürmek istiyorlar şeklindeki talebi karşısında şaşkınlıkla meditasyonu kestiğinde karşısında komşusunun görüntüsünün kaybolduğunu farkediyor,birkaç dakika sonra yan daireden feryatları duyunca komşusunun öldüğü bilgisi geliyor,yani meditasyon anında bedenin titreşimlerinin yükselmesi ile bir üst boyutu deneyimlemiş.
    Bence siz kendinizi nasıl rahat hissederseniz meditasyon o denli başarılı olacaktır
    meditasyonda ,reiki de sürekli ve düzenli yapıldıkça sizin titreşimlerinizi yükseltecektir.

    Reiki 2- ve 3 le birlikte çakraları açmayı öğreneceksiniz önce düşünce şekliniz daha sonra beslenme alışkanlıklarınız zamanla bilinç düzeyinizle bereber değişecektir,çünki tüm bunlar bir bütündür.
    Çakralar muhtemelen bilirsiniz vücudumuzun enerji dağıtım trafolarıdır,herhangi birisi tıkandığında o bölgedeki organlarımız hastalanır.
    Tıkanmaların en önemli nedeni uzun süren stres ve travmalardır,bu durumda beynimiz tüm enerjimizin %80’nini kendisinde tutar kişi bir çözüm üretsin ve stresi bitirebilsin diye,bu durumda diğer organlarımız kalan enerjiyle uzun süre sağlıklı kalamaz,o nedenle stresin uzun sürmesini engellemeliyiz.

    Bana göre sürekli aşağıladığımız ve canlarını yaktığımız,gezegeni birlikte paylaştığımız hayvanlar,biz müdahale etmediğimiz sürece doğayı ve bedenlerini olması gerektiği gibi kullanarak yaşıyorlar.
    Egoları ve kompleksleri olamadığından gezegenide bedenlerinide gerektiği gibi kullanıyorlar bence bu konuda onlardan çok şey öğrenebiliriz.

    Birinci koşul; şu andan itibaren sezgilerinize görev verin yüreğinizin sesini dinleyin,yarışma programlarını izleyebilir ve bilmediğiniz seçenekleri aklınıza ilk gelen cevabı vererek kendinizi deneyebilir ,bu arada’da sezgilerinize antrenman yaptırabilirsiniz.

    Koşulsuz ve bedelsiz her varlığa sevgi gösterin gözlerinizle değil dünyaya gönül gözünüzle bakın kusursuz bir denge ve uyum göreceksiniz bu frekansta sürekli kalmayı başardığınız zaman tüm evrenin önemli bir parçası olduğunuz bilinci yavaş yavaş sizde stabil olmaya başlayacaktır.
    Bu bizi korkularımızın tutsaklığından kurtaracaktır,ki buda özgür olmak demektir.
    Doğayı yeterince tanır ve saygı duyarsanız hani yazımın başlarında bahsettiğim bedenimizi kullanma talimatının, bir parçası oduğumuz doğada bulunduğunu göreceksiniz.

    Reiki 2 ve 3 ü almaya devam ederseniz zamanla bedeninizde ve düşüncelerinizde değişiklikler olduğunu göreceksiniz,mesela doğuştan sürekli reiki kullanan kediler yanınızda başkaları varken hemen sizin yanınıza gelecektir.doğa sizi fark edecektir.Biraz kopuk kopuk oldu ama bu akşamlık bukadar sür-çi lisan etiysek affola.

    Sağlıkla kalın.

    • Değerli bilgileriniz için teşekkürler. Frekans-titreşim konusunu biliyordum ama reiki ile bağdaştırmamıştım, bu açıdan bakınca her şey daha anlaşılır hale geliyor, taşlar yerine oturuyor idrak boyutumda. Tüm bu cevaplar beni hep tıkandığım o malum soruya görürüyor gene. Ego nedir, nasıl aşılılır… Titreşimlerimizin düşük olmasında ya da bahsettiğiniz gibi hayatı nasıl yaşayacağımızı bilmiyor olmamızda, ya da enerjimizi efektif kullanamıyor olmamızda sanırım egonun etkisi büyük. Birkaç psikolog arkadaşımla ego konusunu tartıştığımda egonun bir bağlamda benlik olduğu sonucuna varıyorum. Bilinçaltı ile üst bilinç arasında gidip gelen, ben dediğimiz olgu… O halde ondan nasıl kurtulunabilir? Ya da acaba dilimiz egonun kastettiği o olumsuz manayı anlatacak bir kelimeye sahip değil mi? Bencillik diyebiliriz ya da nefs… Reiki ile tanıştığımda ego konusu gene karşıma çıktı, üstadım pek çok öğüdün yanında varsa egomu zayıflatmam gerektiğini de söyledi. Bu tüm disiplinler için geçerli sanırım. Ama kimse nasılını söylemiyor. Mesela bir şeyi canım istediğinde onu isteyen kim diye içime sorduğumda derin bir sessizlik ile karşılaşıyorum, yani benim isteyen. Bazı ekoller bu isteklerin tatmini ile insan bu isteklerden kurtulabilir, nefsani ruhtan sıyrılabilir derler. Bazıları da mutlak disiplinle bu isteklere karşı koymamızı öğütler. Ego konusuna önem veriyorum çünkü bazı zincirleri kırmada ön koşul olarak görüyorum. Reiki bu bağlamda nefsi köreltmeye de yardımcı olur mu yoksa bunu kendi irademizle yaparak reikiyi desteklememiz mi gerek? Yani biri diğerinden önce mi gelir yoksa bu karşılıklı bir ilişkimidir sizce?

  5. Reiki tabiiki frekansınızı yükseltecektir,çünki tanıyın tanımayın hasta olan bir canlıya hicbir karşılık almadan şifa bulması için aracı olacaksınız.Bu sizin içinizde olumlu bir enerji oluştururken aynı zamanda akan enerjiden sizinde yararlanmanızı sağlayacaktır,oluşturduğu bilinç sizi bir üst frekansa taşıyacaktır.Ego ile alakasına gelince zaten tüm bunlar bilincinizi daha üst seviyeye çıkardıkça egonuz küçülecektir.Ama tabiki yetmez egonun fren sistemi biz olmayı başarmaktır biz olmak demek koşulsuz sevmek demektir,biz olmak demek doğanın bir parçası olmak demektir,biz olmak demek paylaşmaktır,biz olmak demek bütünü hissetmektir,biz olmak demek kopup geldiğimiz ana parçanın özelliklerini idrak edip,kusursuzluğu karşında saygı duymak demektir.
    Sıfır ego “Üst benliğimizde bulunan sayısız donanımlarımızın kapılarını açmanın tek yoludur” isteyin ulaşacaksınız.
    Tabiiki kolay bir şey değil bize yemek yemediğimiz zaman bedenimizin hastalanıp öleceği öğretildi,neslimizin devamını sağlayan ilkel libidomuz var,hayatımızı kaybetme korkusu var tüm bunları gerçekleştirmek için başarmak başarılı olmak ve yarışmak zorundayız,hayat modellemekle başlar önce anne babayı sonra öğretmenimizi sonra patronumuzu bu böyle devam eder gider tüm bunlar rekabeti doğurur buda en büyük yarıştır tüm yarışmalar egoyu besler,bu malesef insanlığın teknolojik gelişme çıtasını yükseltir,farkındalık için duygusal ve içsel mekanizmaları çalıştırmak gerekir,buda ancak içe dönmekle olacaktır.

    Ben tüm bunları yazarken yemek yemeyelim,üremeyelim,üretmeyelim inzivaya çekilip ölümü bekleyelim demiyorum,ama kontrolu egonun eline değil üst benliğimize bırakalım.Günmüz dünyasında tüketim ekonomisi ve vahşi kapitalizmin
    dişlileri arasında kendimize zaman ayırıp farkındalığımızı yükseltmek çok zor da olsa imkansız değil,günde yirmi dakika meditasyon yapmak hiç tanımadığınız birine yardım etmek sokak hayvanlarına yemek vermek sürekli güler yüzlü olmak
    zaman zaman nefsin isteklerinide kontrollu olarak yapmak ve mümkün olduğunca doğada olmak bize bu yolda yardımcı olacaktır.Doğayı anlamak ve ona göre yaşamak bizim bedenimizi kullanma kitabımızdır,çünki bedenimiz organik yaşamın bir parçasıdır.
    Tüm bunların belki daha fazlasını bildiğinizden eminim ama benim dağarcığımda bunlar var 57 yıldır bu gezegende yaşadıklarımdan süzülen deneyimlerimden aklımda kalanlar ukalalık ettiysem affola.Sevgiyle kalın.

    • Estağfurullah, deneyimlerinizi ve ulaştığınız bilgiyi paylaştığınız için, yolun başında bir genç olarak ben teşekkür ederim. Bunları bilmek ya da bilmemek önemli değil, bin defa da yazılsa bu tür bilgileri okumak şahsen hoşuma gidiyor. Bir onaylanma hissi gibi sanki… Tespitleriniz çok yerinde, kendi hayatımdan biçiyorum, bazen o 20 dakika için bile kendimize zaman ayıramıyoruz oysa belki de çok kolay. Bakış açımızı değiştirmemiz gerektiği kesin. Tekrar teşekkürler katkınız için 🙂

  6. truman show sonrası bu yazı ve sonra derin bir iç çekme ve yatış.. bu mudur hayat iyi midir geceler??

  7. mehabalar ben reiki 3 master im.reiki yi ilk 2001 de kız kardeşimle aldım.inisiyeden sonra avuçlarımızın içi yemyeşildi.kardeşim 1 de kaldı ben master e kadar ilerledim.emekliyim iş yaşamımda bir gün bir bayan arkadaşımın başı ayrıyordu.reiki yollayım dedim inanmasa da yolla dedi yolladım baının üstünden yükselen dumanlar gördüm ben de şaşırdım.sonra ben lavaboya gittim arkadaşm heryerde beni aramış döndüğümde başının geçtiğini neyaptın bana dedi.bir kez de bir arkadaşımla sohbetteyken kızı bana versene dedi kulaklarına istedi ben de verdim o gecenin sabahında kalktığında kulaklarından sarı sular akmış kulakları ağrıyormuş aslında sonradan duyduğuma göre.birkez de dayımın gelini 5 uçuk hamileyken doğum yaptı bebek yaşamaz dediler hem çocukları olmuyordu suni döllenmeydi çok üzgündüler geliniyle konuştum ne yapıyorsun dua ediyorum dedi ben etmeye devam et ben de reiki yollayayım dedim tamam dedi sonra ben yaşıyacakmı dedim defalarca beyin kanaması geçirmiş yaşama ihtimali düşükmüş yaşarsa da felçi olabilirmiş..ben onunla telapatik konuş bağın var annesin dedim deki odan hazır kendini iyileştir ve gel evimize seni seviyoruz bekliyoruz bunun gibi aklına ne gelirse konuş dedim. ben de konuştum onunla telapatik ve reiki yolladım sürekl,.yaşıyor ama sadece kolunda biraz hissizlik var tedavisi sürüyor.deneyimlerim bukadar da değil isteyenlere yolluyorum bazen bilinçdışı gitmek istediğini hissi geliyor ama yinede yolluyorum böyle hislerim olanlarda gidener oluyor.neyse heran herşey değişir düşüncesiyle elimden geleni yaparım yinede.reiki 2 ve 3 master da semboller var onlarla dünyanın heryerine yollayabiliyorsunuz.sonuçta titreşim ve yaradanın enerjisi bu ben işe yaradığını düşünüyorum naçizane fikrim yani.sitenize 1 hafta önce rastladım.benim asıl hayalim ol dedğim anda olacak düyezde yaratabilmek ve düşlediğim anda istediğim yerde olabilmem.imkansız diyorlar ama bence hiçbirşey imkansız değil..şuan yapamıyorum fakat niyetim arzum düşüm hayalim bu.zaten en mükemmeline layığız hoşçakalın.svg,syg,

    • Merhabalar; ilginiz ve değerli katkınız için teşekkürler 🙂 Bu eski bir yazım. Şu an ben de reiki 2. seviyeyim. 3. İçin hazır olduğumu hissetmeyi bekliyorum. Çünkü gerçekten reiki seni çağıran bir şey. Hazır olman gerekiyor ona gidebilmen için… 2. Seviyeyle birlikte uzaktaki biri için de kanal olabilmek çok hoşuma giden bir deneyim oldu. Semboller enerjiyi ciddi anlamdar yükseltiyor ve ben de bazı geceler evrene ya da dünyanın ruhuna (anima mundi) enerji gönderiyorum. Lakin hiç bahsettiğiniz tarzda şeyler göremedim. Bütün diğer reiki kanalı arkadaşlarım benzer şeyler gördüler/yaşadılar. Nihai dileğinizi ben de istiyorum ve reiki bu yolda ne gibi faydalar sağlayabilir sizce? Kendi deneyimlerinizce?

  8. merhaba yine ben bir tecrübemi daha anlatmak istiyorum.ailecek gittiğimiz kahvaltıdan ablam ve ben eve yürüyerek dönmek istedik.yolda bir köpek bizi takip ediyordu.uzunca takip etti ablam seni takip ediyor olabilir dedi ben inanmadım.sendeki enerjiyi hissetmiştir dedi.ben takip etmeni istemiyorum dedim dönüp köpeğe beni korkutuyorsun dedim.sonra köpek önümüze geçti bir baktık köpeğin cinsel organı kanıyor ablam senden reiki istiyor dedi ya işkence gördü yada yeni doğum yaptı dye düşündük.yakındaki kafenin dışındaki masaya oturduk köpek de benden 10 adım ileriye yattı gözümün içine bakıyordu.bende yolluycam tamam dedim 20 25 dakika yolladım.veterinerede götürelim dedim tam masadan kalkacaktık.ayağa kalktı bana baktı döndü arkasına gitti yetişemedik maalesef yürüyemeyen köpek hızlıca gözden kayboldu.
    böyle deneyimler yaşıyorum zaman zaman.
    her gece evrene dünyaya ülkemize hastanelere her canlıya yolluyorum reikiyi.ayrıca kalp çakramdan niyet ederek pembe ışık(sevgi)ve yeşil ışık (şifa)gönderiyorum.ihtiyacı olana ulaşsın diye.
    bence şifa vermek zaten bizde mevcut ve niyetle kendi kendimizi inisiye de edebiliriz diye düşünüyorum ben.
    Herkesin içinde koşulsuz sevgi barındıran tüm hayallerinin gerçekleşmesi dileğiyle tekrar sevgi ve selamlar

  9. Arkadaşlar merhaba. Her ne kadar şüphe ile yaklaşsamda hasta olduğum için kendi imkanlarımla reiki öğrenmeye çalıştım ama başaramadım. Eğer yukarıda yazılan masterlar varsa hastalığım için bir öneride bulunabilirler mi?

  10. seboroik dermatit, trigliserid, kronik b12 düşüklüğü ve yazamadığım bir tane daha var.

    • Kendi imkanlarımla reiki öğrenmeye çalıştım demişsiniz. Aslında reiki bir kanal alma işlemidir. Yani biri sizi bu kanala uyumlar. Böyle birinden bir kanal alma işlemi aldınız mı?

      Yukarıdaki yazıda anlatmaya çalıştığım şey aslında bir kanal almadan da insan kendi kendine bu kanalı açabilir idi ve halen buna inanıyorum.

      21 gün boyunca, gün atlamadan şunu yapın:

      Her gün aynı saatte meditasyon yapın ve bu meditasyonda hastalığınızın şifalanmasını, tamamen sağlıklı bir bedene sahip olmayı isteyin. Evrensel enerjiye kanal olduğunuzu ve saf enerjinin bedeninize başınızdan akıp yayıldığını, hücrelerinizi orjinal haline sağlıklı haline geri döndürdüğünü imajine edin.

      Bunun dışında ben de size enerji gönderebilirim, yukarıdaki yorum yazan arkadaşlar da eğer istrlerse yardımcı olabilirler.

      Bunun için özel değilse kullandığınız herhangi bir mail adresini yazın sizinle kontak kurmak isteyenler için.

      • Merhabalar. Anlattıklarınız üzerine sizlerden bir ricada bulunabilir miyim? 1990 doğumlu erkek kardeşim (ismi Çağatay Bağcı) için uzun süredir devam eden ve çok sayıda doktora gitmemize rağmen tedavi edici yol bulamadığımız başta sarsıntı oluyor hissinin ortadan kalkması ve kardeşimin iyileşmesi için niyette bulunup ona enerji gönderebilir misiniz? Allah razı olsun. Buradan dünyamız ve evrenimiz için iyi niyetlerde bulunarak çalışan herkese saygılarımı sunarım. Bu siteyi hazırlayarak iyi niyetlerimizin yayılmasına ve bilincimizin yükselmesine araç olan Zamanın Ötesine teşekkür ederim. Bu tür bilgilere kendi dilimizden ulaşabilmek ve yeni bilgileri takip edebilmek ne güzel ve ülkemiz için ne faydalı. Son olarak, tüm hasta olanlara acil şifalar ve tüm insanlık için huzur hali ve bilinç yükselmesi dilerim. Saygı ve sevgiler.

      • Elbette Fulya, kendi adıma enerjiye kanal olarak gönderirim. Diğer bu konuda bilgili ve deneyimli arkadaşlara da buradan çağrımız olsun. Umarım tez zamanda şifaya kavuşur, inanın ve olsun 🙂 Sevgiler.

  11. Bir soru sormak istiyorum.Kedim kayboldu. Ben ona Reiki enerjisi gönderiyorum . Enerji gidiyor.ölen bir canlıya da enerji akışı sağlanır mı.? öldürülmüş de olabilir.ama ben enerjinin gittiğini hissediyorum.herkes yasamadığını söylüyor .Eger öldüyse de enerji gider mi.

    • Bu konuda farklı görüşler var ama bana göre ölen bir kediye de enerji gider. Çünkü size göre, sizin gerçeklik algınızda o ölmemişse, ölmediğine inanma eğilimindeyseniz onun varlığına enerji göndermeye niyet edebilirsiniz ve enerjinin de gittiğini hissedebilirsiniz. Öznel bir bakış açısı yani. Enerjinin gittiğini hissetmek kedinin gerçekten ölmüş mü yoksa ölmemiş mi olduğuna dair bir ibare vermeye bilir. Schördinger’in kedisi deneyine benzedi tam 🙂

      • Bu konuda başka tecrübesi olan Yok mü acaba

  12. MERHABALAR,

    Reiki ve Enerji deneyimleriyle ilgili böyle bir paylaşım platformunu oluşturduğu için öncelikle Zamanın ötesine teşekkür etmek isterim.
    Yaklaşık 3 ay önce REİKİ 1 e inisiye olduktan sonra avuçlarımın içindeki ısının heyecanıyla her gün çakra düzenlemelerimi yaptım,ruhuma ve bedenime şifa vermeye niyetlenerek çalıştım.Reikinin en kolay üstesinden gelebildiği fiziksel rahatsızlıklar arasında diş ve baş ağrısı olduğu söylenir fakat ağrılarımı geçirme konusunda pek de başarılı olduğum söylenemez,bu durum beni endişelen diriyor,sıkıntı bende mi?
    ikinci sorum ise: Reikiye kanal olduğum ilk günden beri sol bileğimdeki anlamlandıramadığım bir sızı var.Bu sızı şifay yada enerjiyle ilgili bir durum olduğunda anlamsızca nüksediyor diğer zamanlarda ağrı sızı yok.Sol bileğimde bir sıkıntı da yok ama şaşkınım.Konuyla ilgili yorumu olan varsa sevinirim.Şimdiden teşekkürler

    • Merhabalar. Bu konuda otorite değilim. Bu da eski bir yazım. Bu yazımdan sonra reiki 2. seviyeyi de aldım ve ilerledim. Fakat şunu söyleyebilirim, reiki baş ağrısını kolayca geçirmez. Baş ağrısının milyonlarca sebebi olabilir. Reiki bir tür yardımcı tedavi gibidir. Normal hastaneye gider tedavinizi olursunuz, reiki bu esnada sizi rahatlatır. Diş için evet, biraz daha iyi olduğu söylenir reikinin bunda da ama yine aynı şekilde hastaneye gitmeniz gerek öncelikle. Yani özetle sorunuza cevaben sıkıntı sizde değil, bir de bazen insan kendindeki bir şeyi lşifalandırmada zorlanıyor. Kök inançları filan oluyor başarısızlıkla ilgili. Bİr başkasının size reiki vermesini isteyebilirsiniz. Siz de başkasını şifalandırırsınız. Denge 😉

      Bileğinizdeki sızı için de doktora gitmelisiniz. Reiki oradaki bir sorunu tespit etmiş ve size uyarı veriyor, o nedenle sızlatıyor oalbilir. Sızlama bazen de enerji geçişi anlamına gelir. O bölgeden şiddetli enerji geçişi olduğunda sızlar ya da tıp tıp atma gibi bir his oluşabilir. Hepsi için de doktora gitmeniz gerek, bir tür uyarı niteliğinde olabilir.

Lütfen düşüncelerini yaz, bu yorum alanı senin için :)