Her şey zıttıyla var olur. Her zıtlık bir çubuğun iki ucudur. Her çubuk bir bütündür ve zıtlıklar aslında bütünü oluşturan bölümlerden ibarettir…
Zamanın Ötesi
Kauntum Ruh ikizi ve Kuantum Dolanıklık
Ruh ikizi ya da ruh eşi gibi tabirleri duymuşsunuzdur. Ruh ikizi nedir? Ruh ikizi nasıl bulunur? Ruh ikizi ve ruh eşi arasındaki fark nedir? gibi sorulara geçmeden önce kuantum ruh ikizi kavramıyla ilgili bu yazının bir önceki yazıyla bağlantılı olduğunu söyleyelim. “Kuantum Dolanıklık” yazımızda kuantum dünyasına kısa bir giriş yapıp kuantum dolanıklık olgusunun hayata bakış açımızı nasıl değiştirdiğine değinmiştik. Bu yazıda tüm kuantum konusuna biraz daha romantik bir şekilde yaklaşıp olguların arkasındaki sebepleri aralamaya çalışacağız. Yukarıdaki video da “Upside Down” filminin giriş kısmı. Çok sevdiğim bu filmin 2 dakikalık bu giriş videosunu hem görsel açıdan çok güzel bulduğum için hem de konumuzla birebir ilintili olduğu için koydum ve mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum.
Kuantum dolanıklık yazımızda bütün atom altı parçacıkların bir şekilde birbirlerine bağlantılı olduğunu söylemiştik. Öyle ki dünyanın bir ucundaki bir parçacığın kuantum durumunu değiştirdiğimizde, dünyanın diğer ucundaki eş parçacık da ışıktan daha hızlı bir şekilde, hatta aynı anda değişiyordu. Bu durum; ikiz kardeşlerden birini kuzey kutbuna diğerini güney kutbuna koyup, birini çimdiklediğimizde tam olarak aynı anda diğerinin de canı acımasına benziyor. Aralarında nasıl bir bağ var ki ışıktan bile hızlı bir şekilde bilgi alışverişi olabiliyor? (Fizik yasalarına göre ışıktan daha hızlı bir şey asla var olamaz)
Bu konsepti kafamızda oturtabilmemiz için ruh ikizi karşılaşmaları ile birlikte paranormal olaylar ve parapsikolojiye de girmeye çalışacağım. Duymuşsunuzdur… Dünyanın neresinde olursa olsun büyü kültürü her yerde var ve benzer uygulamalara sahip. Afrikadaki vodoo büyücüsü de, ülkemizdeki “cinci” hocalar da “birine büyü yapmak” için o kişiye ait özel bir eşya ya da bir tutam saç filan isterler. Neden? Düz mantıkla şöyle diyebiliriz; büyücü, büyü yapılacak kişiyle arasında bir kontakt kurabilmesi ve uzaktan ona ulaşabilmesi için (sanki bir köpeğe kayıp birinin eşyası koklatılıp köpeğin o kişiyi bulması gibi) özel bir eşyayla aradaki bağlantıyı kurabildiğini düşünebiliriz. Peki bunu nasıl sağlar? İşte burada kuantum dolanıklık açıklamamız devreye giriyor. Büyünün işe yarayıp yaramadığından ya da büyü diye bir şeyin gerçekten de var olup olmadığından bağımsız olarak salt mantık yürütmeyle bu kültürel olguya bir yaklaşımda bulunuyoruz o nedenle dogmatik gözlüklerimizi bir kenara bırakarak düşünmeye devam edelim. Yoksa burada büyünün gerçekliğini kanıtlama çalışmıyoruz ama şu da bir gerçek ki bazı insanlar uzaktan etkiyle başkalarını etkiliyor ve bu CIA deneylerine kadar girmiş bir olgu… Neyse, kuantum dolanıklıkla bunu şöyle açıklayabiliriz; en basit ifadeyle büyü yapılacak kişiye ait saç tutamı o kişinin elektromanyetik yüklerini taşır. Dahası o kişiye ait özgün atom altı parçacıkları taşır. Bu mıknatıslanmaya benzer. Eğer bir demir parçasını uzun süre bir mıknatısa yapışık tutarsanız o demir parçası da o mıknatısın kutuplanmasını paylaşır ve ayrıyken bile aynı kutuplanmaya sahip olur. O nedenle kişinin temas ettiği özel eşyaları da kullanırlar… Büyücü, saç tutamı ya da eşyaya odaklanarak bilinç seviyesini, titreşimini, ya da atomaltı parçacıklarını o eşyayla uyumlayarak doğal olarak aynı anda da o kişiyle uyumlanmış, kutuplanmış olur. Acaba bu sayede o an büyü yapılacak kişi ne görüyor, ne hissediyorsa, büyücü de onu görebiliyor olabilir mi? Kurbanın saçı ve kurban arasında görünmez bir ip varmış gibiyse eğer, büyücü de bu ipi izleyerek kurbana ulaşıyor olabilir mi?… İşte bilinç kapılarımızı böyle bir dünyaya açıyoruz…
Ruh İkizi Nedir?
Dini metinlerde tanrının insanı kendi suretinden yarattığı yazılır… Felsefeyle dinin birbirine karıştığı dönemlerden kalma yazıtlarda insanın dünyaya gelmeden önce tek bir ruh olduğu, dünyaya “düşmeden önce” eril ve dişil olarak ikiye ayrıldığı söylenegelir… Dünyada bedenlenmeden önce tek olan bu ruha hermafrodit denir. Hem eril hem de dişil özellikleri tek bir bilinçte barındırır. Nihai amacımızın da tekrar o hermafrodit bütünlüğe, tekliğe erişmek olduğu söylenilir. Tüm öğretilerdeki erginlenme anlayışı bu felsefeyi baz alır. O nedenle antik çağlardan günümüze ulaşan pek çok heykelde tek bedende iki baş görürüz. Anadolu’daki eserlerde bile hem kadın hem erkek organları aynı heykelde birleşmiş yapıtlara rastlanılır. Dünya yaşamına bedenlenmeden önce tek iken ikiye ayrılmış ruhlara ruh ikizi denir. Bu ruhlar dünya yaşamları boyunca aslında hep kendi diğer yarılarını arar dururlarmış… Bu ruh ikizlerinin pek çok özelliği birbirine benzese de aslında birbirini tamamlayan iki yapboz parçasına benzerler. Diyelim ki erkek olan çok içe dönük biriyken, kız olan çok daha sosyal dışa dönük olabilir. Ama buna rağmen ikisi de aynı kitapları okumaktan aynı şeyleri yapmaktan hoşlanabilir. Dahası dünya üzerinde kurulan büyük forumlarda birbirini bulan ruh ikizlerinin bir araya geldiği etkinlikler bile yapılıyor. Bu forumlarda ruh ikizleri kendi hikayelerini anlatıyorlar. Şu sitede ruh ikizlerinin yaşadıkları ortak deneyimler listelenmiş: http://www.collapsingduality.com/FAQ.html Sitenin adı: “Collapsing Duality” yani “Çöken İkilik“… Ruh ikizini bulanlar belirli işaretler aldıklarını ve eş zamanlılık denen bir deneyimi yaşadıklarını söylüyorlar. Birbirlerinden habersiz olarak yapılan bu röportajlarda hepsi de aynı işaretlerden bahsediyorlar. Ruh ikizi belirtileri olarak en çok görülen olay iki ruh ikizinin de aynı anda aynı şeyi düşünmesi, söylemesi… Günlük hayatımızda bu bazen hepimizin başına gelir. Sevdiğimiz bir arkadaşımıza bir mesaj atacağızdır ve aynı mesajı aynı anda o da bize atar. Buna eş zamanlılık denir. Ruh ikizlerinde bunun daha sık görüldüğü iddia edilir. Hatta telepatik bir bağ olduğu söylenir. Bir diğer eş zamanlılık semboller üzerinden gerçekleşir. Çiftler aynı sembolleri görürler. Mesela farklı yerlerdeyken ikisi de aynı anda denizci çapası sembolünü görür. Ama masal gibi okuduğunuz bu hoş özelliklere rağmen her ruh ikizi karşılaşması mükemmel bir çift anlamına gelmeye de bilir… Nitekim ben de sonu pek hoş bitmeyen böyle bir deneyim yaşamıştım. Yine de bu deneyimden kendime dair (kendini bil) pek çok şey öğrenmiş, kendimle tanışmış, kendimi ve hayata bakış açımı geliştirmiştim. 🙂 Her neyse, ilgilenenler yukarıdaki linklerden daha fazlasına ulaşabilir. Konumuza geri dönecek olursak iki insanın ruh ikizi olup olmamasından bağımsız bir şekilde birbirleriyle aynı frekans, titreşim ya da atom altı parçacığa sahip olması, onların aynı anda aynı şeyleri hissetmeleri fenomenini açıklayabilir mi?
EEG diye bir makine var malumunuz… Beyin dalgalarını ölçümlüyor. Yani beyinlerimiz aynı birer radyo anteni gibi dalga yayıyorlar. Gelişmiş EEG cihazlarına bağlanan insanlarla pek çok deney yapılmış. Bunlardan birinde, faraday kafesli tamamen metal bir odaya kapatılmış bir insanla, birbirinden uzak yerlerde, aynı türden bir odaya kapatılmış başka bir insanın beyin dalgaları anlık ölçümleniyor. Deneklerden birine rastgele resimler gösteriliyor ve bu resimlerdeki imgeleri diğer odadaki insana göndermeleri isteniyor. Denekler daha önceden 20 dakikalık bir meditasyon yapmışlar, birbirlerini tanıyorlar yani. uzmanlar bu 20 dakikalık karşılıklı meditasyonun birbirleriyle uyumlanmaları için önemli ve başarıyı etkileyen bir etmen olduğunu söylüyorlar. Birinci denek resimleri görüp zihninden diğer deneğe göndermeye çalışırken EEG cihazında monitörde görülen beyin aktivitesi kaydediliyor. Aynı anda uzaktaki diğer odada oturan deneğin de beyin dalgaları, beyin loplarının aynı bölgesinde durduk yerde hareketlenmeye başlıyor. İki beyin dalgası yan yana getirildiğinde beynin aynı görsel bölgesindeki aynı frekansların ortaya çıktığı görülüyor. Oysa ikinci denek boş bir odadaydı ve hiçbir resim görmüyordu. Bu da zihin düzeyinde iki deneğin ışıktan hızlı bir şekilde iletişimde olduğunu kanıtlıyor. Bu konuda yapılan öyle çok deney ve kanıt var ki bilim adamları artık kuantum dolanıklık ve eş zamanlılığın kanıtıyla değil, bunu nasıl kullanabiliriz ile uğraşıyor, bunun üzerinde ciddi deneyler yapıyorlar. Bunlardan bir tanesi de AİDS hastalığı üzerine, nitekim sadece niyet ve odaklanma ile şifa denen bir etki üzerinde yapılan deneylerde aidsli hücre sayılarında azalma bile gözlemlenmiş.
Tüm bunlardan ne çıkarmalıyız? Hayata nasıl bakmalıyız? Acaba hepimiz tek bir parçacığın sonsuz kombinasyonundan ibaret, dolayısıyla hepimiz birbirimizle bağlantılı mıyız? Sanki bir oyun hamuru gibi bilinçlerimizi şekillendirip başkalarıyla uyumlayabiliyor muyuz? Aşk dediğimiz şey aslında karşımızda gördüğümüz kendimiz miyiz? Yani aslında tüm sevgi, sevmek işleri bir öz sevgi, öz gerçekleştirme, kendini kabullenme olayı mı? Tanrı neden yaratmak istedi? Neden ikilik oldu?… Derin soruları ortaya bırakıp her zamanki gibi kaçıyorum. Çünkü soruları cevaplardan daha önemli buluyorum.
Şunu unutmayın ki tanıştığınız ve bazı deneyimler yaşadığınız kişinin ruh ikiziniz olup olmamasına takılmayın. Çünkü bu sadece bir isimlendirme. Aslolan yaşadığınız deneyimdir. O deneyimden farkındalıkla elde ettiğiniz bilgilerdir ve sizin ne yönde dönüştüğünüzdür. Siz de kendi deneyimlerinizle iligli aklınıza takılan bir konu ya da farklı bir bakış açısı olursa yazmaktan çekinmeyin.
Ekleme: Bu TED videosunda gerçek bir ruh ikizi deneyimini izleyeceksiniz 🙂 https://www.ted.com/talks
E-Mail ile Takip Et
Her ufuk açıcı yeni yazı yayımlandığında e-mailinize bildirim almak için mail adresinizi kaydedin:Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Merhaba, filmi izlememiştim. Mutlaka seyredeceğim. Yanlış hatırlamıyorsam, CERN’de 2008 temmuzunda Big Bang ile ilgili yapılan deneylerden sonra bir programda “Karşı Madde”deyimini ilk kez duymuştum. Algımızı netleştirmek için bir örnekle anlatılmıştı. ” okyanusta yaşayan bir balık aslında etrafının suyla kaplı olduğunu bilmez. Yaşam alanını ve tüm evrenini, her yeri kaplayan sudur, ancak balık bunun farkında değildir”
Karşı Madde de Insanoğlunun okyanusu gibidir. Sonsuz bir boşlukta havada asılı gezegenler, galaksi ve yıldız sistemleri arasındayız. Eğer bu bilgi onaylanıyorsa “karşı madde”içerisinde yer alıyorsak, tüm enerjilerin birbirini etkilemesi çok normal olmaz mı?
Ruh ikizi konusundan önce “ikiz” kavramını incelediğimizde karşımıza bir yol haritası çıkarmış olur muyuz?
Karşı madde okyanusu çok doğru bir önerme, nitekim bir önceki yazımda buna ithafen ben de okyanusun icindeki biresel akıntı örneğini vermiştim. Kuantum dolaniklik fenomeninin aciklanmasi simdilik bu sekilde yapiliyor zaten. Deniyor ki; aynı sahilde birbirinden biraz uzskta ama ayni açıklıkta bulunan iki gemi ayni anda yukselip alcaliyorsa bu aslinda denizdeki dalgalanmanin ikisini de ayni anda etkilemesinden kaynaklanir. Yani atomalti parcaciklar arasindaki iletisimi bu icinde bulundugumuz “dalgali” deniz sagliyor. Gercekten de bir dalga frekan alanindayiz ve alan teorisi denen bir teori bu konuda saglam kanitlar sunuyor… Sorunuzu çok normal olmaz mi diye bitirmissiniz. Bu konular bizim icin artik normal, siradan olabilir. Ama pek cogu icin siradisi. O nedenle konuyu biraz heyecanli bir dille yazdim okuyucunun zihnini bu gerceklige acabilmek icin. Amerikayi yeniden kesfetmis gibi yazmis olabilirim 🙂 dedigim gibi pek cogumuz halen klasik fizik evreninde yasiyoruz, pek cogumuz icin bu, yeni bir bakis acisi…
İkiz kavrami ile ruh ikizi kavrami temel duzeyde ayni parcaciklari paylasiyor olmak acisindan benzer gorunse de genele baktigimizda nihai amac acisindan aralarinda fesefi bir ayrim soz konusu. Tek yumurta ikizleri gercekten de ayni beyin frekanslarina sahipler, bu da onlarin dolanik oldugunu gosterir. Ikizler insanlarin arasinda gorunmez bir bag olduguna guzel bir kanittir sadece. Ama ruh ikizleri tam anlamiyla ayni degillerdir. Frakanslari ayni degil, uyumludur. O nedenledir zaten ruh ikizlerinin birbirlerini gorur gormez cok hizli bir sekilde, saatler icerisinde 40 yillik arkadasmis gibi kaynasmalari… Ama buna ragmen farkli ksrakterleri olabilir. Birisinde olmayan parcacik digerinde vardir, bu da onlari sanki anahtar ve anahtar deligi gibi yapar. Ikisi farkli seylerdir ama birbirlerine uyarlar… Ikiz kavramindansa ruh ikizi kavrami uzerinde durmayi bu nedenle daha cok severim cunku varolusa iliskin bir sir barindirdigini dusunurum. Siz ne dusunuyorsunuz ikizler konusunda?
gecikme için özür dilerim…Biliyorsunuz, ikizleri ve ruh ikizlerini gözlemleyebilmem için doğal ortamım var 🙂
ayrımlarını çok güzel ifade etmişsiniz… sadece ben fiş+priz ilişkisini kullanıyorum genelde… sanırım daha digital kaldı 😉
Düalist yapı heryerde … etrafımızdaki her şeyin zıtlık içinde olduğunu görüyoruz… bana göre zıtlıklarla bütünleşen bir mükemmelliğin içindeyiz… Bu nedenle bildiğimiz dünyadan farklı frekanslarda olan ve zaman içinde bağlantıya geçeceğimiz ve geçtiğimiz ama farkında olmadığımız paralel dünyalar mutlaka var…
Ruhların varoluş amaçlarına göre konjonktürel hareket ediyoruz. Teğet geçenler ve yolları çakışanlar çok şanslı 🙂
Bilimle ilgilenmeye çok vaktim yok ama, yeni bir hayat şansım olsaydı bu konunun peşini asla bırakmazdım… Günümüz dünyası bu nedenle bu konuları daha çok gündeme taşıyor…
Bu arada Bulut Atlas filmini seyrettiniz mi? Sizce reankarnasyon var mıdır?
Siz bu “gecikmiş” mesajınızı yazıp gönderdiğiniz anda telefonuma bildirim geldi. Ben de şu an bir düğündeyim, tam bildirim geldiği esnada ikiz kız çocuklarına bakıyordum! 😀 Hayat gerçekten bu konuda çok nüktedan. Einstein’in dediği gibi rastlantı, yaratıcının anonim kalma şekli. Umberto Eco’nun dediği gibi hayat koca bir şaka… Ya da shekspir dediği gibi bir oyun sahnesi. Bu eş zamanliliklar farkindaligimi arttirdigimdan beri bende cok oluyor. Ozellikle sayilar ve sembollerde…
Her neyse, bulut atlasini elbette cikar cikmaz izlemistim 🙂 Reankarnasyonun karma boyutuna daha cok agirlik verilmis konu olarak o filmde. Ben de reankarnasyona karma yuzunden evet diyorum. Cunku benim birkac sorum var kimsenin cevaplayamadigi. Bunlardan biri tanridan baska bir sey var olabilir mi? Ondan ayri, onun disinda… Diğeri de yeni doğmuş bir bebeğin acı içinde ölmesini ya da 2 yasindaki bir cocugun tecavuze ugramasini nasil aciklayacagiz? Reankarnasyon olmadan bunları aciklayamiyoruz dusundukce cildiriyorum zaten. Yalansa da guzel bir teori reankaranayon. Ama obut turlu 2 yasinda tecavuze ugrayip tum hayati cehenneme donen bir kiz oldukten sonra cennete gitse noluur gitmese nolur… cennette unutturdular diyelim yasadiklarini ve acilarini. E peki hafizasi silinmis o kisi halen o kisi mi olacak?… Isin icinden cikamiyoruz… cennet cehenneme inanmiyorum acikcasi.
sitede bir yavaşlama ve sorun var sanırım. .. cevap yazdığım yorumum kayboldu 🙁 aşağı yukarı benzer cümlelerle yeniden yazmaya çalıştım. mükerrer olursa kusura bakmayın..
tesadüf diye bir şey yok :))) Hayatın “Şakacı” olduğu bir gerçek !!!
Kriminal süreçleri gözlemleyecek ortamlarım oldu…Bu konuda uzunca bilgi verebilirim… insanın hayal gücünün sınırlarını düşününce suç türlerinin çeşitliliği ürpertici. .. bir çoğu normal kişileri paranoya ve benzeri akıl oyunlarının sınırına getirebilir. ortaya çıkarılanlar dışında bilmediğimiz bir takım suç imparatorlukları ile çevriliyiz. Ancak ben, bilim ve sevginin masmavi umudunu taşıyorum… umut insanın en güzel rüyasıdır. ..
Birden fazla Yaradan olabilir, ancak tüm alt kümeler bir ana kümeye gidiyorsa mantık olarak nereye gelebiliriz henüz bilmiyorum…ortalama bir insan ömrü buna yetmeyecek gibi… 300 yıllık hayatımda çözemedim, hala deniyorum ;))) Merlin, Leonardo ve Nostradamus gibi biraz daha derine inmek gerekecek 🙂
Sıradışı filmleri sevdiğinizi ve üzerinde çok düşündüğünüzü görebiliyorum. bu da diğer bir ortaklığımız…
Robin Williams öldü… benim için en anlamlı aktörlerden biriydi. “what dreams day come” ödüllü filmini izlediniz mi bilmiyorum, cennet ve cehenneme bir de bu açıdan bakın… Yorumlarınızı takip edeceğim…
mutlu pazarlar, sevgiler
“What Dreams May Come ” 🙂
Ruh ikizleri ni gozlemlemem için doğal ortamı. Var derken ne demek istediniz gerçekten çöker ak ettim rica etsem aciklayabiliisiniz ruh ikizleriylemi calisiyorsunuz yoksa
Robbin Williams’ın ölümü beni de çok etkiledi çünkü hem kişilik olaraki insna olarak çok seviyordum onu hem de usta oyunculuğuyla.. İzlerken kendimden geçiyorum, abartısız, doğal bir o kadar da insanın ruhuna işleyen bir oyunculuk… Keşke daha fazla film çekseydi diyorum ama bundan sonra filmlerini yeniden ve yeniden izlemek, filmlerinde göremediğimiz şeyleri görebilmek kalıyor bize. Williams’ın şu sözünü paylaşmıştım facebook hesabımdan: “Hayattaki en kötü şeyin yalnız başına ölmek olduğunu düşünürdüm ama değilmiş… Hayattaki en kötü şey, hayatinin etrafında olup seni yalnız hissettren insanlarla sona ermesiymiş… ” Ne kadar doğru bir tespit… Ve bu adam intihar etti, hayatının etrafında olup onu yalnız hissettiren insanların içinde. Bu bakımdan kendime yakın da hissediyordum onu. Aşırı humanist olmama, bireye değer vermeme rağmen benim de toplum fobim var. Biraz da içe dönük karakterimden olsa gerek. Sartre’nin dediği gibi: “Başkaları cehennemdir…”
Ruh ikizi deneyimim esnasında bütün ruh ikizi filmlerini arattırıp izlemiştim gene de halen izlemediklerim olabilir bu konuda sıkıntım var bulamıyorum ruh ikizini işleyen filmleri. Sizin bildikleriniz varsa paylaşırsanız sevinirim. Ben izlediklerimden en çok Serendipity, Café de Flore ve What dreams may come’ı beğenmiştim zaten. Demeye çalıştığınız şeyi anladım. Bu konuda spotyam denen bi görüş de vardır hatta bilirsiniz. Ölünce spotyam denen bizdeki araf benzeri bir boş alanda oalcağız ve ne hayal edersek o an ne düşünürsek gerçekleşecek. Yılandan korkuyorsak ve paniğe kapılıp bu korkumuzu çağırırsak etrafımızı yılanlar saracak. Ama sevdiklerimizle huzurlu anlarımız baskın gelirse etrafımız onların da olduğu bir cennete dönecek denir. Çok görüş var tabi, bir yerde de hitlerin de şu an bir eğitim ve ıslah alanında olduğu, ruhsal tekamül için ruhsal rehberlerden destek aldığı filan diye okumuştum. 😀 😀 Bilemiyoruz ne doğru ne değil… Ama reankarnasyonun gerçek olmasını isterim, geçmiş yaşamlarımı hatırlamadığım için bu konuda da şüpheciyim ama sevdiğim bir hayat görüşü. Sanırım geçmiş yaşamları hatırlayabilmek için teknikler filan varmış ama bu güne kadar kendi kendime yaptığım çalışmalardan hiç sonuç alamadım. Meditasyonda bile ciddi noktalara gelemiyorum, bir rehber lazım sanırım bu konuda müzdaribim. Hayatı tüm somutluğuyla yaşayan, çok çabalasa da hiç doğa üstü bir deneyimi olmayan ama maddenin ötesindeki gerçekliğe inanan bir insan…
Özetle tek bildiğim sonsuza kadar yanacağımız ya da sonsuza kadar dere kenarında oturup huri nurilerle oynaşacağımız bir cennet cehennem olmadığı. Ama bireysel cehennemler olabilir ama aynı kağıya çıkar bence. Ben ölünce vicdan azabımı çekip günahlarımdan arınmak elbette isterim ama akabinde dünyada geçirdiğim güzel anıları tekrar ve tekrar yaşayarak sonsuza kadar böyle boş bir hayat istemem. Hatta orjinal “Twilight Zone” dizisinin bir bölümünde bu konu işlenmişti, adam sonsuza dek ailesiyle yaşadığı mutlu huzurlu bir anda sıkışıp kalmıştı. 😀 Bir devinim bir gelişme ilerleme level atlama bekliyor insan işte… 🙂
lütfen beni bilgisiz bırakmayın 1,5 yıldır kafamda bir sürü soru işaretleri var.kısaca bahsedeceğim.
1,5 yıl önce daha önce yaşadığım mistik olayların her birinden daha yoğun bir olay yaşadım.arkadaş ortamında yeni taanıştığım bir bayanla konuşma esnasında 10 sn kadar göz göze bakıştıktan sonra gözleri yaşardı ve bunu fark edip ” neyin var gözlerin doldu” dedim.” biliyorum enerjimi emdin” dedi . ve benim kalp atışlarım aniden hızlandı resmen tşörtümün üstünden bile belli oluyordu . ensemde karıncalanma oluştu dizlerim hatta kalçam titriyordu anlam veremediğim bir şekilde hiç olmadığım kadar heycanlıydım . aksine o fiziksel olarak bir hareketlilikte bulunmamıştı sadece elleriyle gözlerini kapatmaya çalışıyordu sanki engel olamıyormuşcasına gözlerime bakıyordu ve bende onun gözlerine bakıyordum fakat bakmayı istemerek sanki bedenimden ruhum ayrılıp ona doğru gidiyormuşcasına hissediyordum .”sende benim gibisin ” dedi “sen de şifacısın ” ve benim hayatımda olup biten kimsenin bilmediği şeyleri söylemeye başladı .ve sonra” senin enerjin benden daha güçlü dedi sen fal bakabilirsin astral seyahat edebilirsin” dedi. “kahve içmeye gerek yok sadece odaklan” dedi ve ben kızın hayatıyla ilgili birçok şeyi gözümü her kapatışımda imajlar halinde gördüm ona söyledim.tam olduğum bütün olduğum hissi vardı artık eksik değildim sanki .sonrasında bir test yaptık ve aralık vermeden aklına gelen sayıyı tutmasını istedim o tutmadan önce ben telefonuma yazdım ve doğru bildim.buna benzer bir sürü test yaptık her birinde telapatik bağ %100 doğru oldu.yanımda değilken bile artık onu düşünmem yetiyordu bir yerde buluşcağımız zaman telefon kullanmıyorduk işi eğlenceye dönüştürmüştük. ve daha yazıya dökemediğim bir sürü his yaşadım…her biri muhteşemdi..kendimi keşfettiğim yolda bu ve yazıya dökemediğim bir çok olay gibi bana ışık gösterdi fakat çok sorum var . öğrenmeye açığım . hayatım boyunca bir çok şeyden tatmin olmadığım zamanlar oldu hep eksik bir şey var diyordum 4 senelik bir ilşkim vardı kız arkadaşımla fakat eksikti ne olduğunu bilmiyordum ta ki o kızla karşılaşıp bunları yaşayana kadar. kıza karşı ne bir aşk ne de cinsellik buna benzer duygularım yoktu fakat bu yaşadıklarımıza kimse inanmadı ve benim bir ilişkim olduğu için o kızla görüşmem çok uzun sürmedi . aradan 1,5 yıl geçti fiziksel anlamda konuşmuyoruz o kızla. ya da ben kafamda kuruyorum .o biriyle ilişkiye başladı. ve düzeninin bozulmasını istemiyor ve benimde düzenimi bozmak istemiyor . en son telapatik konuşmada bunu aktardı bana . uzun zamandır da benim çağrıma yanıt vermiyor…
lusid rüyayı da yemin ederim 8-9 yaşlarından beri bilinçli şekilde yapıyorum. uzaktan görü yeteneklerim , yeni tanıştığım kişilerin geçmişlerini bilme var bir de bu ruh ikizi olayından sonra dda seviyemde kontrolsüz artış oldu fakat bazı dönemler hiç yok.yeteneklerimi geliştirmek ve farkındalığımı arttırmak istiyorum.yardımcı olun lütfen.
Öncelikle şunu söylemem gerek ki sizi çok kıskandım 🙂 7 yıldır bu konularla ilgileniyorum. Kontrollü olarak ya da kontrolsüz olarak yapabildiklerinizin yüzde birini yapmak için… Yapamadıkça daha çok araştırdım, daha çok insanı dinledim aynı sizin şu an bana anlattığınız gibi. Ortaçağ ve gizli örgütlerin kaynaklarını bile araştırdım ve literatürü emdim. Bu yıldız düşüklüğü denen bir etki yani doğuştan bu boyutla diğer boyutlar arasındaki perdeniz ince. Yaşadığınız ruh ikizi karşılaşması farketmediğiniz bu yetiyi ortaya çıkarmış. Ense ve sırtta karıncalanma ısınma gibi hisler kundalini enerjisinin kök çakradan omurga boyunca yükseldiğinin belirtirisidir. Bu durum bende de mevcut ama daha çok şifacılık olarak kendini gösteriyor. Kız arkadaşınızın da dediği gibi şifacılık yetileriniz yüksek olabilir. Ben bunu geliştirmek ve kanallarımı açmak için reiki ve bir yıl sonra da kundalini reiki kanallaması aldım. Siz de benzeri bir enerji kanallaması alarak hem kendinize hem başkalarına uzaktan ya da temasla şifa verebilir bu esnada da yeteneklerinizin size zarar vermesini engellerken enerji kanal ve blokajlarınız verdikçe temizlenip açılacağı için enerjiye daha çok hakim olabilirsiniz. Bazı dönemler bunun aktif olup bazen yapamamanız çok tipik görünen bir şeydir. Enerjinin doğası kontrolsüzdür. Bunu kontrol etmek çok büyük bir disiplin gerektirir. Bazen kendinizi çok enerjik bazen de tamamamen bir boşlukta hissediyor da olabilirsiniz. Sakın endişe etmeyin çok doğal bu karmaşık ruh halleri. Sadece farkında olun bu durumun ve ne yapmak istediğinizi belirleyip enerjiyi yönlendirin. Telekinezi çalışmaları eğlencelidir, zihninizle kağıdı oynattığınızı görmek filan ama emin olun o da tatmin edici değil. Daha büyük düşünün. Dünyanın bir ruhu var. Dünyanın bir enerjisi var. Mesela iki elinizi birleştirin ve dünyaya enerji gönderin. Kendinize enerji gönderin. Ya da şifa kanalınızı test etmek için birisine enerji gönderin. Niyet etmeniz yeterli.
Astral seyehat denince merak ettim de sanırım ben istem dışı olarak bunu anlıkta olsam yaşadım. Ruh ikizim dediğim insanın gözüne bakarken bir anlığına sanki zamandan mekandan çıkıp farklı bir boyuta geçiş yaptım. Okyanus, dağ gördüm. Kendime geldiğimde sudan çıkmış balık gibiydim. Kafayı yememeye çalıştığım zamanlardı o zaman. Bir daha yaşamadım ama. Böyle birşey mi astral seyehat? Bir de Lucid rüyayı bazen bende yapıyorum. Bunun normal olduğunu düşünüyordum. Yetenek olduğunu bilmiyordum. Yazınız için teşekkürler. Faydalanmış oldum. Bir de bende acayip enerji artışı oluyor bazen vücudumda dolaşıyor kontrol etmekte zorlanıyorum. Böyle zamanlarda ellerimde titreme, yemek boğazımda düğümleniyor,yutkunamıyorum. Ne yapmam lazım böyle zamanlarda? Kalp ağrısı yaşamam neden? Son günlerde kalp ağrısı çok yaşıyorum. Sanki enerjim kalbimde birikiyor.
Aslına bakarsanız bu tür soruları buradan sormanız benim de yanıtlamam ne kadar doğru bilmiyorum. Ben bir otorite değilim. Sadece okuduklarımı ya da başkalarından dinlediğim deneyimleri paylaşıyorum. Bu bağlamda eğer kalbiniz ağrıyorsa doktora gidin kesinlikle. Enerji dengesizlikleri için de güvenilir bir kişisel gelişim merkezine, enerji dengeleme konusunda uzman birlerine gidebilir ve profesyonel yardım alabilirsiniz. Çünkü bunlar eğer sizi paniğe düşürüyorsa mühim konular.
“Hayatı tüm somutluğuyla yaşayan, çok çabalasa da hiç doğa üstü bir deneyimi olmayan ama maddenin ötesindeki gerçekliğe inanan bir insan…”diye tanımlamışsınız kendinizi 🙂 Ben de bunun tersi bir durumda seyir halindeyim… Olağanüstü ve sıradışı deneyimleri pozitif bilimle yere bastırıyorum… Sofie’nin dünyasını okumuşsunuzdur… Kitabın tam ortasında yaşadığım şoku hatırlıyorum 🙂
farkındalık güzel bir kelime 😉 hayatımız bununla level atlıyor 🙂
siz çoktan kanatlarınızı çıkarıp tırmanışa geçmişsiniz, ben de konmak için yer arıyorum 😉
mutlu haftasonları…
Acaba biz de kendi “Gerçekliklerimizin” düşüncelerindeki “Yansımalar” mıyız… ¡¿ …
Kendi kendini çizen ressam misali diyorsunuz… Bunu ben de düşünür ve hep aynı şu güzel örneği veririm: Bir adam düşünüyorum. Düşüncemdeki adamın da beni düşündüğünü düşünüyorum. Şimdi ikimiz de birbirimizi düşünüyoruz. Ben mi o adamın hayaliyim yoksa o mu benim hayalim, ben mi gerçeğim yoksa o mu…. Tanri ile insan arasindaki iliskiyi buna benzetirim ben de. Hepimiz tanrinin düşündeyiz sözü vardir ya… Belki de kendi gercekligimizi kendimiz yaratiyoruz zihnimizde amatör birer tanrı olarak. Yani ben dedigimiz her sey kendi kendimize cizdigimiz bir tablo. Peki biz bu tabloyu cizmeden onceki asil ben kimdi, neydi… ya da tuval nedir, ilk firca darbesini vuran kimdir… Sahsen bunun pesindeyim. Yani ust benligimle temas, dahasi o olmak…. Belki bu da kendi kendimize cizdigimiz bir resimdr, ust benlik resmi, belki ayri gayrı bir sey yoktur, her seyin oylesine muallak oldugu bir kesinlikler evreninde yasamanin ironisini her gun yasiyoruz. Neyse, doga ustu deneyimleriniz esnasinda bu ust benlige ya da benzer bir varlik seviyesine rast geldiniz mi?
Çok ilgi çekici bir yazı yazmışsınız. Derinliğe 360 derece açıyla, ışık tutmanız heyecan verici gerçekten. Sondan bir önceki paragrafınız da ki sorular dikkatimi çekti. Cevapların soruların tam da içinde olduğunun farkındasınızdır belki. Yazıyı kaleme almış olduğunuz tarihte bayağı geçkinceymiş. Bu zaman zarfında bu soruların cevaplarını kapsayacak yazı içeriği de şekillenmiş ise paylaşımınız bizi ayrıca bahtiyar edecektir. Yazınızdan algıladığım üzre Ruh ikizi arayışınız da mevcutmuş, geçen zamanda umuyorum bu konuda da yol kat etmişsinizdir. Yazılarınızı keyifle takip ediyoruz.
İnsan her an değişir, elbette üzerinden bunca zaman geçen yazıdaki sorulara cevaplar geldi hem de çok yakından 🙂 Ama şu an sizin ışık tutmanızla anlıyorum ki zaten cebabı evet soruyu sorarken vermişim. Evrenin kendi kendimi izlemesi, yaratanın kendini izlemesi gibiyiz 😉
ne kadar uzak dursamda beceremediğim biri var onda bi ben varım bir şey almam gerekiyor ve sonra ayrılcaz gibi hissediyorum bazen ona bakarken kendimi görüyorum bu benim diyorum huyumuz tavırlarımız hep aynı aşk değil adını koyamadığım bir şey gitsem gidemiyorum kalsam o gelemiyor nefret edeyim diyorum ama diyorum ki kızım karşındaki sensin senin yarın birbirimize çok kötü davranıyoruz ama içten değil çözemediğim bir sır var gibi dokunsa kendimi bulacak gibiyim onda kendimde olan farkında olmadığım tarafları görüyorum onu izlerken sen böylesin diyorum onu koşulsuzca seviyorum kendimden vazgeçmem ne kadar mümkünse ondan vazgeçmem o kadar mümkün biliyorum o benim ikizim elbet ayrılcaz ama ben ondaki kendimi görüp tanımak istiyorum çünkü dünyam tersine döndü hayatım tamamen ayrı bir yöne kaydı inancım temelden sarsıldı bu dünyada benim için hatırı sayılır tek bir şey dahi kalmadı ama sanki o yardım etse onu tanısam kurtulacakmışım gibi ilişki istemiyorum belki dostluk beni çocukluğuma en temiz halime götürür gibi hatırlamadığım bi hayat var ve ordan kalmış sadece onu hatırlıyorum yardm etse geçmişteki benide bulucam gibi ama o yaklaşamıyor bana korkuyor gibi uzak durmuyor ama yakında değil ne evet seninleyim diyor nede hayır seni bir daha görmek istemiyorum diyor sadece hep suskunacı çekiyorum kendimi gün be gün kaybediyorum her gün bir tarafım eksiliyor ben yok oluyorum oda yok oluyor biliyorum çünkü o benim parçam peki benden kaçması normal mi ruh ikizimse oda bana ulaşmaya çalışmaz mı neden korkuyor? özür dilerim biraz uzun oldu
İçten paylaşımınız için teşekkürler, asla özür dilemeyin bunu yazmanız cesurca. Ruh ikizlerinin birbirinden kaçması gözlemlediğim ve okuduğum deneyimlere göre oldukça sık karşılaşılan bir durum. Nedeni de şöyle açıklanır kaynaklarda: Muazzam bir dönüşüm söz konusudur, çok güçlü bir enerji alışverişi ve kökten bir değişim. Ruh ikizlerinden biri buna hazır değilse kaçmayı seçer çünkü başına geleceklerin farkındadır ruh. Bazen ruh ikizlerinden biri diğerinden daha yükselmiş olur bilinç olarak ve diğeri hazır olmadığı için dengesizlik yaşanır ki zaten ruh ikizlerinin birbirini bulma amacı dengedir. Dengeden kaçmak yerine bir olmak gerek, ilişkinin adı her ne olursa olsun ki zaten isimlendirmek yanlış olur bu tür bir ilişkiyi, birlikte birşeyler paylaşmak gerek. Eğer o kaçıyorsa hazır değildir ama mutlaka hazır olacağı bir zaman gelecektir. Ayrılıp yıllar sonra bir araya gelen ruh ikizleri de var. Akışa bırakmak önemli… Kendinizi de, onda kendinizi gördüğünüz kişiyi de… Onu çok iyi anlıyor olmalısınız çünkü hislerini de paylaşıyorsunuz. O halde o olup kendinizi rahatlatın ki o da rahatlasın, unutmayın, dolanıksınız 🙂 Acı çekmek de çok doğal çünkü bu kadar yakınken bu kadar uzak olmak yorucu ama acı olarak değil de deneyim ve ders olarak bakarsanız, büyük resme bakarsanız yüzünüze bir gülümseme gelecek kendiliğinden. Çünkü olması gerekeni yaşıyorsunuz. Böyle böyle öğreniyor ruh ikizleri. Deneyimleyerek. Ama illa bir şeyler yapmak isterseniz onu sakinleştirecek şeyler söyleyin, bunun bir ilişki olmadığı sadece gittiği yere kadar birlikte yol almak istediğinizi, sadece bir şeyler paylaşmak istediğinizi… Ama dediğim gibi hazır değilse olmaz, geri teper ve sorunuza cevabım evet bu normal, doğal…
çok teşekkür ederim yazınız için belki oda yokluğuyla ders veriyordur bana bu daha çok onun dersi gibi ruhunu kaybetmiş gibi para son derece lüks bir hayat bunlardan vazgeçmek kolay değil ve yaşımız henüz 18 19 ben yaşadıklarımdan dolayı çabuk olgunlaştım ama o hala çocuk belki beni kaybederek alacaktır dersini belkide yıllar sonra bulacaktır
Evet baya gençmişsiniz, kim bilir öğreneceğiniz daha şeyler vardır, deneyimleyecekleriniz vardır, belki de ruh ikizi değil de bu bir bağlanmadır sadece, o buna sizin baktığınız gihi bakmıyordur ya da, her ne olursa olsun akışa bırakmak önemli. Hayat sürprizlerle dolu 🙂 Acıyı sevgiye dönüştürmek elimizde. Buradan sorduğunuz soruları kendi içinize de sorun, kendi kendinize de sorun, aslında cevaplar dışarıda değil, içinizde. Ben sadece kabaca yorum yapabilirim ama asıl cevap kendinizde.
Öncelikle merhaba.
Kendi iç sesimi dinlemeye başladığımdan beri iç dünyam da çok büyük değişimler yaşadım.Aslında hiç böyle ilimlere karşı ilgi duymamıştım.Şuan deli gibi araştırma yaparken sizin yazılarınıza rastladım.Benimde başımda şöyle bir durum var.25yaşında bir bayanım.Lise boyunca erkek bir yakın arkadaşım vardı.Hep ayrı severdim onu her konuda aynı düşünürdük ama ayrı ayrı aşk hayatlarımız oldu.Neden bilemiyorum onu bazen sadece benim gibi sahiplenirdim.Yanyana yürürken garip birşey ona dokunmamı şakalaşmamı bile engellerdi.O yıllarda yaşım ufaktı anlam veremiyordum.Aşk değil di ama arkadaşlıkta değildi ne kardeş ne akraba..Liseden sonra benim hayatımda olan bir kişi yüzünden kavga ettik.Ve 6 ay konuşmadık.Çok garipti ona ettiğim kötü lafları kendime etmişim gibi kalbim acırdı..6ay sonunda dayanamadık ve barıştık.Barıştığımız da ne yazıyorsa sanki ben yazıyor gibiydim.telefondan bile görünmeyen bir enerji geçti.Aklım karıştı hayır aşk değildi sanki onun vereceği her cevabı tahmin etmeye başlamıştım.Ama yüzyüze görüşemedik o enerjiden sonra.ve 4 yıla yakın küslük olmadığı halde hiç haberleşmedik.Ortak arkadaşlarımızdan haberini alıyordum.anılarımızı düşünürken bir anda hikayeler yazmaya başladım onunla anılarımızı anlattım o günden beri sürekli garip bir güç oluyor ve yazılar hikayeler yazıyorum.
Ve bu şubat ayında doğum günüydü.Anlam veremediğim bir şekilde ona başka bir isimle msj attım.Garipti ama o kim olduğumu anlamıştı,Telefonuma teşekkür mesajı attı.Yeniden hayatıma girdi.Bir arkadaşımızın da aracı olduğu şekilde buluştuk.yanyana sandalyelerde oturuyorduk.Ama ben sandalyemi sürekli ondan uzaklaştırıyordum.Oturuşum bile değişti. ikimzde birbirmizin gözlerine bakamıyorduk.Nasıl bunca zaman görüşmedik dedik ikimizinde bir cevabı yoktu.Küs değildik ama görüşmüyorduk.O gün gözgöze geldiğimiz andı.onun gözleri benim gözlerim gibiydi.Bir an elektirik çarpmış gibi bir akım kapladı içimi.dokunsam daha yakınına otursam çarpılacak gibiydim.O gün boyu devam etti.Sonrasında düşündüm çok özlediğim için mi oldu insan arkadşaına aşıkmı olur ama bunlar değildi aradığım cevaplar.çünkü o çok samimi oluşumuza rağmen hiç bnm arkadaşım gibi olmamıştı.Geçtiğimiz hafta birkez daha görüştük.çocuk gibiydik.birbirmizi tamamlar gibi konuşuyorduk.aynı bende öyleyim.evet diyor onaylıyorduk birbirimizi..ortak arkadaşımız bile farkındaydı bunun.görünmeyen bir enerji gidip geliyordu sanki aramızda.bu konularda bilgim olmadığı için nedir derken ikiz ruh konusuna denk geldim.ve geçtiğimiz gün sıradan konuştuğumuzda bana “iç sesimi dinliyorum”dedi.Oda benim yaşadıklarımı hissetmeye başladı diye korkuyorum.
Ben ne düşünürsem o da hep onları düşünür.böyle hissediyorum.
çok garip tir ama ortak arkadaşımız var.aslında onlar aralarında o kadar samimi değillerdi.yakın arkadaşımda çözemedi. çünkü benim ruh ikizim dediğim kişide ona dertlerini anlatıyor kankası gibi görüyormuş.arkadaşımız da bizim çok benzediğimizi sıkça farkında olmadan dile getirirdi.Yıllarca ruh ikizim dediğim kişi ile görüşmediğim zamanlarda hep aynı şekillerde o arkadaşımızdan birbirimizi sormuşuz.şimdi ne yapmam gerektiğine karar veremedim.çok hassasım onunda aynı olduğunu biliyorum.iç sesini dinlemeye başlamış olması beni korkuttu.onu üzmek istemiyorum.hayatımda olanlar ona çok yaklaşmamı onun iyiliği için engelliyor.ama onu yeniden görmek huzur bulmak istiyorum.sanki dünya da bir tek onunla yanyana olursam çok mutlu olacakmışım gibi geliyor.Uzun yazdım ama ilginiz dahilindeolduğu için okuyacağınızı biliyorum.çözümü olmasa bile sanırım sadece bu konuyla ilgili olan birilerinden telkinler duymaya ihtiyacım var.
Buse Hanım ilginiz ve açık yürekliliğiniz için teşekkürler. Öncelikle şunu hatırlatmak isterim ki insan ömrü boyunca bu tür bir sevgi deneyimine pek rast gelmez. Pek çok insan sizin hissettiklerinizi hissetmek için dualar ediyorlar. Çünkü bu, insana yaşadığını ve yaşam amacını hissettiren bir deneyim. O nedenle korkmayın.
Onun da benimle aynı şeyleri hisstemesinden korkuyorum demişsiniz. Tabi engelleriniz nelerdir bilemem ama bu korkulacak bir şey olmamalı. Ruh ikizleri ya da birbirleri arasında bu tarz enerji akışı olan insanlar belirli bir amaç için yan yanadırlar ya da uzaktadırlar. Her ikisinin de bir amacı vardır. Burada önemli olan akışa bırakmak ki sizin olayınızda bunun adı “iç sesimi dinliyorum”
Ben bir otorite değilim, bu konularda uzman da değilim ama başımdan ruh ikizi deneyimi geçtiği, halen geçmekte olduğu için ve pek çok vaka okuyup arka planını da araştırdığım için hasbel kader bir şeyler biliyorum. Kesin olarak bir şey söylemem gerekirse kesinlikle ve kesinlikle iç sesinizi dinleyin 🙂 Mantık ya da başkalarının olmaz dedikleri şeyleri boş verin. İç sesinizin sizi yönlendirdiği şeylerin sonuçlarının uzun vadede ne kadar mucizevi şeyler olduğunu göreceksiniz. Hatta duruma göre kısa vadede… Gördüğünüz gibi bilmediğiniz, yeni bir şey söylemiyorum. Size ayna tutuyorum. İç ses dediniz ben de iç ses diyorum. Çünkü bütün internetteki bütn bloglara da sorular yazsanız cevap tektir ve cevap mutlaka içinizden gelecektir. Dışarıdan değil. Biz sadece iç sesinize ayna tutabiliriz.
Ben de geç bir saatte olsa yazımı okuyup yanıtladığınız için teşekkür ederim.
Dediğiniz gibi pek çok insanın bu duruma gelmek için dualar ettiğini bende yeni anlıyorum.Günümüzde ruh ikizi o kadar basitleştirilmiş ki ben gerçek manada böyle bir duygunun olabilecieğini hiç aklıma getirmemiştim.Garip bir duyguya kapıldım ve araştırdıkça öğrendim.25yıllık hayatımın tümünü etkileyecek bir farkındalığın içine girdim.Geçmişte yaşadığım tüm herşeyin sebep-sonuç ilişkisini de bu farkındalıktan sonra anlamaya başladım.
“İç sesinizin sizi yönlendirdiği şeylerin sonuçlarının uzun vadede ne kadar mucizevi şeyler olduğunu göreceksiniz.”dediniz.Haklısınız..Bazen küçücük istekler bile olsa hızlı bir şekilde gerçekleşmeye başladı.Yakın arkadaşlarım ile bile konuşmalarımız değişti.Onlara da bu enerjinin geçtiğini hissediyorum.Biz hep aynıyız ama sadece iç sesimi dinledikçe farkına varıyoruz.Belki de onlarla aynı yaşlardayız ve bu yaşlar da insanların kendini tanımaya başlamış olması ve sorgulaması bu tür bir algıya sebep oluyor.
Ruh ikizim dediğim kişinin aynı şeyleri hissetmesinden korkuyorum”dedim evet bu durum gerçekten böyle.Çünkü onunda kendini dinlemeye başlamış olması benim ile aynı karışıklıkları yaşayacağı hissini veriyor bana.Anlamlandıramadığı duygular içerisine girmeye çok yatkındır.Ben de öyleyimdir.Ve o bir erkeğin olabilecek en duygusal halindedir.Sadece bu hissettiklerine farklı anlamlar yükleyip beklentiler içine girmesini ve olumsuz sonuçlandığında hayal kırıklıgına uğramasını istemiyorum.Çünkü o zaman aynı acıyı ben de içimde hissedeceğim.Ama herşeyi bir kenara bırakıp bu durum iyi mi kötü mü derseniz.Bence çok iyi çok güzel,dış dünyayı tamamen unuttuğunuz an tarifsiz bir mutlu dünyada yaşıyorsunuz.
Henüz bu duruma alışamadığım için sanırım,benim gibi birşeyler yaşamış olanların beni anlayabileceklerini düşündüm.Yoksa bu tür şeyleri henüz farketmemiş insanlarla konuştuğumda beni deli zannedebilirlerdi 🙂
Sanıyorum insanoğlunun farkındalık yolculuğu nitelik ve nicelik olarak artış gösterdiğinden, yeni tanımlamalar yada tanımlayamadığımız duygular ve haller hayatımızda daha fazla rol almaya başladı.
Sevgi konusundaki farkları fark ederek şefkat yada aşktan ayrıştırarak tanıştığımız bu sevgi birlikteliklerine ister ruhikiz birlikteliği diyelim, ister benimgibi ruhparçam 🙂
Elimizde bir sevgi böylesine bir enerji akışı böylesine bir bütünlük yaşama hali varsa bence sadece kıymetini bilip şükür edip yaşamaya bakalım Buse hanım. Bu katışıksız ruhikizliğine, birlikteliğine bir isim yada ilişki tanımı koymasanızda olur, Aynı hissiyatta iseniz zaten aynı beklenti yada beklentisizlik içinde olacaksınızdır.
Arkadaş, eş, dost vb olmanız da gerekmiyor oladabilirsiniz. Zaten bir arada olmasanız dahi birbirinizi bütünlüyorsunuz ve bunu hissediyorsunuz. Bundan keyif ve mutluluk alın. Onu tanımış olmaktan, onunla aynı dili, aynı yüreği paylaşıyor olmaktan keyif alın hepsi bu. Varlığını bilmek bile mutluluktur. Varlıkla beraber yaşamayı da kotarabiliyorsanız o da büyük lütuftur. Gereklimidir? Değildir.
Yazarımızın da dediği gibi bu beklentisiz sevgi yada bütünlük için insanlar ömürlerini koyuyarlar.. Korkmayın kendinizi dinleyin cevap gelecektir 🙂 Cevabı gönülden isteyin. Emin olun geliyor.
Sevgi birliktelikleri güzel bir tabir olmuş.yanıtınız için teşekkür ederim.
Haklısınız.
Ben de düşündüm ve bu durumun şükredilmesi gerektiği kanaatine vardım.Böyle bir durum içerisinde olduğum için şanslı hissediyorum.Bu birlikteliğe bir ad koymasanız da olur demişsiniz.Ben de öyle yapmaya karar verdim.Umarım “o” da benimle her zaman olduğu gibi aynı düşüncededir.Eğer bu ilişkiye bir ad koymak gerekiyorsa belki de zamanı geldiğinde kendiliğinde olacaktır.Olmasa da sorun değildir.
Dış dünyanın tüm negatifliklerini unuttuğum an iç sesimi dinliyorum.Bunun etkisini günlük yaşamımda görmeye başladım.Garip bir enerji diyorum “ruh ikizimi”farkettikten sonra her tür konuda aydınlanmış gibi oldum.Olaylara ve yaşantılara bakış açım değişti.Sanki bir anda yeni bir insan oldum.Cevabı gönülden istemeye başladım dediğiniz gibi umarım gelecektir. 🙂 Tekrar teşekkür ederim.
Ben de buna benzer bir şey yaşıyorum. İlk başta tutku sandığım bir çekim vardı aramızda. Bu çekim zaman geçtikçe arttı. Sanki içimden birşey çekiyordu. Ben kaçmaya başladım ondan. Aynı ortamda bulunamaz yüzüne bakamaz oldum. Ama kaçtıkça vücudumdaki enerji daha çok arttı. Sanki çatlayacak gibi oluyorum bazen. Ama bu ne kadar zor olsada güzel de geliyor bazen. Anladım ki onun gözlerine bakmam gerekiyor. Bakınca biraz daha kendimi iyi hissediyorum. Yoğun enerji bazen azalıyor. Bazen artıyor. Bu gel gitler esnasında ayrıca farketmediğim şeylerin de farkına varmaya başladım. Hayatım da değişiklikler olmaya başladı. Kendimi aslında sevmediğimi farkettim, kendimi çok hapsettiğimi, özgür olamadığımı…Anlamadığım tek taraflı mı yaşanıyor. O da benim gibi mi hissediyor. Kendisiyle konuşmak istiyorum ama yanlış anlaşılmaktan korkuyorum. İkimizde evliyiz. Onu incitmekten korkuyorum. Bazen de bu duygularla baş edemiyorum kafayı yiyecek gibi oluyorum. Biriyle paylaşmam gerek. En uygun kişide bu duyguları yaşamamı vesile olan kişi. Ne yapmalıyım?
Kendinizi sevmediğinizi farketmeniz bir aşama. Kendinizi sevmeyi öğrendiğiniz an evren size kendini açmaya başlar. Her şeyin özünde bu kendini sevme hadisesi yatıyor. Belki de önce kendinizde çözülmesi, çözmeniz gereken şeyler var. Bunun için de eyleme geçmeniz gerek 🙂
Yani kendisiyle konuşmayayım mı yaşadığım yoğunluktan? Yaşadığım enerji artışı, ara ara bazen sürekli yaşadığım ağrılar, kalp ritmimin artması sanki yerinden çıkacak gibi olması bana özgü şeyler mi? Bazen de hiçbir şey yaşamıyorum. Ne heyecan ne enerji artışı olmuyor. Bir de ağrıların ondan ayrıyken olması neden?
kendisinin size karşı öyle hissettiğinden emin değilsiniz anladığım kadarıyla .Bu yüzden bunları onunla paylaşmanız garip olabilir. Siz bu kadar değişik duygular yaşadığınıza ve buraya yazacak kadar çözemediğinize göre, o kişi büyük ihtimalle sizin ruh ikiziniz. Fakat o henüz fark etmiyor da olabilir ama yan yana olduğunuzda onunda sizin gibi davrandığını, örneğin gözlerine bakmaya çekiniyorum dediniz, oda aynı düşüncelerde ise sizden gözlerini kaçıracaktır.
Bu yaşadığınız yoğun his ve enerjiler herkes tarafından anlaşılabilecek bir durum değil.İnsanlar size garip bakabilir .Ve evlilik söz konusu ise gidip evli biriyle bunu konuşmak benim fikrime göre olumlu bir durum olmaz.
Bu yoğun düşüncelerinizden sonra kendinizide tanımaya sorgulamaya başladınız.Biraz zaman geçmeye başladıkça alışarak, daha net sonuçlara ulaşacaksınızdır. Bence acele etmeyin.sonu hüsran olabilir.
Alışma konusunda haklısınız. Zaman geçtikçe bu yoğunluğa enerjiye alışmaya başladım. Aslında kendisinin de bu tarz şeyleri yaşadığını hissetmem konuşmamı düşündürdü. Onun da benim gibi zor durumda olduğunu hissediyordum. Bana yaklaşmaya çalışıyordu ama ben ona yaklaşamıyordum. Ne kadar yakın olsak da ruhen çok uzaktık.Çekimleri onunda hissettiğini hissediyordum. Ama bu aralar çekim olmuyor. Bir ara aşırı heyecanlanıyordu, bazen gözlerime bakmaktan çekiniyor.Vücutta dolaşan acayip enerji yoğunluğu hissediyorum. Bu enerji bazen olmuyor, bazen çok yoğun hissediyorum. Bu aralar onda da hissetmiyorum, bazen hissettiğini hissediyorum. Çok değişik bir şey. Allah yardımcımız olsun.
bende ilk bu garip duyguları yaşadığımda yukarıda ki yazıları yazmıştım. Şimdi bu duruma öyle alıştım ki size bile yanıt yazıyorum 🙂
sakinlik mühim, alışılıyor. bu durumla beraber başlayan kendinizi sorgulama durumlarınız zaman içerisinde sizi ,hayatınızı ne yönde yaşamak ve diğer konularda da nasıl davranmanız gerektiğine yönlendirecek. Her olaya duruma daha güzel enerjilerle bakarak hayatı bir de o yönden inceleyin.
Ben kendi yazımda, ruh ikizimin de aynı şeyleri hissetmesinden korktuğumu söylemiştim. Bu duruma alıştım ve onunda aynı hissettiğinden eminim. Ama çok gariptir ki korktuğum şeyleri bu yoğun hislerle beraber aşabileceğime inandım sanırım cesaret getirdi hayatıma.
Dilerim güzel bir yaşantınız olur. Kimseyi kırmadan her isteğiniz yerine gelir.
Güzel bir sohbet olmuş:) Buse Hanım’a da ayrıca teşekkür ederim katkısı için. Onunla konuşun ya da konuşmayın gibi bir şey söylememiz pek mümkün olmaz çünkü müdahale etmiş oluruz. Sizin de aynı Buse hanım gibi içinize dönüp sormanız gerek. Eğer halen içinizden konuşma güdüsü gelmiyorsa demek ki doğru zaman değildir. Ya da konuşmak istiyor ama korkularınız yüzünden kendi kendinizi engelliyorsanız o zaman elbette korkularınızı aşmanız gerek. Ego genelde bizi caydırır. Ya reddedilirsem, ya karşılık bulmazsam… Öyle bir beklentisizlik haline gelmeli ki kaybedecek bir şeyim yok demeli. Ama aynı Fight Club filminde de altı çizildiği gibi insanoğlunun kaybedecek çok şeyi var, kendi kendine ürettiği şeyler… Kaybetmek için…
Bu bir süreç ve yaşadığınız şeyleri ben de yaşadım/yaşıyorum, buna dalgalanma adını veriyorum. Dalgalanmaları hep yaşarız, bazen yüksek coşku bazen de tam bir boşluk hissi, karın boşluğuna yerleşen bir çukur… Çukuru, boşluğu doldurmaya çalışmak yerine o boşluk, hiçlik olup arınmak gerek sanırım önce, akabinde tüm yollar kapılar insanlar size açılacaktır.
Cevaplarınız için teşekkürler…
Merhaba öncelikle bu durumu yaşamış ve kendini bunu araştırmaya adamış bir kişinin varlığı beni çok mutlu etti çünkü insan delicesine öğrenmek istiyor sanki hayatın manası bu durumda sakliymis gibisine geliyo içimiz gerçekten biliyo onun doğru kişi olduğunu çünkü ilk gördüğüm anda vücudum sıçradı yerinden kalbimde bir şok oldu adeta ve ilk haftalardan anladım bir gariplik olduğunu hele karşılaşacağımız günün gecesi günlüğüme birsey eksik ama ne bilmiyorum yazıpda sabahi onu bulmak mucizeydi benim için.tabiki şartlar bir arada kalmamiz engelledi ama onunlayken yaşadığım huzur ömrümde yaşamamistim.şimdi müsaden izle size bir soru sormak istiyorum bir yazıda ruh ikizleri kendi içlerinde dengelenmemislerse geçmişlerinde takilirlar diyodu ben tıpkı bunu yaşıyorum hergün sankigeçmiş tüm yaşamım bir fil şeridi gibi gözümün önünden geçiyo ayrıca ömrüm boyunca gördüğüm bütün ruyalarda hatirlama ya başladım düşününce aynı yaşıyor gibi oluyorum acaba bu durum hakkında bi bilginiz varmı yada sizlerde benzer durumlar yasadinizmi birde bunuda yazılmış kitap isimleri biliyomusun uz sevgiler
İlginiz ve heyecanını için teşekkürler, evet insan bu konuda bir şeyler okumak, benzer deneyimleri delice araştırmak istiyor bilirim, ben de bu güdüler içindeydim 🙂 Sondan başlayayım, çok kitap var bu konuda elbet ama ancak okuduklarımı tavsiye edebilirim malum: “Ramtha Eş Ruhlar” ve Richard Bach-Bir” Bahsettiğiniz durumu okumadım ve hiç yaşamadım ama evet ruh ikizleri dengelenmemişse bazı aksaklıklar ve sorunlar ortaya çıkabilir ki bunu genelde ruhlardan birinin kaçması şeklinde görüyoruz yukadıraki örneklerde de okuduğunuz gibi. Elbette dengesizlik kişiden kişiye farklı belirtiler gösterebilir. Ruh ikizinizleyken anı yaşarsınız, hele ki yan yanayken geçmişi ve geleceği isteseniz bile düiünemezsiniz. Ayrılmışsınız sanırım, ayrıldığınızda da bunun aksi olması doğal çünkü bir defa tattınız gerçek anlamda anı yaşamanın ne olduğunu… Şartları aşmanın yolunu bulun derim, bir şekilde orta yolu bulabilirsiniz, aksi haşde geçmişte yaşamak pek tercih edilesi durum değil…
öncelikle merhaba 🙂
“hergün sanki geçmiş tüm yaşamım bir fil şeridi gibi gözümün önünden geçiyo ayrıca ömrüm boyunca gördüğüm bütün ruyalarda hatirlama ya başladım düşününce aynı yaşıyor gibi oluyorum ” bende öyle oluyorum. Sanırım bir nevi bilinçaltımız buna sebep oluyor. onunla veya başka olaylarla ilgili geçmişte taktığımız ya da hiç farkına varmadığımız şeyleri, ruh ikizi deneyiminden sonra içsel yolculukta geçmişe gidiyoruz ve orada hatırlıyoruz. bunları sizin kendinizle olan bir yüzleşmeniz gibi düşünebilirsiniz.
bir de günlüğüme eksik bir şey yazmıştım demişsiniz 🙂 genel de aynı durum. sanırım bir çok kişide bu düşünceyi görüyorum. eksiklik hisseden kişiler genel de bu duruma mutlaka denk geliyorlar.
Her ıkimize de ayrı ayrı teşekkür ediyorum evet buse aynı bende böyle düşünüyorum aslında bugüne kadar bilincaltina bastirdigim bütün duygular tramvalar ortaya çıktı yani ilahi ve dunyevi olanin bilinc de dengelenmesi böyle oluyo sanırım peki sizce suan tam dengelenmedigimiz için ayrildikşak ve birliğe hazır değilsek bu dalgalanmalar birgün sona erermi sizce yani bu dünya üzerinde bu mutluluğu ve huzur birdaha yasiyamazmiyiz acaba evet ben kendimi gördüm bi nevi uyandım ama kendimi bütün negatiflilklerini gördüm büyük bir boşluk bunalım ve hayatımda ilgili istirap çekiyorum resmen bunlar son bulurmu sizce birde ben meleklerin yardım ettiğini düşünüyorum herseyde onu tanıycagim gün tarifsiz bir sevinç vardı içimde onunla hayatımın en güzel 5 ayını geçirdim hakikaten söylendiği gibi sanki rüya ona hem hayranim seviyorum bağlıyim hersey ama hersey ve karşılıklı birde hakikaten gorunusumuz birbirimizin afinitesi iç içe puzzle gibi bu mucizeydi ama şimdi kendimle bir savaşa girdim son bulurmu bu savaş sizce veya sizler ne yaşıyorsunuz zamanin otesi bahsettiğiniz kitapları mutlaka okuycam sevgiler
aslında dediğiniz meleklerin yardımı ve ya çok çaresiz ya da sıkıntı zamanlarınızda gerçekten ettiğiniz duaların kabul görmesini hissetmek gibi bir durum olarak algılıyorum ben.
yaklaşık 2 aydır garip bir alemde yaşıyor gibiyim aklıma bir çocukluk anım geldi ve ben o çocukluğumda neden öyle davrandığımı ruh ikizimi bulduktan sonra anladım. izninizle yazıyorum..
Çocukluk yıllarımda çok aktiftim. şarkı söyler tiyatro yapar sanatın her dalıyla ilgilenirdim. Sınıfımız da bir çocuk vardı, bana hep bir başka bakar derdim. tabi çocukluk ruh ikizidir aşktır ne biliriz. tamamen saf güzel duygular..5yıl ilkokul boyu o bana hep öyle baktı ama hiç seni seviyorum demedi.Birgün arkadaşları ile konuşurken duydum onu,beni seviyormuş okulun veda balosunda yapılcak dans gösterisinde benimle eş olmak iiçin adını yazdırıyordu adının yanına…derken gün geldi gösteri yapıldı dans ettik.sonra tüm gelenler öğrenciler veliler müzik eşliğinde dansa başladılar.bir ben kalkmadım.dans eşim geldi tekrar normal bir danstı teklif etti reddettim şimdi ki bu farkındalığımla hatırladım o gün onu neden reddettiğimi..çocuğun öğretmene bile yalvararak benimle dans etmek istemesi sonucu dans etmiştik ama benim beklediğim o değildi ondan dans etmiyordum..sannki hiç görmediğim tanımadığım birini bekliyordum.. ben çocukken de hep değişik hisler yaşardım, bazen anormal olduğum sanılırdı, fazla neşeliydim fazla duygusaldım hep sanki bilmediğim birini özlüyordum.
Yıllar sonra şehir değiştirdik. ben şimdi ruh ikizim dediğim kişi ile lisede tanıştım ve sonrası yukarıda anlattığım gibi gelişti. onunla iyiydik ama zaman zaman sebepsiz kopuyorduk. geçtiğimiz 2 ay içinde onunla yeniden görüştük ve şuan felaket derece de enerji hissediyorum.
hikayemin devamını gelelim 🙂 o ilkokulda bana aşık çocuk ile 15yıldan sonra facede karşılaştık ve beni hatırladın mı diye sordum. “hatırlamam mı ilkokul aşkı”diye yanıtladı.sadece çocukluğumdaki gibi içten bir tebessüm ettim.Yıllar sonra gelen bir ititraftı.ben onun beni sevdiğini düşünürdüm o bana hiç söylemedi ama zamanı 15yıl sonraymış ki söyledi ve konu kapandı..şimdi ruh ikizim dediğim kişi de yıllar önce dans etmeyi beklediğim tanımadan özlediğim kişiymiş işte bu yoğun hislerle çocukluğum gençliğim birleşti ve ne yaşadıysam düşündüysem bugüne kadar hepsini ilk kez anladım.İlla bir gelecek evlilik kurmak gibi hisler değil bunlar. İlahi demek gerçekten çok doğru.çok sıkıntılı çok dua ettiğim bir zaman da bir an da Allah’tan bir lütuf olarak geldi..tüm hayatım herşeyim bir anda değişti.gerçekten yazılarda denildiği gibi kimselerin bilmediği görmediği ruhumda ki yaralara dokundu.
sanırım farklı insanlarız bunları herkese anlatmamalı hasta falan derler ancak sizi,sizin gibi insanlar anlar.Mesela hiç değişmem dedğim saçım başım tarzım konuşmalarım bile değişti benim her hobim sevdiklerim aynı ama o kişiyi anlayışımla tüm hayatım değişti..sizde farklılıklarınızı yeni olacak deneyimlerinizi yazın.bizim gibi insanlar okudukça kendilerinden birşeyler buluyorlar 🙂 birbirimizi anlıyoruz.
zamanın ötesi,kelimelerin dozunu biraz fazla kaçırdım sayfanızdan çaldım ama 😀
Gerçekten yaşınızın kucuk olmasi ilginç çünkü insan ileri yaşlarında bunu deneyimler saniyodum bende kendimi hep farklı gördüm ve dediğiniz gibi 7 aydır bende artık başka bi dünyada yaşıyor gibiyim lise yıllarımda hep sorardim acaba eşim şu anda ne yapiyodur diye evlendikten sonra dedimki kendi kendime Hayır bu değil merak ettiğim insan ve ikizi mi tanıdıktan sonra o merakim gitti gerçektende hayatlarimizi hep paralel devam etmiş acaba bizdeki bu değişimler nereye kadar gider çok merak ediyorum
heaven: küçük yaştasınız demişsiniz.yaşım 25 ve yaşıtlarıma göre oldukça çocuk ruhluyumdur.Hiç büyümedim derim.sanırım yaşadığım bir takım sıkıntılar ve öyle dayanılmaz bir zamanda oluşumla duaya tutundum Allah’ı daha çok yanımda hissetmeye başladım.Aslında bazı insanlar bu gibi durumlara inanç dışı olarak bakıyor.Benim için tam tersi.Dine daha çok bağlandım.İçimde hep dine yakınlaşmam için daha çok bir neden arıyor gibiydim o kişi sayesinde bu noktaya geldim.O,biliyorum ki beni anlar.birkaç gün sonra yine görücem ve yeniden neler olacağını çok merak ediyorum 🙂
antideprasan aldım demişsiniz,işte kimi insanlar kendilerini yeteri kadar sorgulamadıkları ya da bunu yapmaları için engeller olduğu dönemlerde doktora gidiyor.Aslında insan kendi kendisinin doktoru,psikologu,herşey bizim kendi zihnimizde saklı,bazen ortaya kendi çıkıyor bazen de o kişi sayesinde..
ve evet haklısınız,bu çekim bu kadar yoğunlaşmışsa mutlaka o da bunu hissediyordur.
Ben de çocukluğumdan beri kendimi hep yalnız, bir arayış içinde hissedenlerdenim. Ne annem ne babam ne kardeş akraba beni hiçbir zaman tatmin edip doyurmuyordu. Evlenince doyarım diyordum. Eşim ne kadar iyi bir insan olsa da o bile beni doyurmuyordu. Bu sefer çocuğumla doyarım diyordum. Çocuğum oldu, onunla da içimdeki arayışı doyuramadım. Yine yalnızlık, bedenim ruhum için hapishaneydi, bazen çatlayacak gibi olmalar, ne olacak sonum böyle derken… O kişiyle karşılaşmam ile kendi dünyamda acayip bir sarsılma oldu. Onu başta zihnen düşünürken kalbimde hissetmeye başladım. Aslında aradığım kendimmişim. İstediğim karşılıksız sevilmekmiş…
Heaven, benim yaşadığım deneyimlere göre kendinle girdiğin savaştan, içindeki sesi dinleyip ruhunu serbest bıraktığın zaman kurtuluyorsun. Benim ve ruh parçamın evli olması beni kendimle savaşa çok sürüklemişti. Ama zaman geçtikçe hissettiğin yoğunluğu tanıyorsun kendinle ilişkilendirip karmaları çözmeye başlıyorsun. Bu bambaşka bir sevgiydi. Bu duyguları bastırmayı bırakıp sonuna kadar en derinden hissetmeye başladıkça kendimle savaşmaktan kurtulmaya başladım. Ben o kişiyi sevince kendimi sevdiğimi farkettim. Onun varlığını hissetikçe var olduğumu… Bu eşimi falan aldatmakta değil. Her insanı farklı severiz. Benim ruh parçamı olan sevgim bambaşka. Ayrıca onunla yaşadığım yoğunluklardan sonra benim canımı sıkan saçma sapan şeyler canımı sıkmaz oldu, eşime olan sevgim kat kat arttı. Onu daha iyi anlamaya başladım. Yuvam daha huzurlu. Çünkü ben kendimi bulmaya başladım.
Teşekkürler zaman öyle güzel yazmışsınki evet sanki bendeonunla kendimi buldum ama çok yaralı ve paramparça şu an için ruhumu nasıl ozgurlestircegimi bilemiyorum ama zamanla değişmesine inancım var bi nevi karanlikla yuzlesmek gibi kendimde olduğunu hep bildiğim ama kaçtığı karanlık .ve doğru diyosun aslında eşimede bakış açım değişti hayatım öyle tramvalar la doluymuski hepsini bastirmisim hep şu yüzüne çıktı bu dönem ufak antideprasan bile almam gerekti insanın kendini bu kadar görmesi zor galiba peki sizce bu aşk bizi ilahi olana yonlerdirirmi sonunda yaradana aşk duyarmiyiz bu savaş bitince
Bide söylemeden edemiycem eğer o doğru kişiyse seninle kesinlikle aynı şeyleri hissediyor tereddüt olmasın yani bu durum.karşılıksız yaşanmaz karşılıklı bir çekim söz konusu daha önceki yorumlarına cevaben yazdım zaman
İlahi aşka yürümek ya da batmak bizim elimizde sanırım. Bu yoğunluğu nasıl değerlendirdiğimize bağlı… Ben ondan ayrı kaldığım bir zaman kalbimde o kadar yoğun kuvvetli bir sevgi hissettim ki… Allah ım dedim bu nasıl bir duygu? Peygamberimizi(s.a.v.) gören bazılarının peygamberimizin aşkıyla adını duysalar bile kalpleri yerinden çıkacak gibi olurmuş. Onu düşündüm. Bir kula yaşadığım sevgi bu kadar kuvvetli olabiliyorsa ona olan sevgiyi anlamaya çalıştım. Bir de rabbimizin cemalini görünce ne hissedebileceğimizi… Hayal bile edemedim. Sadece bu aşkın tadıyla o aşkı hissetmeye çalıştım. Madem bu duygu bana verildi. Değerlendirmek gerek diye düşünüyorum.
Buse lise deyince seni küçük zannettim kusura bakma dilerim hersey gönümüzde olur
Güzel bir paylaşım olmuş, kendimi bir terapi merkezinde gibi hissettim 🙂 Ama aslında terapiye filan ihtiyacımız da yok… Yaşanılan her olaydan, hissedilen her duygudan haz almaya çalışmak var sadece. Çünkü ne kadar egomuzla savaşmaya çalışsak da, her manada oruç tutmaya çalışıp ilahi bir kabul edilmişliğe erişmeye çalışsak da aslında hepimiz haz peşindeyizdir. Haz psikolojinin temeli olduğu gibi hayatın da temelidir. Maneviyatta bile aslında peşinde olduğumuz bir tatmindir. İçsel tatmin. Önceleri bu haz arayışını ben de şeytanın işi ego, kötü olarak yorumlayıp kendimi yargılar açmaza düşerdim. Sonra anladım ki, hayat bu… Yaşamak demek almak ve vermek üzerine kurulu bir ilahi düzen. Bir olan her zaman veren. Çünkü O zaten her şey ise, her şey o ise, daha başka neye ihtiyacı var ki… O ancak verebilir. Bize de alıp kabul etmek düşüyor. Verdiklerini ne kadar minnetle kabul edersek o kadar ibadet etmiş oluyoruz. Verdiği bazen bir araba, bazen psikopat bir sevgili, bazen bir kulübe, bazen de karmaşık duygular olabilir. Hepsinden de aynı hazzı almaya başladığımızda “O” artık bir sonrakileri vermeye başlıyor. Çünkü aldın, kabul ettin, bu dengenin bir yansıması olarak haz duydun, verdiğin ise belki acı oldu, belki fedakarlık, verdikçe daha fazlasını almaya hak kazandın ve biraz daha büyüdün…
İşte bu nedenle terapiye ihtiyacımız yok, hasta değiliz, sadece daha fazlasını almaya hak kazanmış ruhlarız. Farklı duygular… Kendinizle yüzleşebilmek… Bunlar bence haz alınması gereken lütuflar. Herkese nasip olmayan durumlar.
Herkesin de deneyimi faklı olabilir bu arada. Enerji çalışmalarında bazıları enerjiyi derinden hissedip ağlamaya başlar, bazıları farklı görüntüler görür, bazıları uyur, bazıları oynamaya başlar 🙂 Bazıları da hiç bir şey hissetmez ama hepsinde de şifalanma etkisi görünür. Yaşanılan olaylar bazında da benzer bir durum söz konusu. Karmik meseleler sonsuz çeşitlilik gösterebileceği için bu karmaların sonuçlanması da farklı olaylar ve durumlarla gerçekleşebilir. Ruhumun diğer yanı diye adlandırma hissiyatı duyduğunuz kişi ile sizin dersleriniz bile farklı olabilir. O mesela kendi potansiyelini keşfetme ve kendini aşma deneyimini yaşarken siz kendi duygularınızla yüzleşme ve vicdanınızla hesaplaşmalar yaşıyor olabilirsiniz. Gene de büyük resme bakıldığında hepsinde de ortak bir deneyimin olduğunu göreceksiniz. Kendini gerçekleştirme… Birey olma… Ki ülkemiz şartlarında birey olmak çok daha güçtür…
Velhasıl kelam; her şey, her deneyim çok güzel. Hiçlik bile 🙂 Haz alabilene, almayı ve vermeyi dengelemeye başlayana…
zamanın ötesi.ben de burada kendimi terapide gibi hissediyorum yazarken.aynı hisleri yaşadığımız için burada ki kişiler olarak birbirimizi anlıyoruz.şuan yine karışık bir durumdayım.yazmak istiyorum.
bir sorumuz vardı “ruh ikizimle konuşsam mı”diye.ben bunu deneyimledim diyelim.onu yeniden henüz görmedim ama onunla yıllardır tanışıyoruz.onun da benimle aynı hissettiğine eminim.etrafımızdaki kişilerin farketmesine farkında olmayarak vesile oldum.ama ruh ikizimdir gibi şeyler söylemedim.sadece onunla benzeştiğimiz için onu diğer arkadaşlarımdan deyim yerindeyse kayırarak sevdiğimi söyledim.çünkü yüz ve davranış olarak benzediğimizi bana kendi ailem de söylemişti.
benim olmadığım bir ortamdaonu farklı sevdiğim konusu dile geldiğinde onunda verdiği yanıtlar benim verdiğim yanıtlarla aynıymış bunu anladım.herkes benim sanırım ona platonik bir şekilde bağlı olduğumu sanıyor 🙂 bu durumun tam tarifini yapmaya kalkarsam dışlanırım korkusuna kapıldım ve konuyu değiştirdikçe bu imaj üzerime yapıştı.en sonunda ona sadece kafa karışıklığım olduğunu söyledim.kendi benlik bulma çabalarımı söyledim.o çok profesyonelce yanıtladı.konuya hakim gibi cümleler kurdu.ve bu durumları çok takmamamı kendimi önemseme mi söyledi.sanırım o benden çok daha önce çözmüş bu olayı ama hala ikimiz arasında değilmiş gibi duruyor,ben oysa ki herşeyi ona anlatmak için biriktirmiş gibi hissediyordum.o kaçar gibi davranınca ben de hiç geri kalanını konuşmadan rafa kaldırdım.yani yorumlarda konuşmak istiyorum diyen arkadaş vardı o yüzden paylaşma gereği duydum siz bu denli yoğunsanız o değil veya kaçar durumdaysa olası olacak şey bir hayal kırıklığı olabilir tabi herkes aynı değildir 🙂 ben onu yeniden görüşümle değiştim doğru yolu buldum. sanırım ona karşı öyle hissedişim onunla karşılaştırılma amacı gerçekten buydu.
Affınıza sığınarak içimden geleni yazmak istiyorum: Yanlışınız var. Siz ne hissediyorsanız, nasıl bir kaçış içerisindeyseniz, nasıl acabalar içindeyseniz, nasıl acaba o ne hissediyor sorguları içindeyseniz o da aynı sorgular içinde olabilir. Eğer böyleyse size kaçıyor gibi görünmesi doğaldır. Aslında kaçmıyor sizin gibi çekiniyordur. Sizin gibi karışıktır. Sizin gibi kendini bulmaya çalışıyordur. Yani erken hüküm vermemenizi salık veririm.
kaçıyor gibi dediğim benim gibi hissediyor olmasından değil, onun bu durumu anlayıp olgun cümleler kurmasıydı, o öyle deyince bende ona anlatacak cesareti bulamadım.o benden öncesin de de bu durumu yaşamış gibi gayet rahat durumdaydı bu tip şeyleri önemsemiyor gibiydi.bu yüzden acaba ben mi yanıldım diye düşünmeye yeltendim ama kesinlikle o olduğuna eminm.evet haklısınız.benim kadar yoğun hissetmemiş farketmemiş de olabilir.sadecebiraz daha zaman demek kalıyor geriye : )
Yoğunluk yaşadığım zamanlarda konuşmayı istiyorum ama ona yaklaşamıyorum. Doğru düzgün konuşamıyorum bile. Onda da aynı karışıklıklar var sanırım zamanın ötesinin dediği gibi. Konuşunca iyi mi olacak kötü mü olacak kestiremediğim için ayrı bir işkence oluyor benim için. Çok zor çokkk… Tek artım onu çok görme imkanımın olması. Varlığı yetiyor.
evet zaman..çok garip ki ,bir tek onun için içtenlikle varlığı yetiyor diyebiliyoruz buna şükretmeli. hem şanslısın sıkça görme imkanın da var.eğer sıradan konuşma imkanınızda varsa,birbiriniz arasında kurulan cümleler değişik oluyor sanki aynı ifadeleri kullanarak konuşuyorsunuz gibi bir durum bu,o bir şey diyor neden diye sormuyorsunuz mesela sanki biliyormuş gibi yani onunla bu konuyu konuşmak yerine onun cümlelerinden de aynı düşündüğünüzü anlayabilirsin.biraz karışık oldu ama özetle böyle 🙂
Evet şanslıyım. Ben nasıl onu inceleyip tanımaya çalışıyorsam aynı şeyi ondada hissediyorum. O da beni gözlemliyor ama sanki o benim gibi yoğunluk yaşamıyor. Yada yaşıyor hissetirmiyor. Acaba ben de mi hissettirmiyorum ona diye düşünüyorum dışarıdan ciddi bir duruşum var genelde. Bir de bazen onu çok aşırı özlüyorum bazen tiksiniyorum. Tiksinme bu aralar olmaya başladı. Bazen yanında bile durmak istemiyorum. Bazen de deliler gibi özlüyorum. Kuru toprağın suya hasreti gibi… Çekimler artık olmuyor. Enerji artışı ve yoğunluk hissi oluyor. Gidişat ne olacak bende merak ediyorum.
Teşekkürler zamanin otesi çok güzel bir paylaşım yüreğine sağlık vermek derken neyi kasdettinz Yaradana karşı vermekmii acı vs.ben henüz kabul etmediğim içinmi bazı şeyleri almanın ve vermenin hazzini yasayamiyorum dersiniz birseydaha çok merak ediyorum izninizle bu aralar icsel konuşmaların yoğunluğuyla boğulmus durumdayim bu durum geçici bir sürecmidir sizce
Rahatı severiz. Mesafeleri bahane ederiz, engelleri bahane ederiz. Belki de hayat bize bir şeyler vermeye çalışıyordur, büyük şeyler ama biz birkaç kıl çöp yüzünden reddediyoruzdur. Vermemiz, fedakarlık etmemiz gerektir belki de, bilemiyorum kişisel kanaatim bu yönde.
İçsel konuşmalar anı yaşayamamaktan kaynaklı olmalı. İçsel konuşmak yerine yapın. Eyleme geçtiğinizde mucizelere tanık olacaksınız. Ben de içsel konuşur ama yapmazdım. Konuşmayı susturup yapmaya başladığımda mucizeler gerçekleşti 🙂
” İçsel konuşmak yerine yapın. Eyleme geçtiğinizde mucizelere tanık olacaksınız” bu sözünüzden yola çıktım 🙂 içsel konuşarak ya da bekleyerek kendi sıkıntılarımdan kurtulamayacağımı anladım ya hep ya hiç aslında dedim içimizden konuşunca bir şey olmuyor, denemeli eyleme geçmeliydim hayatımda ve başladım. ya kazanırım,kazanamazsam da hiç olmazsa denemiştim derim 🙂 diğer yazılarınızda da güzel ince ipuçları var bir nevi deneyimlerinizi düşüncelerinizi paylaşırken ışıkta tutuyorsunuz bu çok güzel kendi adıma teşekkür ederim
Yaşınızı, yaşadığınız yeri bilemiyorum ama ne yalan söyleyeyim bende doğuştan gelen bu halinize gıpta ettim. Bu tip farkındalıkları artırmak için uğraşan, hem zihinsel hem bedensel çalışmalar yapan binlerce insandan biriyim. Ruh ikizi deneyiminiz ile iyice ortaya çıkan yeteneklerinizi geliştirmek için mücadele edin bence. O vesile olmuş kanımca. Burada ifade ettikleriniz, ruh ikizinizi bulmaktan daha önemli ve çekici geldi bana. Bir an evvel enerjilerinizi dengelemeyi, faydalı bir biçimde aktarmayı öğrenin derim.
Ruh ikizimize ulaşmanın amacı bence kendimizi tanımamız ve sevmemiz. Zaten aynı nefesisiz. Dünyevi yaşamda yanımızda olup olmamaları çok önemli değil. Tanış olup, paylaşımlarda bulunmak, yoldaş olmak tarifsiz mutluluk, evet 🙂 Olmuyorsa da önemli olan bu sebeple bize açılan kapılar. Sorular da cevaplar da kendimizde. Cevaplarınızı size ulaştırabilecek insanlarla karşılaşmayı ve potansiyelinizi en hayırlı biçimde kullanmayı öğrenebilmeyi isteyin ve dileyin. Olacaktır. 🙂
…der ruh parçam… 🙂 Haklıdır da… Tecrübeyle sabit 🙂 Plan o kadar büyük ki, büyük resim o kadar büyük ki, mucizevi dediğimiz, ruhumuzun eksik parçası dediğimiz kişi bile sadece bir vesile. Yan yana ya da uzakta, ayrı ya da birlikte. Her halükarda paralel hayatlar yaşanıyor onla olsanız da olmasanız da. Bazı şeyler bizden bağımsız. Bazı şeyler de bizim isteiğimiz doğrultusunda. O nedenle ne istediğini bilip kararlı olmak gerekiyor. Aranızdaki enerji akışı daim. Sadece bunu farkında olmak ve farkında olmamak var. Kaldı ki bir süre sonra konuşmak bile anlamsız. Sevgili Sazcaz’ın da dediği gibi soruları nasıl durduk yerde kendi kendimize soruyorsak, cevapları veren de kendimiziz. 🙂
yine birşeyler yazmak istedim. kendimde ki yoğun enerjilerin gel-gitlerine artık alıştım ama bu kez de insanları fazla anlamaya başlamış olmam beni korkuttu.Gözlerine baktığımda yalan söyleyip söylemediklerini anladığımı farkettim.uzun yıllar tanıdığım bir arkadaşım bana zararsız da olsa bir yalan söyledi ben onda gariplik farkettim ama kendimi suçladım nasıl bir insanım arkadaşımdan şüphe ediyorum dedim.kendimi yaklaşık bir saat boyu bu şekilde içimden suçladım.1saat sonra başka bir kişi sayesinde arkadşaımın gerçekten yalanı ortaya çıktı ve ben bir saat boyu kendi içimde savaş vermekte ne kadar haklı olduğumu anladım sanırım ben yıllardır hep kendimi suçlamış ve kendimden emin olamamışım bu gibi durumlarda hep önyargılıyım ben kesin yanlış düşünüyorum der ve konuyu hep geçiştirirdim.ruh ikizim ile başlayan algılayışım da ki açıklık beni bu noktalara kadar getirdi.ve daha sonra o arkadşımın yalan söylediği an ki bakışını daha önce ki yıllar içinde çok kez gördüğümü hatırladım bu beni üzdü ama ardını sorgulamaktan vazgeçtim.bu basit bir örnekti sadece.garip olaylar yaşıyorum o bahsettiğiniz rüyaları ben de yaşıyorum.öncelikle açıksözlüyüm doğrusu önce ben kendimi “deliriyor muyum acaba” şeklinde sorguladım ama yaşadığım küçük mucizeler bir anda gerçekleşen hayallerim bana böyle olmadığını gösterdi.sanırım en mühim mesele hisselerimize güvenmek kendimizden emin olmak.ben kendime ait özgüvenimi kaybetmiştim şimdi yeniden doğmuş gibiyim ve kendimden eminim.ruh ikizimle karşılaşmam da ki ana sebeplerden biri de bu sanırım yeniden özgüvenimi kazanmış olmam.
Gozlerinde gozlerimi gordugum an iste dedim bu.sol omzunda beyaz bir isikta gordum..brida romaninda yazdigi gibi..oyle bir cekim oyle bir enerji..kalbim sanki yerinden cikti geri oturdu..herkes bulanik bir o netti..herkes sussun ben ona daha dikkatli bakayim dedim..sen bu gune kadar nerelerdeydin dedim kalbimden.oyle ozlemisim ki..yillardir aradigim en kiymetlimi buldum sanki..uzakta kaldigimda dayanilmaz aci..aglayip ozledim dedigimde sanki duyuyor da geliyor..bir bakmisim karsimda..ruyamda goruyorum bir bakmisim gercek hayatta karsimda..arada kilometreler var..onu gorecegim gun sanki hava baska guzel..bugune kadar gordugum ruyalar ona cikacakmis..bana kendini ruyamda gosterdi..onu buldugumda tamamlandim artik tamam dedim oldum ben..hamdim pistim yandim derler ya yandim dedim..o suskun ben suskun..susmak zorundayiz..mecbur susmaliyiz..bana susmasin ben biliyim hislerini yeter diyorum sonra korkuyorum..unutmak mi imkansiz..beynimde kalbimde ruhumda yer etmis..gozlerine bakinca ne anlatiyor farkinda degilim..dalmisim gitmisim..tek korkum ruh ikizi ya da ruh esi (ikisi arasindaki farki tam bilemiyorum)olmamasi..platonik duygular o bana karsi boyle degilmi dedim kac defa..ama oda beni gormek icin cabaliyor..ne zorluklara ragmen..ruhum ona akiyor sanki..onun hisleride bubkadar yogunmu..anliyorum yogun ama emin olmak istiyorum..susmasa konussa benimle..ama konustugu an herseyi birakip ona gitmekten korkuyorum..
Korkunun ecele faydası yok 🙂
’emin olmak istemek’ kilit noktalardan biri bu. aslında hepimiz içimizden sorduğumuz bu soruların cevaplarından eminiz ama dile dökülmedikçe acaba mı? diyoruz, kendinizden emin olmalısınız 🙂
Kimseye hissetmedigim cok degisik duygular olunca arastirmak istedim..neydi bu..ruh ikizi kavramini bilmiyordun…ama arastirmalarim beni bu sonuca getirdi..sizin yazdiklarinizi arkadaslarin yazdiklarini okuyunca kendi yasadiklarima benzer olduklarini gordum..bu sayfaya gelip birseyler yazmak bile konunun ortak oldugunu gosteriyor..bu kisiyle ne zaman gulsek ne zaman konussak sanki 40 yilin acisini cikarmak ister gibiyiz..bana bakinca gozlerinin ici guluyor..bana bakinca saskin..korkak..cesur oldugu zamanlar da ise herkes duysun korkum yok der gibi..acik acik herkesin anlayacagi itiraf degil ama bu kadin benim der gibi..fiziksel baglilik ruh bagliligina engel degil der gibi…onun bu hallerini cok seviyorum..ucuncu sahislar bazen aramizda ki cekimi gozleriyle gorup anlamlandiramiyorlar..anlamlandiramazlar..bu hayatta baskalariyla beraberiz..cocuklarimiz var..ayni ortamlarda bulunuyoruz ara ara..kucucuk firsatlarda gozlerimizin derinliklerine iniyoruz ..susmak cok guzel..sanki beyninden akanlari okuyorum…dusuncelerini okuyorum..bana soylemese bile ben kafasinin icindekileri kitap gibi okuyorum..10 saniye kadar bakisip birden irkilip kendimize geliyoruz cunku etrafimizda tanidiklarimiz..o an mekan kavramini unutmusuz..o benim diger yarim..buse hanim eminim kendimden..ondanda eminim..ama itiraf edemeyisimiz cok aci..bu hayatta ona gidemiyorum..giderim ama sorumluluklarim var..o da oyle..maddi acidan cok rahat belli bir kariyeri olan bir adam..ama yillardir aradigim kisi o..parelel olaylar yasamisiz..benzer zamanlarda ayni seyleri yapmisiz..ve bir gun karsimda gordugumde bugune kadar hayatin niye boyle isledigini anladim..bizi tanistirmak icin bazi seyleri yasamamiz gerekiyormus..o kadar ince orulmus bir olay orgusu var ki..sanki onu gorecegim an icin yasanacakmis hersey zamanin otesi…ben leyla oldum.ask tan ote cok guzel bir duygunun icindeyim..ne tesaduftur ki bu satirlari onu gorup yazdim..onceki yazimdada geliyormus evime misafir olarak..aramizda telefonlasma yok..gonul bagi var ama..onu 5 ay da gormesem gordugum an sanki aradan zaman hic gecmemis gibi hicbirsey eskimemis..bazen ona itiliyorum bazen susmak zorunda hissediyorum ayni ortamda konusamiyoruz bile..herkes bize neden bunlar konusmuyor bile demistir..cok yogun duygular..catlayacak gibi oluyorum..konusmaya basladigimizda konu muhim degil..biz birbirimizin gozlerine bakmak icin konusuyoruz…daliyoruz gidiyoruz..o beni sadece bir kere aradi bir bahaneyle..ama anlasiliyor niye aradigi..sesimi duymak icin..dile dokmuyoruz ama konumuma zarar vermemek istiyor galiba bende oyle..bu cok aci..benim dedigin adam baskasinin…bende baskasininim..2010 ekim den beri hem aci hem tarifi olmayan bir mutlulugu ayni anda yasiyorum
çok iyi anlıyorum sizi 🙂 leyla olmak..ben de böyle tarif ediyorum.siz kendiniz için ne düşünüyorsanız o da sizinle aynı düşünüyordur yani dediğiniz gibi ayrı insanlarla olmak tan dolayı size açık net bir şey demeyecektir. yaşadığınız hayat ve tabi ki çocuklar..siz kendiniz için ne istiyorsanız o da öyle..oldukça uzun bir zaman dilimi olmuş herkes için mi böyle bilmiyorum ama mutlaka bir sebepten dolayı bu olaya denk gelmişsiniz herkes karşılaşmıyor ruh ikiziyle bu bir şans, kimselerin görmediği gizli bir dünyanız var onunla orada mutlusunuz ikiniz ama gerçek sanılan dünyaya yansımıyor sadece..belki de böylesi daha güzel belki yaşansa sıradanlaşırdı bilemiyorum.ben kendi açımdan baktığımda 10 yıldır tanıyordum ama ilk kez çok dara düştüğümde zaman benim için durdu kitlendim dediğim kadar kördüğüm bir durumumdayken onun ruh ikizim olduğunu anladım o da anladı bir anda ikimizinde dünyası değişti gitgide daha çok aynı olmaya başladık.yıllarca görüşmediğimzde onunla neden böyle olduk diye çok sorgulamıştım kendimi yıllar sonra gördüğümde ilk kez anladım sadece ruhen değil yüz olarakta birbirimize benzemişiz ve onu iyi ki görmemişim dedim..sizin uzun zaman olmuş ama anlıyorum ki etkisi hala aynı sürüyor.en güzeli kendinizle fazla başbaşa kalmamak yoksa üzücü bir hal alıyor.umarım yakınlarınızla çocuklarınızla güzel bir yaşamınız olur.
evren sandığımız kadar düz değilmiş büyülü bir düzen içinde kurulmuş,herşey ilmek ilmek işlenmiş bunu farkedebildiğimiz için sadece şanslıyız 🙂
Ruh ikiziniz hayatinizdan cikmiyor sanki..bir puskurtme bir cekilme olarak kaliyor hayatinizda..onunla karsilikli sohbetlerinizde farkli olan neydi?sizi ona ceken yetiskin halinizde onda buldugunuz sey neydi?cocukugunuzda ki hangi yaniniz simdi tamamlandi?gozleri size ne anlatiyor..buyuk ihtimal siz de benim gibi asktan ote farkli bir sey diyeceksiniz..buse hanim bu yasadiklariniz zaten normal bir iliski degil benimki de oyle..bu bambaska bir boyut sanki..sadece bizlere ozel diyorum ben..mutluyum onunla…birlikte degiliz ama nasil birseyse mutluyum onunla…varligini icimde hissediyorum..bakislari ruhuma dokunuyor..onu gordugumde bayilacak gibi oldum..konusamadik ikimizde..saniyelerce bakistik..agzimiz acik kalmis…sonrasi tarifsiz bir mutluluk duygusu kapladi icimi..cocugum kucagimda hissettim bunlari ona..o da saskin onunda gozleri parladi..ruh ikizim dediginiz kisiyle en ozelleriniz varsa sadece ikinize ozel bence karsi tarafa platonik degilsinizdir..kimseden almadiginiz tarzda bir elektrik sizi bambaska diyarlara goturen bir enerji varsa zaten bu karsiliklidir..hani elimizi atese atamayiz ya sanki oyle bir sey..bazen nutkum tutuluyor onu gorunce..tek kelime edemiyorum…bazen ona bakarak gulerken dalmisim..onun yanindan ayrilmak zulum geliyor..ruh ikizim dedigim adam bir gun arkadaslarina benden icin ayniyiz ya dedi…nasil mutlu oldum..onun yaptigi bir davranisi ayni anda ben de yapmisim..sende mii dedi cok sasirdi..gulerek evet anlaminda basimi salladim..bu olay cok yasaniyor aramizda…bunlar bizi birbirimize daha cok yaklastiriyor tabiki…tek dilegim aramizdaki mucizeler cogalsin..karsi tarafta ikiz ruh kavramini bilmiyorsa bunun farkina varsin..sizin icinde oyle diliyorum…bu guzelligi bulan sansli insanlar olalim
onunla karşılıklı sohbetlerimizde şuanı ele alırsak hiç bir farklılık yok sanki kendi kendime konuşuyor gibi hissediyorum. sorarken bir şey anlatırken onun verdiği yanıtları zaten biliyor gibiyim bazen garip bir nefes darlığına sebep oluyor bu durum ama ben çok gülerek ya da üzülerek kızarak birşey anlatıyorsam yüz ifadesinden benim anlayışımla olayı o da yaşamış gibi bakıyor.gözlerle konuşmanın bir deyim ya da varsayım olduğunu sanardım ama gerçek olduğunu onunla anladım.
sonraki iki sorunuza gelince çocukluğumda çok fazla akılda kalıcı fazla neşeliydim hep anlatacak birşeylerim olurdu ailem sevildiğim bir çevrem herşeyim vardı ama her yaşadığım mutluluğu hissi heyecanı hüznü anlattığım hiç kimse anlamıyor gibi hissederdim hep bir kişi varmış o beni anlayacakmış gibi hissederdim o kişi ruh ikiziymiş onu öncesinde tanıyordum ama demek ki farkına varmam için gerçek sıkıntılar üzüntüler yaşamam gerekiyormuş ben öyle olduğunu anladım çünkü çok dardaydım ve umutsuzdum çok mutsuzdum.bir anda onu farkettim ve yine o neşeli insana dönüştüm.
aynı olduğunuzu o da farkında demek ki. evet sürekli onun yanında ayrılmak zulüm geliyor sizin evli olmanız bu durumda daha zor olmalı, çünkü bu durumu yaşamayan insanların anlaması gibi bir ihtimal yok gibi, ama bu durum yaşamınızı daha güzel hale getirmiş olmalı yansımış olmalı en azından öyle diliyorum sizin için 🙂
Ruh ikizim olduğunu düşündüğüm kişiyi zihinsel olarak sürekli düşünmem normal mi? Bu bayanlara özgü bir şey mi? Erkekler de sürekli onu düşünüyor mu? Siz özellikle yokluğunda sürekli onu düşünüyor musunuz? Onu düşünmeden yapamıyorum. Özellikle yoğunluk arttığı zaman onu düşünmekten çıldıracak gibi oluyorum bazen.
Evet bu gayet doğal. Ben de çok düşünürüm. Bazen istemsizce bazen isteyerek. Düşünmek haz verir. Çıldıracak gibi yaptığı da olur ama bu çok sağlıklı değil. Kendinize hakim olmalı ve enerjinizi yönlendirmelisiniz. Düşünmek yerine eyleme geçerek mesela…
Bu konuda bildigim kadariyla zihninizi aklinizi ruhunuzu teslim almasi normal..almasaydi zaten buraya yazar miydiniz?karsi tarafin size yaklasmak istedigini ama evli oldugunuzu yazmissiniz..aranizdaki engel cok buyuk..ikinizinde hazir olmadiginiz bir donemde ikinizde sarsilmissinizdir..zaman zaman ondan tiksindiginiz zaman zaman cekildiginiz…bir yerde okumustum…akintiya karsi yuzmek gibi bazen cekilip bazen itilmek…siz yazmissiniz ya gozlerine bakmak enerjimi biraz aliyor bakmasam patlayacak gibi oluyorum…denedim bunu…ben de hep ona baktim..farkettim ki ben de rahatliyorum..erkekler duygularini daha cok gizler..siz de gizleyerek onu tanimaya calisin icinizde..gozlemleyin…ic sesiniz ne diyor?..duymya calisin..zaman sizin..onu rahatca gormenin keyfini cikarin…susmak zorundayiz…itiraf edemiyoruz ..aci zevk veriyor bazen…dusunmeden yapilmiyor hanimefendi yapilmiyor…ben de merak ediyorum erkeklerin dusuncelerini…onlar da bayanlar gibi yogun dusunuyorlarmi…onlarin deneyimleri nasil..
Arkadaşlar hoş muhabbetinize çok müdahil olmadım. Yazdıklarınız başkalarına da ışık tutuyor, bu güzel bir şey, teşekkür ederim 🙂 Bir noktayı aydınlığa kavuşturmak isterim. Hayatlarımız, dilimiz etiketlerle dolu. Şu sevgilim, bu akrabam, bu dostum, bu kankam, bu ruh ikizim… Bu etiketleme eğilimimizin çok sağlıklı olmadığı kanaatindeyim. Çünkü asıl meseleden uzaklaştırır bizi. Bu yoğun hisleri beslediğiniz kişinin gerçekten sizin ruh ikiziniz mi değil mi ya da o da sizi seviyor mu sevmiyor muya odaklanmaktan çok kendi hislerinize odaklanın. Ki zaten yukarıdaki yorumlar boyunca da kendi hislerinizi paylaşmışsınız ve başkalarına da faydalı olmuş. Ama eğer ruh ikizi mi sevgili mi platonik mi gibi etiketleme ve sorgulamalara düşerseniz kısır döngüye düşersiniz. Aslolan sevgidir. Çünkü ruh ikizi deneyimi bir metafor da olabilir. Bir insan bir yeri işaret ettiğinde parmağının ucuna değil gösteridği yere, büyük resmen bakmak gerek. Ruh ikizi deneyiminin geldiği son nokta birlik bilincidir. Her kes, tüm insanlık, tüm doğa ruh ikizidir. Çünkü tek bir yerden geldik. Bir süre sonra tek bir kişiye bu yoğun hisleri değil herkese hissetmelisiniz. Kolay bir şey değil elbet. Ben yapabiliyor muyum? Hayır ama bazen çok kısa bir an da olsa tüm nefret ve ego duvarlarımı aşabilip aynı ruh ikizine hissedilen yoğun sevgi hissini tüm evren ve varoluşa hisedebiliyorum. Anlık… Ama asıl meselenin bu olduğunun da idrakindeyim. Tasavvufta insan aşkı kötü bir şeydir mesela. Aşk tektir. Bir’e olan aşk. Bunun gibi…
Çok teşekkürler zamanin otesi o kişiye duyduğumuz sevgiyi herkese ve herseye duymak cennet gibi birsey olurdu galiba ama gerçekten bu mümkün olabilır gibi sanırım zamana ihtiyacimiz var
zamanın ötesi haklısınız. ruh ikizime duyduğum sevginin benzerini yakın arkadaşlarıma ve bazı akrabalarıma duymaya başladım sanki onları ilk kez tanıyor gibiyim ilk kez onlarla benzediğimizi fark ettim. hayatımda bana ruh ve yüz olarak benzeyen insanları fark ettim sanki bir anda bütün ruh parçalarımı bulmuş tamamlanmış gibiyim.içim kalbim iyilik dolu tüm herkesi barıştırmak her şeyi iyiye dönüştürmek için istemsizce bir çaba içerisindeyim. tüm takıntılarım sıkıntılarım ve bazı hastalıklarım geçmeye başladı. çevremde ki herkes bana gülen gözlerle daha ferah bakmaya başladı.bu ara hayatımda hiç olmadığı kadar istekler küçük mucizeler gerçekleşiyor bu beni biraz korkutsa da iyi olmalı diyorum.
bundan bir kaç ay önce bu konu ile karşılaştığımda oldukça karışık ruh halindeydim, herşey kötü herşey bitmiş düşüncesindeydim.o halimden bu ferah halime nasıl geldim anlayamadım 🙂 zaman ilerledikçe her şey durulmaya başlıyor sanırım etkisi aynı kalıyor ama neden niçin gibi sorgulamalar yerini kesin sonuçlara bırakıyor.
Benim aradığım site bu işte. Ellerinize, yüreğinize sağlık çok faydalı buldum. Konuya gelirsek evet arkadaşlar biz diğer insanlardan farklıyız, diğer insanlar bizi anlayamazlar çünkü onlar bu duyguları hissetmemişler onlara başımdan geçenleri anlattığımda bazen beni deli sanıyolar bazende” hadi ordan bee atıyorsun “dediklerini duyar gibi oluyorum. Nasıl anlatılır bilemem öyle bir noktada tıkanmışım çıkmazı yok, kaçışı yok. Sanki yıllardır hep onu aramışım hergün, her yerde, her zaman. Hani aşık insanlar derler ya” kime baksam seni görüyorum”sanırım bu ruh ikizleri için geçerli değil , ruh ikizleri sadece parçasını bulduklarında evet benim aradığım sensin benim kimsede bulamadığımı sende buldum. Onunla karşılaşmadan bir gün öncesinden biliyordum, hissediyordum birşeylerin olacağını ama anlam veremiyordum, karışıktım, ruhumda başka bir sevinç vardı, durduramıyordum, engelleyemiyordum. O adam 100 metreden daha fazla uzağımdaydı, hiç tanımıyodum hayatımda ilk kez görecektim, Allahım nasıl bir enerji nasıl yoğun his etrafımı sardı çember gibi yanıma yaklaştıkça o yoğunluk o hiss, enerji arıyordu yüzünü bile daha görmemişken tılsımlıydı, mıknatıs gibi çekiyordu. Ve onunla göz göze geldiğimde sanki ruhum koptu ona gitti, kayboldum dünyam değişti sadece bir kaç saniyede. Ona ait olduğumu hissettim, onun da bana ait olduğunu. Sanki ruhlarımız Kal-u beladan beri kaybolmuşta o anda birbirlerini buldular öyle bir özlem öyle bir hasret hiç ama hiç bugüne kadar kimseye karşı hissetmemiştim ruhum çıldırıyordu. O adam benim parçam ve ben o gün onu buldum inanılmaz bir şey. Şuan da birlikte değilizz ama ruhlarımız hep yanyanadır
Zamanın ötesi, ben bu aralar dikkat ettiğim zaman anladım ki sürekli düşünmemin sebebi ona birşey vermem yada ondan birşey almam gerektiği.. Bilinç olarak yükselince onu düşünmemlerim artıyor. Onunda benim gibi bilgilenmesini, birşeylerin farkına varmasını istiyorum. Ona kendimce mesajlar göndermeye çalışıyorum ki farkındalığı artsın. Sezgilerim beni ona doğru o kadar çok itiyor ki… Anladım ki benim yoğunlukları fazla yaşamamın nedeni bilinç olarak önde olmam. Hep ona birşeyler öğretme, birşeylerin farkına varması hissiyatı içine giriyorum.Bazen ona zarar mı veriyorum bu yoğun hislerle diye rahatsız olabiliyorum. 🙁
Yok rahatsız olmayın. Okuduklarımdan hatırladığım kadarıyla bu da sık görülen bir durum. Yani birinin bilinç olarak daha “önde” olması. Ya da farkındalık olarak diyeyim… Bu durumda biri diğerinin elbette kaldıracı oluyor. İçinizden gelen bu istek doğaldır. Süreç genelde şöyle işler ama sadece fikir vermesi için paylaşıyorum, böyle olacak diye bir kaide asla ve asla yok. Farkındalığı yüksek olan diğerini eğitmeye çalıştıkça, bahsi geçen “diğeri”nin bu eğitimi reddetme olasılığı var. Çünkü kaçınılmaz bir transformasyon geçirecek. Bilinçaltı bunu biliyor. Belki de ego tepki gösterecektir. Çünkü değişim ne yazık ki direnildiği taktirde acı getirir ve taraflar bazen bu acıdan kaçarlar. Yani uzaklaşırlar. Eğitim isteğiniz geri tepebilir. Bu da aranıza mesafe koyabilir. Burda sabrınız sınanabilir. Ya da onun da zamanı gelmişse eğer böyle bir direnç göstermeye de bilir. Belki acı ve sıkıntı gene olacak ama dirençsiz olduğunda birbirinizden destek alabilirsiniz.
Özetle içinizden ne geliyorsa yapın 🙂 Akışa bırakmak en rahatı… Tecrübeyle sabit.
Ben kaçtığım zamanlar daha çok acı çekiyorum. Böyle rahatsız mı oluyor düşüncesine girip içimdeki hisleri bastırmaya çalıştıkça ağrıya dönüşüyor,canım daha çok yanıyor. Ne zaman kaçmaz duygularımla, korkularımla yüzleşirsem ağrı sevgiye çok kuvvetli bir enerjiye dönüyor. Onun için etkileşime geçmem gerekli bunu kavradım. Hatta bir ara kendisine hissettiğim özel sevgiden yaşadığım sıradışı birkaç olaydan bahsettim. Şaşkın olduğunu belirtmişti. Bu konu üzerinde yaklaşık iki hafta kadar sonra konuşabildim. Çünkü çok kızgındı, sürekli bana kaşlarını çatıyordu. Benimle olan iletişimini kapamıştı. Yeni yeni tekrar iletişime geçmeye başladık. Kendisine söylediklerim hakkında ne hissettiğini ve düşü düşündüğünü sorduğumda bu konuda söyleyecek birşeyi olmadığını söyledi. Ne olumlu ne olumsuz… Bu düşündüğünün göstergesi.. Bende içimden geldiği gibi davranmaya çalışıyorum, şu rahatsız mı ediyorum düşüncesinden kurtuldukça…
Cok aci..zamanin otesi..cok aci..ozlemek sevmek hissetmek istemek cok aci…ruhuna dokunmak istiyorum onun
Sevgili Zaman..eger tek bir ruhsaniz ve ikiye ayrilmissaniz onun da benzer karisikliklar icinde oldugunu dusunuyorum..kaslarini catmasi neden?neler oluyor ki duygu dunyasi karisik kizgin gergin?siz onunla iletisime gecerej buyuk bir cesaret ornegi gostermissiniz..tebrik edilesi..ben cok sasirdim..gercekten cok buyuk bir adim atmissiniz cok cesurca..o bunu nasil karsiladi..neler hissettirdi size..pek te hazir degil gibimi?
Bilmiyorum, kendisi söylediklerime karşılık cevap beklediğimi söyleyince söyleyecek birşeyinin olmadığını söyledi. Neden kızgınsın dedim kızgın değilim dedi mesela, sonra da konuşmadık. Benim kafayı yediğimi düşünüyor onu saçma sapan bir şeyin içine çektiğimi düşünüyor sanırım. Yapacak birşey yok sabretmekten başka. İç sıkıntısı, yoğunluk, sürekli istemsizce onu düşünme çok zor. Dayanmaktan başka çare yok. Belki sadece ben yaşıyorum bunları. Zamanın ötesinin dediği gibi bir metefor olabilir.
Merhaba anlattıklarınızı okudum.Bende ruh ikizimle karşılaştığımı düşünüyorum.Kendisini ilk gördüğümde hayatımda birşeyleri öğrenmem için hayatıma girdiğini anladım ve ona ruh rehberisiniz dedim.Kendiside spirütüel çalışmalarla ilgileniyor ve hobi kursunda tanıştık,hocam olarak kendisine saf bir sevgi hissediyorum,aşk diyemem ama koruma onu kanatlarımın altına alma onunla tanıştıktan sonra kendimle barıştım,kendimi sevmeye başladım aramızda anlamlandıramadığım bir çekim var ,telapatik bağımız var kendisiyle hayatımda önemli bir insanın kaybından sonra tanıştım onun hayatındada benzer şekilde kayıp ettiği bir yakını olduğunu öğrendim kendisi bu kavramlara yabancı birisi değil.Ve rüyamda onunla çakralarımın dengelendiğini görmüştüm.Dış görünüş olarak çok benzediğimiz söylenemez,duygusal olarak benzer taraflarımız var,benzer frekanslarda olduğumuzu onunla paylaşmıştım bir adım ileriye gidip onunla bu anlamlandıramadığım ruh bağının ne olduğunu paylaşmak istiyorum sanki sonsuz görünmez bir bağla bağlı olduğumuzu hissediyorum nerde ne yaşarsak yaşayalım bir kere de kendisi hastayken şifa enerjisi göndermiştim ertesi gün iyileşip gelmişti.
Merhabalar, teşekkürler yorumunuz ve katkınız için. Çakralarınızın dengelenmesini nasıl, ne şekilde gördünüz merak ettim rüyanızda. Bir de şifa enerjisi gönderdim demişsiniz, hangi enerjiye kanalsınız?
Ruh İkizleri ve özellikleri başlığında gayet açıklayıcı örnekler verilmiş ben de 1 Nolu kaynakta yazılanların hepsinin aynısını yaşadım. linkini paylaşıyorum http://www.yenidunyaicinipuclari.com/2016/06/ruh-ikizleri-ve-ozellikleri.html
Ben de bir kitap önereyim. “Altın Kitabın Sırları” adlı kitabın bir bölümünde hem ruh ikizi hem de ruh eşi deneyimlerini yaşamış olan yazar, ruh ikizinin ne olduğunu ve ne olmadığını, ruh eşi ile arasındaki farkları çok net bir şekilde yazmış. Tavsiye ederim.
Ona karşı hissettiğim özel duyguyu başkalarına karşı, özellikle kendime hissetmeye başladım. Sanki başkalarını kendimi sevmek için sevmem gerekiyor.. Onu sevmeye devam etmem mi gerekiyor? Çünkü onu sevince kendimi sevdiğimi farkediyorum. Karşı cinsten ve evli olması onu rahat bir şekilde sevmemi engel oluyor..
Onu sevmeye devam mı etmem gerekiyor diye bir soru pek cevaplanabilecek bir soru değil gibi… Seviyorsanız seversiniz. Sevmeye devam etmek gerek ya da gerek değil diye bir şey olamaz. Seviyorsanız isteseniz de engel olamazsınız.
Engel olamama konusunda haklısınız. Ne kadar istemsizce düşünmek istemesemde yine düşünmem bazı şeylerin bizim elimizde olmadığını gösteriyor. Bazen acayip bir özlem hissine kapılıyorum ona karşı. Birden oluyor genellikle. Bunun bir anlamı,sebebi var mı acaba? Bunu çözemedim.
selamlar;
Sizlerle tanışmam biraz geç oldu sanırım..Olsun..Herşey zamanı geldiğinde,biz artık hazırken akmaz mı zaten yaşamımıza 🙂
Paylaşmış olduğunuz yazılarınızı okuyorum saatlerdir..Bu yazınızı da kendi deneyimimle iligi olduğunu bilmeden okumaya başladım aslında..Yorum yapan arkadaşların tüm yorumlarını da okudum akabinde..
35 yaşındayım..Kendimi bildiğim an’dan bu yana hep bi bilinmeze hasretlik çektim..Daha önceleri “eksiklik” olarak tanımlardım bunu..Ergenlik dönemlerim,20’li yaşlarım hep bi ait olma,eksiklik duyma dürtüsü içinde geçmiş,geçirdiğim yaşam döngüsüne baktığımda..Bulunduğum ortamlarda,arkadaşlarım arasında ya da bi şekilde biraraya geldiğim insanlarda bi hayatı çözmüşlük,bi tamamlanmışlık,bi vuslat’a ermişlik gibi tavırlar vardı çünkü hep 🙂 Herkes olması gerekeni biliyomuş gibiydi..Büyüyecek,evlenecek,o kısmetimiz olan adam ya da kadını bulacaktık..Ve pektabi o mutlu mesutluğun içine bikaç da çocuk serpiştirecektik..Var olma nedenimiz tam olarak bu değil miydi,benim gibileri eğreti gören sistem anlayışında 🙂 Derken; 30’lu yaşlarıma yaklaşmış bulunmakla birlikte,kendimi özümsediğim dönemlerin başlangıcına eriştim..Ve çabalıyorum da halen..Hiç olmanın hazzına varmaya..Azimli kadınımdır 🙂 Yalnızlığım,gelişimimin en temel taşı..Bunalımlı,depresyonlu olarak tanımlanmama da sebep ama olsun 🙂
Bundan 7-8 yıl önce internet vasıtasıyla bi tanışıklığım oldu..Yaşca benden 4-5 yaş küçük biriyle..o dönemler sevimli,konuşmaktan zevk aldığım bi velet olarak görüyodum ne yalan diyeyim..Lakin,daha ilk konuşmaya başladığımızda sevdim anlam veremediğim bi şekilde..Böyle hani yanımda olsa,sarıp sarmalar yanaklarını mıncıklamaya,öpmeye doyamazdım heralde 🙂 öyle bişeydi..Tamamen saf,tamamen doğal..Zaman ilerledi..Daha da büyüdük yaşça..Yaşantımızda ayrı ayrı şekillenmeler oldu tabi..Ara ara da olsa iletişim halindeydik,aynı tanımlanamaz sevgiyle..Bundan 4 yıl öncesine kadar uzun soluklu bi kopukluktan sonra farkli çekimle yaklaştık birbirimize..ilk defa seslerimizi duyduk o dönemler..Hayatımda duyduğum en güzel ses gibiydi mesela 🙂 Fotoğraflar gönderdik birbirimize,en güzel gülümsemelerimizle..Farkli bi enerjiyle sarmalandım tüm bu zaman boyunca..Engelleyemediğim ama engellemem gereken..Benim yaşam alanımda benimle yol alan kimse yoktu,lakin onun hayatında yol aldığı bi kadın vardı zaten..Hep yargıladığım,hep başkaları yaptığında ağız dolusu sövdüğüm bi durumu kendim için yarattım..İlk defa itiraf ediyorum bunu da..hiç kimseyle paylaşamadım..Paylaşması zor çünkü..
Biz hala canlı kanlı görmedik birbirimizi.,hiç dokunmadık birbirimize,bakmadık gözlerimize..Yazdığı bir kelime bile bedenimi titretiyo buna rağmen..Aynı şehirde bili değiliz oysa ki..Onca mesafeden bedenimi hareketlendiriyo resmen,bildiğiniz gibi değil..Bunu anlatmaya çekinme nedenim de tamamen bedensel bişey midir düşüncesinden sıyrılamadığım içindir belki de,bilemiyorum..İnsanların bu duruma takacakları bi dünya isim var çünkü..Belki aranızdan takanlar bile olacaktır..Artık umrumda değil..Vücudumda ki tüm ayarlar değişiyo,dengeleyemiyorum..Yanında olmak,dokunmak,sarılmak,tenini hissetmek istiyorum..O da aynı şekilde..Yanyana gelirsek gök kubbe yerinden oyanayacak sanki..Öylesine yoğun bi istek..Onun bana hissettirdiği kendime aşığım resmen 🙂 Tutku mu,coşku mu,hiç tadılmamışlılığın verdiği haz mı..Tanımlayamam tüm bunları..Hiç kimseyi,hiç bişeyi sevdiğim gibi değil ona olan sevgi anlayışım..Deneyimlemedim daha önce hiç..Deneyimlenmeyen bişeyden nasıl böyle delice haz alınır ki?
Evet evli bi adam..Benim hayatım hala boş..Tüm bunların öncesinde,onun biraraya gelme isteğini yanıtlamadım hiç..Herşey farklı olur muydu? olması gerktiği gibi mi oldu? Bilinmez..Ama şimdi,olmaması gerektiğini kendime anlatamamışken ona anlatmaya çalışıyorum hiç durmadan..Onunla bağlantı halindeyken, ben’e daha yakınım sadece,onu biliyorum..Hastalıklı bi durum olduğuna ikna etmeye de çalıştım kendimi dönem dönem..Lakin hep demez miyiz ki;Hayat bu..Her birimiz için bi misyon varsa eğer ki,doğru ya da yanlış kavramı bunun neresinde?
Belki bi gözgöze gelsek çözülecek herşey..kim bilebilir ki..Kimisi ten uyumu demiş buna,,kimisi ruh eşi,ruh ikizi..Başka birileri de başka şeyler der elbet..Ben ne diyeceğimi bilemiyorum kelime olarak..Çok sıkıldım artık herşeye bi isim vermekten..Onunla bütünleşip “Hiç” olmak istiyorum diyecem de,bu kavram bile özünde,bişey olmak değil mi aslında 🙂
Velhasıl hayatımın hiç bi alanında hastalıklı değilim..Bazen ön yargılı,bazen öfkeli olduğum doğrudur..Halletmeye çalışıyorum..Empati yapmaktan helak olduğum zamanlar yoğunlukta..Kimseye,yaşamaktan korktuğum bişeyi yaşatmak istemedim hiç..Yapılan herşeyin geri dönüşümü olduğunu düşünürüm..Şimdi ise o sınırın neresinde durmam gerekli? ne için,kim için?
Merhabalar, samimi yorumunuz için çok teşekkürler 🙂 Öncelikle… Yaşadıklarınız akıl dışı, heves, delilik vs. değil. Bunda anlaşalım… 🙂 Biraz delilik olabilir ama her seven biraz da deli değil midir zaten… Yoğun sevginin yan etkisidir delilik 🙂 Yaşadığınızı tek yaşayan değilsiniz yorumlarda da gördüğünüz gibi. Bu belki sizi biraz rahatlatır. İnsanoğlu şüphecidir. Yaşadıklarının sanrı vs. olmadığını görmek için başkalarında da benzer semptomları görmek ister. Benzer çok durum dinledim ve hali hazırda ben de birini yaşıyorum. Hepsinde de ortakmışcasına yaş farkı oluyor ama az ama çok. Amacım kategorize etmek değil, hayatın ilişkiler ve sevgi üzerine bir açığını bir sırrını keşfetmek üzere olabiliriz, ondan bu detaylandırmalarım 🙂 Aslında masallarda, mitolojilerde de ortak temadır bu. Hep bir imkansız aşk teması vardır mitlerde. Esas kadın ve esas adam sayısız engellerle dolu yolda bazen vazgeçme aşamasına gelirler bazen de her şeye rağmen gizlice de olsa engellerin etrafından dolaşırlar, bazen ejderhalarla savaşırlar ama nihayetinde ya bu dünyada ya da bu dünyanın ötesinde kavuşurlar… Dediğiniz gibi bunu isimlendirmek anlamsız çünkü yaftaların ötesinde bazı yaşanmışlıklar ve durumlar… Tarifi olmayabiliyor. Bazen de hayat “Veronica’nın İkili Yaşamı” filmi gibi yönlendirmelerle dolu… Hayatın akışına bırakabildiğinizde kendinizi, filmlerden kitaplardan çıkma durumlar içine girebiliyorsunuz. Bu sizi ilerletiyor, deneyim… Adı üstünde. Biri karar vermek egonun işi demişti… Belki de karar vermeyip hislerinizi takio etmelisiniz… Böylece ne yapıcam şimdi sıkışmalarından da kurtulursunuz. Olacaklar olacaktır 🙂
Samimi geri dönüşünüz için ben de teşekkürlerimi sunarım öncelikle 🙂
Akışına bırakırsam sanki,kıyametler kopacak,,dünya yerlebir olacak,,evrilmeden devrilecek tüm bu evren :)) o kadar da hiç olabilmenin uzağındayımdır belki de,bu önemli kılmanın içinde kendi eylemlerimi..bilemiyorum..Beynim yandı bunca zamandır bu “ait olduğun kültür” dayatmalarından muhtemelen..Artık bi dönem sonra insan evladı başkasına yapacağı yanlış korkusuyla,kendine yaptığı yanlışlarla donatıyo kendini..Ya da en azından ben öyle yaptım hep..
Kendimi arayışta en büyük katkıdır da aslında böyle oluşum..Sorular,bi kopuş olmadan sarmalamıyo insanı..Hiç bir olay,hiç bir mekan,ve hiç kimse durduk yere gelmiyo yaşamımıza,bilirim..ya da tesadüfi girmiyoruz kimsenin hayatına..Çok sonrası için kurgulanmış başlangıçlar olabiliyo,önemsiz gördüğümüz önemsiz zamanın birinde..O başlangıcın herhangi bi diliminde,tekamülümüzün hangi noktada cereyan ettiğini anlıyoruz bi an 🙂 Farkındalık bilinci güzel şey vesselam..
Eğer ki sarılmazsam,bi kez de olsa gözümü gözüne deydirmezsem, mutlak bi çatırdama yaşıycam yolculuğumun gidişatında..biliyorum..kimse kimseye ait değilse,kimsenin ait olmadığına özlem duymak sanırım hiç bir yanlışa da ait olmuyo 🙂 Aitlik nedir allasen hem :))
Demem o ki; akış’ım hissetmekten geçiyo..başka yol bulamıyorum kendime..Deneyimlemek istiyorum..Olacaklar olacaktır 🙂
Gercekten ruh.ikizin olsaydi zaman.kavrami.olmazdi
Sevgili hic..anladigim kadariyla aci cekiyorsunuz..karsi taraf evli ve bunun zorlugu sizi acitiyor..bu konuda konusma imkani buldunuzmu peki?
Bilemiyom yaw… 20 yıl öncemdeki ben, size gıpta ederdi; şimdimdeki ben ise hafif şaşkın, “bu akıl ile bu sorun arasında en az bi karadelik mesafesi var” diyo… Bi cümle okumuştum vaktiyle, “Hayatına anlam katabilmek için sofistike krizler yaratırdı” diyerekten; onu hatırladım. Ne mutlu walla yaw… Ülkede 1937 germanyası tekerrür etmekte… kaldırımlarda suriyeli bebekler bahar tırtılları gibi kıvranmakta… ve birileri de “imkansız aşk” yaşıyo… YEMİN EDERİM Kİ KÜÇÜMSEMİYORUM, EMPATİ HALİNDEYİM VE YAZARAK DÜŞÜNÜYORUM… “Onunla bir kerecik göz göze gelebilsem”deki özlemi giderebileceğinizi umduğum bir önerim var: “Kaldırımdaki aç bebek ile göz göze gelmeyi ve cüzdanınızdaki tüm parayı annesine vermeyi” deneyin… Yüreğiniz mutlulukla dolmaz ve uçuşunuz (orgazm klişesine kıyasla) sonsuzluk kadar uzamaz ise, paranızı iade edicem, söz… İÇTENLİKLE SİZDEN YANAYIM…
merhaba…uzun zamandır yazamamıştım.bu kez ruh ikizim ile ilgili değil fakat ona benzer bir konuyu paylaşmak istiyorum. küçük bir kızla tanıştım tesadüfen bir tanıdığımın evindeydim ona kapıyı ben açtım.gözgöze geldiğimiz an ruh ikizimde olduğu gibi zihnimde garip bir tutukluk oldu.nerede olduğumu falan unuttum bir an yok gibiydim..yanımda 15yaşında bir yeğenim vardı.oda bende garip bir hale büründük,,.kimsin hoş geldin demek bile aklımıza gelmedi bakışıp kaldık. yanımıza ev sahipleri gelince kendimize geldik,küçük kızda utangaçtı ve konuşmadan içeriye daldı,ev sahiplerini tanıyormuş..bir dakika sonra aklımda ki tutukluk geçti bir kenardan kızı izledim.tüm görüntüsü ile yüzce benim kopyam gibiydi..fakat çocukluğum değil şuan ki halimin sanki bir an küçülmüş hali gibi bir nevi benim çocuğummuş gibi bir görüntüsü vardı..ruh ikizimde olduğu gibi o hareket ettikçe gülüp konuştukça kendimi görür gibi oldum..acaba ben mi yanılıyorum belki de kafayı yiyorum düşüncesindeyken, yeğenim geldi.. bu kız sana ne kadar çok benziyor şuan şoka girdim sanki ona senin adınla seslenesim geldi ve tanıyormuşum gibi hissettim sanki sen gibi dedi, yeğenimde benim hissettiğime benzer duygular hissedince konu aklımı fazlaca kurcaladı ve beni biraz korkuttu. bu konuda fikri olan ya da benzer bir olay yaşayan oldu mu? belki de abartıyorumdur diyerek korkularımdan kurtulmam için bir ışık olacak yok mu 🙂 🙂
Neden korkutsun ki? Ben böyle bir şey yaşasam çok heyecanlanırdım ve sevinirdim. Çünkü bu güzel bir deneyim. Evet bu konuda şöyle açıklamalar var: Ruh ailesi… Buradaki aile kelimesi bizim bildiğimiz anlamda aile değil tabi. Daha çok ruhların ya da benliklerin karmik bir bağ ile bağlı olması… Özde herkes bir ve tek. Sen ben yok, yabancı diye bir şey yok herkes tek bir yansımadan, suretten ama tabi büyüdükçe bu bilgiyi unutuyoruz. Bazen sizin yaşadığınız gibi karşılaşmalar yaşayınca bunu idrak ediyoruz. Neden peki herkeste olmuyor de spesifik bazı insanlarda oluyor bu… Bir tür tetikleme. O çocukla, o çocuğun ruhuyla genlerinizde, atalarınızdan gelen bir miras, bilgi parçacığı, kodu ya da ruhen bir çekim gücü varsa yine geçmişten gelen, o kişi size bu tür şeyleri hissettirebilir. Benzer durumları başkalarından duydum ve bu tür çarpışmalar mutlaka bir işaret barındırıyordur. Biz bu işaretleri anlamlandırma çabasına giriyoruz, anlamlandıramayınca da korkuyoruz bazen. Oysa biz anlamlandıramasak da bir sebebi vardı, sadece hissedip yaşamak gerek. Bir sürü cevap verilebilir bu sorunuza dediğim gibi ruh ailesi kavramı ya da benliklerimizin yansımalarıyla karşılaşmamız, aynalarımız vs… Ama en net ve doğru bilgiyi hisleriniz verecektir. Hisleriniz ne söylüyorsa o kızla yaşadığınız çarpışmanın anlamı da budur. Bu konuyu çok güzel işleyen Sense8 diye bir dizi var. Tavsiye ederim.
öncelikle yorumladığınız için teşekkür ederim.. evet bu olayı yaşadığım günlerde korku hissettim çünkü, böyle bir durum olduğu ve bununla karşılaşacağım aklıma gelmemişti.. bu konuları bilen araştıran bir kimse değilim henüz ruh ikizimle karşılaşalı bir yıl bile olmadı..birkaç farklı olay daha yaşayınca bir an ölüyor muyum korkusuna kapıldım sanırım 🙂
aslında hislerim o günler içerisinde bana hemen yanıt verdi, aklımda bir soru bir merak vardı..ve o küçük kız ile karşılaştıktan sonra bu soruma cevap bulmuş olduğumu anladım. o bir işaretti ve onu görebilmek çok güzeldi..
bilen biri cıksın söylesin bize neler oluyor nedir bu dururm ve ne olucak hersey cok garip gercekten ruh ikizyiz ama neden ayrıldık neden butun bunlar
Ruh ikizinle ayrılamazsın diye bir kaide yok. Kimse de bunu diyemez. Çok güçlü bir karşılaşma olduğu için taraflardan biri ya da her iki taraf da fena çarpılabilir ve kaçabilir. Kaldıramayabilir. Çünkü bu karşılaşma iki tarafı de değiştirecek, dönüştürecektir. Şahsi kanaatim tolerans çok önemli ve koşulsuz sevgi olmalı. Yani sahiplenme olmamalı. O benim ruh ikizim nasıl olur da gider, o benim demek çok sağlıklı bir düşünce olmaz. Öyle bir sevgi ki gitse bile içinizfe halen hissetmeye devam ettiğiniz bir sevgi olmalı.
geçtiğimiz günlerde okuduğumda yukarıda ki şu yorum kaldı aklımda “Kaldırımdaki aç bebek ile göz göze gelmeyi ve cüzdanınızdaki tüm parayı annesine vermeyi” deneyin…
bende bir süredir bu konu ileilgili birşeyler konuşmuyorum,aklıma gelenleri yazmak istedim..
. kendi yaşadığım açıdan birşeyler katmak istedim..ben aile ile yaşıyorum ve etrafımda negatif düşünceli insanlar çok,uzunca bir süre benliğimi kaybettiğimi,ruh ikizimle karşılaştığımda onda kendimi görünce hatırladım.ve sonra yeniden pozitifi bir insana dönüştüm ve yeniden insanların arasına karıştım.
.ilk başta bende imkansız aşk gibi acı duyuyordum, sanki varsa yoksa oydu..aslında hala öyle ama onu özlediğim anları nasıl idare edebileceğimi biraz öğrendim..kendimle başbaşa kaldığımda, dışarıya karışıp kendimi bulabildiğimde inanılmaz derece bir huzur kapladı içimi..ve iyi olan beni bulduğumda tanımadığım insanlarla selamlaşıp küçük iyilikler faydalar yapmaya başladım.. o anlarda çok mutlu oluyordum ve ruh ikizim aklıma geliyor acı falan hissetmek yerine oda bu anlarda yanımda olsaydı diye bir tebessüm ediyordum. ama tamamen bu şekilde hissedebileceğimiz anlar olmuyor hayatlarımızda.. herkesin hayat içerisinde bir hengamesi bir stresi var biz ne kadar pozitif olmaya çalışsakta etrafımız bizi yokediyor..böyle olunca da mutsuz yanımız ortaya çıkıyor ve yine onu özlüyoruz.ama kendimce özlediğim anlarda bulduğum yöntem,boş kalmamak ve düşünmemek için bir uğraş bulmak oldu..bekara böyle demek kolay gelecek belki ama evli olanlar için durumun daha farklı olduğunu biliyorum ama yaşamlarında mutlu oldukları mutlu edebildikleri kadar uğraşsınlar bir zaman sonra bu karşılaşmanın sizin için sadece bir şans olduğu fikrine alışıyor ve geçici olan bu dünyada hayatınızı bir şekilde idame ettiriyorsunuz..onu düşünüp acı çekmek yerine güzele iyiye yönlendirmelisiniz kendinizi,sadece çok fazla acı düşünecek kadar yalnız kalmamalısınız..
Sevgili Buse, zaman içinde ruh ikizine duyduğun sevginin kendine olduğunu farketmedin mi? Deneyimlediğim kadarıyla,birini seviyorsak kendimizi seviyoruz; birinden nefret edip kızıyorsak kendimize kızıyoruz.. O acıları çekmemizin sebebide kendimizi kabul etmeyişimizden..Önce kendimizi sevmeliyiz, içinizdeki özü bulmalıyız.. Kendimizi sevince zaten herşey güzel oluyor..
Ayrıca kendinize olan sevginin tadına varıp özünüze aşkla hissetmeye başlayınca da ağrılar oluyor deneyimlememe göre.. Bu ağrılar olgunlaştırıyor. Farkındalığın artıyor.. Dönüşüyorsun.. Tasavvufi kaynaklardan ilimlerden destek almanızı tavsiye ederim. Kafanızdaki sorulara cevap buldukça farkındalığınız artacak.. Birde soruları içtenlikle sorun. Neden Buse bu böyle oluyor? gibi. Cevabını yakın zamanda ya da olgunlaşmanıza göre biraz daha sonra yine kendiniz bulacaksınız. Allah a teslimiyet çok önemli.. Bunu başarmak zor tabi.. Rabbim isteyen herkese nasip etsin..
Gerçek anlamda bir ruh ikizi hikayesi:
https://www.ted.com/talks/tiq_milan_and_kim_katrin_milan_a_queer_vision_of_love_and_marriage
Ruh ikizim dediğin kişiye olan sevgin, kızgınlığın,düşüncelerin,davranışların hep kendine..Egonu yende gel derken aslında kendime diyorum.. Kendinden kendine muhabbet ediyorsun aslında.. Zamanla diğer insanlarında kendin olduğunu farketmeye başlıyorsun.. Şeytani nurani neyse.. Senin yansımaların onlar.. Sen kendini sev, aşık ol ona.. Herşeyin en iyisini en güzelini hakeden sensin.. Herşeyi bilen sensin.. Kendine güven….
Bu güne dek çok hararetli tartışmalar yaşanmış bu yazı altında. Ve şimdi siz ZÖ ruh ikizi yok içimizdeki kadın ve erkeğin dengesi, keşfi mi var diyorsunuz. Bunca insanın bahsettiği ulvi hal bir anda yok mu olsun. İçe mi dönsün insanlar. ruh ikizleri bilinçaltlarındaki bir tamamlayıcı mı sadece ?
Her bilgi elbette katman katman yaşanır ve idrak edilir. İnsan ilk önce ruh ikizi kavramıyla tanışır. Acısıyla tatlısıyla deneyimi yaşar ve ardından içindeki ruh ikizini bulur. Çünkü aslına bakarsanız zaten ruh ikizi denen kavram insanın içindeki ikiliğin dışarı yansımasıdır. İnsanda hem dişil hem de eril güçler var ve biz bunu elbette dışarıda deneyimliyoruz.
Ayrıca mutlak doğru diye bir şey yok. Hatta herkesin kendi doğrusu ve inancı da olabilir. Ruh ikizi mutlaka şudur diye bir dogma olmasın.
https://theeternalbliss.wordpress.com/2011/10/01/phases-of-a-twinflame-relationship/
Bu linki 5 sene önce, bir ara okurum diye yer imlerime kaydetmişim. Yeni okuyorum. Konuyla ilgili okurların göz atmasını tavsiye ederim.
Arkadaşlar bu deneyimi yaşadıktan sonra hayatınızda neler değişti sizdede değişimler neler oldu bajswdebilirmisiniz biraz ben kendimi söyle tarif edeyim bi kere hala acı çekiyorum 3 sene oldu onu söylemek istiyorum çektiğim acı onun yokluğunu n acısı değil ama tam olarak neyin acısı inanin bilmiyorum.ve sanki olmayan aklım yerine geldi sanki birden çok fazla olgunlaştim bilinçaltımda ne var ne yok açığa çıktı ve devam ediyor bastirdigim bütün duygular gün yüzüne çıktı ve uzun bi zaman beynim uguldadi halen biraz devam ediyor.bendeki değişimler bu kadar lütfen sizlerde neler yaşadığınızı paylasirmisiniz birde önce bi ayrılık yasayip tekrar kavuşan varmı aranızda varsa anlatabilir neler olduğunu Teşekkürler
Çektiğiniz acı kendi yokluğunuz olabilir. Bilinçaltında kayıtlı bir sürü şey var. Bastırılmış duygular, kendimizi maskelemek zorunda kalmamız, kısacası kendinizi yaşayamamanız olabilir. Ben de o acıları çok çektim. Hala da çekiyorum. Zaman içinde birşeyleri deneyimleyip kabul ederek,tuttuğun şeyleri bırakarak acılarda rahatlama oluyor. Ruh ikizine duyduğum aşk ben de kendime olan aşka dönüştü. Kendime aşık oldum. Kendime duyduğum aşk Allah aşkı.. Bu ağrılar sancılar beni dönüştürüyor. Farkındalığım arttı, gün geçtikçe bilincim açılıyor. Zihnim beni önceki gibi kontrol edemiyor mesela..İmam Gazali, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Geylani gibi bir sürü önemli zat var. Kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. Ahmed Hulusi’nin kitaplarını okumanızı da tavsiye ederim. Ahmed Hulisi’nin kitapları daha açık ve anlaşılır. İlim ve Zikir ile dönüşüm kolaylaşıyor…
tesekkurler zaman
Anlıyorsun ki gizli bir hazinesin, bu hazineyi de benliklerinden vazgeçtikçe keşfediyorsun.. Kendini kabullenip akışa bıraktıkça özünün farkına varıyorsun… Dönüşüm sonsuz.. Kendini sınırlamadıkça ve kendini hissettikçe idrakinde açılıyor.. Herkesin deneyimi farklı olabilir.. Herkes özel, biricik..
Haklısın sevgili Zaman, herkesin deneyimi biricik ama kişisel olarak tespitlerine tamamen katılıyorum. Benliklerinden vazgeçtikçe kendini keşfediyorsun gerçekten de. Hep kapılar var ve o kapılardan geçip geçmemek senin elinde. Yaşanan her şey bir kapıyı açmaya vesile. Yeter ki farkında olalım.
Benim keşfettiğim aslında bizi yöneten zihin.. Yani şöyle ki sürekli düşünce geliyor.. Eğer o düşüncenin içine girer kendini kaptırırsan onu yaşatıyor.. Seni yönettiğini farkettiğin an,yani düşünceler gelmiş ve kendini kendi kendine konuşurken bulduğun an zihin susuyor.. Zihin sustuğu zamanlarda bilincinde açılmalar oluyor.. Basınç, uyuşma, enerji artışı gibi şeyler oluyor..Yani zihin hem köstek hem destek.. Gelen düşüncelere kaptırırsan kendini köstek, gelen düşünleri farkeder nötr kalıp içine girmezsen bilinçte açılma sağlayıp destek oluyor.. Bir de kendi varlığımızı yani zihin susunca kalan halimizi, buna maharaj benim diyor, sürekli farketmek gerek.. Dürüst samimi birşekilde varlığını hissedince, hiçbirşey istemeyip dünyayla bağın kopunca sıradışı şeyler yaşayabiliyorsun.. Mesela bir gün nefes alış verişimi takip ediyordum,zihnim boş, sadece kendi varlığımı hissediyordum, birden nefesim derinleşmeye başladı, içimde sanki boşluk içinde hareket eden birşey var ama dolu,neydi o bilmiyorum tarif edemiyorum, yaşamak gerek, bir anlığına nefes alıp vermez oldum,ardından kuvvetli bir enerji ciğerlerimde ağrıya sebep oldu. Başka bir örnek verirsem bir ara zaman mekan algısını kaybettim. Yani şöyle gün geçmiş ama o günle hiçbir kayıt yok,sanki o günü ne zaman ne mekan olarak yaşamamışım. Ki normalde hafızam çok kuvvetlidir. Zaman mekan algısı zihin ilizyonu diye öğrenmiştim ama yaşamak bambaşka..
Kısaca arkadaşlar biz fiziksel beş duyudan oluşan varlıklar değiliz.. Kendimizi keşfetmemiz lazım.. Bunu da dışa değil (dünya,düşünceler,başkalarına karşı hissettiğimiz duygular) içe( düşünceler,duygular olmadan saf kalmış halimiz) yönelerek kendi varlığımızı hissederek yapabiliriz..
Tabi bunlar benim deneyimim, herkesin gittiği yol farklı olabilir..
Ayrıca Maharaj’ın Ben O’yum kitabını okumanızı tavsiye ederim..
İkiz ruh karşılaşması kişinin tüm enerji blokajlarının kırılarak, kişinin bilincinde ilahi ve dünyevi olanın kaynaşmasına imkan sağlamak niyetiyle olur. Sonuçta kendi içinde tamamlanmış, enerji düzeyinde androjen (tam ve dengeli) kişi ortaya çıkacaktır.
burada ne demek istiyor ?…..
Merhabalar. Burda kastettiği tam bir denge hali. İnsan kendi içinde ikilikler barındırır. İçimizde hem eril hem de dişil enerjiler vardır. Bilim bile bunu söyler. Mesela erkekte hem erkeklik hormonu olan testesteron hem de kadınlık hormonu olan ostrojen vardır. Testesteron daha fazla olduğu için erkek olur. Kadında da hem dişil özellikler hen de eril özellikler vardır. Ruh aslında cinsiyetsizken dünyaya düşerken eril ve dişil diye ikiye ayrılır. Ruhumuzun diğer yarısı ruh ikizimizdedir. Onunla karşılaşmak demek kendi içimizde eksik olan yanları tamamlama fırsatı demektir. Yani şunu kastediyor bu yazı: kişideki tüm eksiklikler ve ayrıştırmalar bütünlenerek kişinin tam bir insan-ı kamile erişmesi için fırsattır. Ama elbette her ruh ikizi karşılaşması mutlak dengeyle sonuçlanmaz. Yine de çok yol aldırır. Çünkü ruh ikizin senin yapboz parçandır. İkiniz aynı değilsinizdir. Senin eksiğin onun fazlandır. Birleştiğinizde mükemmel bir uyum içindesinizdir. Ama dışarıdan bakınca farklı fibi görülür o nedenle birleşmek çok zordur. Madde ve ruhu ayırma eğilimindeyizdir. Ruh ikizi karşılaşması bu ikisinin ayrı olmadığını hatırlatır bize.
Yine de ruh ikizi kavramı biraz bulanık bir kavram haline geldi bence son zamanlarda. Ya da bazı şeyleri idrak ettiğinizde ne bileyim… Sanki tek bir ruh ikizi yokmuş gibi geliyor insana. Yeri gelince her ruh seni tamamlayabilmek için hazırda bekliyor gibi. Tek bir insana çok mana yüklemek herkesin hayatının bir zamanında mutlaka yaptığı bir şey ama bir süre sonra her ruh benim bir parçamsa bütünlüğün içinde her insan bana bir şeyler katan beni tamamlayanmış gibi geliyor.
bu gerçek hikaye burada yazan tüm ruh eşlerine ışık olsun. Ruh eşinizi bulup sevgi ateşinde yandığınız için şükürde kalın.
beraber olsanız da olmasanız da..
ruh eşliğine inansanız da inanmasanız da..
ya bulamayanlardan olsaydınız…..
” ACINA VE SEVGİNE FAZLA ODAKLANDIĞINDA BENİ GÖRMEZ OLURSUN dedi TANRI
” AŞK ikilik sevgi TEKLİK dir “demişti kadın. Yeşil gözlerinin içindeki dalga, siyahi gözlerde evreni bulurken.
Sevginin yolu, Yaradan’ın yolu aşktan geçiyordu. Her aşkı bulanın sevgiye varacağı garanti değildi ama her aşkta sevginin nağmeleri mutlaka vardı. Boşluğu doldururdu Aşk. Açlığı, arzuyu, şehveti, aidiyeti, sahiplenilmeyi, sevgisizliği ne eksik ise önce onu doldurur sarardı Aşk. ” Aşk olmak ” için aşık olmak şartı. Kalbini ilahiyata açan kapıydı Aşk. Ne güzeldi, ne nefesti, ne mutluluk ve neşeydi… ne güzeldi..
Kadın aşka neden düştüğünü ta başından biliyordu da unutuvermişti yaşarken. Aşkın kendisi olma yoluydu çıktığı oysaki.
Yaşadığı eksik aşklar dünyevi ve geçiciydi. İnsan olma yolundaki farklı basamaklardı. Oysa o kaynağa varmayı istiyordu. Salt ve saf sevginin kendisi olmayı, O kaynakla bir olmayı istiyordu. Yanıldığı nokta ise bunu suretsiz başarabileceği idi. Her yerde O’nu görüyor olması, her canlıya yargısız ve sevgiyle yaklaşıp, bakıyor olması; güneşe, aya, papatyaya,böceğe, doğanın ritmine, acize güçlüye, zayıfa yada kudretliye sevdası, O’ na kavuşturacak sanıyordu. Her yerde Onu görerek ve ibadetle yoğrularak sandı ki Hak yolunda yol alıyor. Hakka varmayı kolay sanıyormuş meğer. Aşka düştüğünde anladı. Kavradı. Aşk sandığı yaşanmışlıkların sadece basamaktan ibaret olduğunu.
Gördüğü, dokunduğu yada duyduğu adamın ne adı vardı, ne sureti, ne mevkii ne toplumun koyduğu yerdeki rolü. Hiçti adam. Hiç sadece ruhtan ibaretti. Kadın Tek ruhun bir parçasına vurulmuştu. Aşka düştüğü aslında tam da aşkın kendisiydi işte. İdrak etmesi zaman aldı. Çarptığında o ruh eşine yada ruh ikizine ki aslında ruh parçasıydı, anlamıştı. Anlamıştı bütüne varma yolunda olduğunu. Lakin nefs’in işi sevgiye vardırmak değil aşka hapsetmekti dünya üzerindeki halifeyi. Aşka kapıldı. İkiliğe düştü. Ha keza adam da aynı yolun sevdalısı aynı sarı taşlı yolun dervişiydi. İblise kurban etmiş sevdasını, kadının peşine düşmüştü.
Ardından gözü aralanınca – henüz açılmadığından – aşkıyla beraber sevgiye varmayı, hem aşkı hem sevgiyi beraber yaşamayı arzuladı. Zahiri de bulduğunu batıniyle bir bütün etmek istedi. Aklını koydu yolun kenarına, kalbine sarıldı sımsıkı. Kalp gözünü ve farkındalık gözünü kocaman açtı. Açtı da ışığa kurban tavşanlar gibi hem yolu şaştı hem aklı. Düştüğü sevda öylesine bütündü ki bütün olmanın hazzından sarhoştu kadın. Duygusal, zihinsel,fikirsel, bedensel bütünlüğün ve tam olarak kayıp olmanın efsunu alev alevdi içinde. Ruhları zaten birdi de kavuşmuşlardı. Duyguları, zihinleri çırçıplaktı. Ne perde ne karanlık ne aykırılık vardı. Bedensel bütünlüğün vecd halinde yok olmaya hayretle bakakalıyordu iki çift dipsiz göz, iki göz yaşıyla..Boşluğu yaşıyorlardı birleşme anında. Kundelini kanalını açıp, şifa kanallarında kaybolup, astralda dahi bir olabiliyorlardı.
Ancak kendilerini bulma yolunda olduklarından zıtlık yağmuru,dolu olup yağmıştı üstlerine. Aynaydılar birbirlerine. Zayıflıklarını, güçlerini, korkularını, fazla ve eksik yanlarını keşfediyor, yoğuruyor düzenliyorlardı. Kendilerini de birbirlerini de katman katman açmışlar, nice törpüleneceklerini toparlamışlardı. Dünya işlerini yola koymuş ama aynı zamanda yoldan da çıkmışlardı. Denge yolculuğunun iki ağır kantarıydılar. Yenişemeyen, yetemeyen ya da fazla gelen. Ne yaşamları, ne yaşanmışlıkları, ne yaşları, ne şehirleri benzemiyordu. Ve Yaradan kendine varmak isteyen herkese yaptığı gibi acıyı ve aşkı ve sevdayı kavurarak koymuştu önlerine. Zor olandı O’na vardıran. O’na sığındıran, O’nda yitip giden. Sevmenin ve sevilmenin doruğunu yaşadılar, kızdılar, öfkelendiler, koptular, barıştılar, ağladılar, seviştiler, acıdılar, çoştular. Kahkahalarından senfoni, gözyaşlarından ırmaklar yaptılar. Onbinlerce kelimeyi aşklarına ortak, sevdalarına meşk ettirdiler. Yıldız yağdı üstlerine kimi, kimi sabah ışığında yıkandılar, denize güneşi, ayı dağa, yaprağı toprağa, ışığı geceye, geceyi portakala kavuşturdular. Birbirlerine can, canan, yaradan oldular. Aynı nefesi paylaştılar. Birbirlerinde hiç oldular. Ne gözler şahitlik etti ne başka gönüller bildi yaşadıkları bütünlüğü. Aşkın kendisi oldular. Bilmeden…
Aşkı zahiride yaşatırsa belki aşka hapsolacak ve kaynağa varamayacaktı. Belki… kimbilir… her halin dengesini kotaracağını sanan kadına adam katılamıyordu. Tutunmak istiyordu adam şimdilik zamana ve mekana. Ömür denilen süreci yaşamanın zorunlu şartıydı tutunmak mekana ve zamana.Yaşamın her yüzünü görmek, her yanına dokunmak istiyordu. doğal ve içsel olarak. Zamanın ötesinden, zamanın içine düşmüştü. Zamandan gelen kadınsa zamanın ötesine geçmeyi istiyordu. Ayrımsandığında bunlar, uslarına insanın varoluş ve kayboluş döngüleri geldi. ( http://kisiselsifreniz.blogspot.com.tr )
Toprak ile suydular aslen. Başak ile akreptiler. Toprak olan hayat verendi, üretendi. Yaşatan, yaşama bağlayandı. Yaşamın bereketiydi. Su olan ise sonsuzluğun kendisiydi. Sınırı olmayan, çağlayan ama durağan, arındıran ve temizleyen. Zaman işlediğinden toprak olan ateş zamanına varmış, su olan ise toprak dilimine geçiş yapmıştı.
Oysa tanış olduklarında toprak olan, hava, su olan ise ateşti. Su ateşten toprağa düşmüş. Toprak sudan çıkıp ateşe dönüşmüştü. Yolda bir olmak imkansıza düştü.
Aşk sevgiye, koşulsuz, karşılıksız sevgiye gebe ve yollarının yönü terse dönmüştü. Bütün olmuşlar, yokluk yoluna çıkmışlardı da yolculuk beraber süremeyecekti. Suretten geçmeden, sureti ardında bırakmadan o bir çift gözden vazgeçmeden, sözü ardına koymadan bu yol yürünemeyecekti. Suret karşısında olduğu müddetçe sevgiye akamayacağını anladı kadın. Suret karşında oldukça surette kalacaktı, surete bağlanacaktı. Ki zaten suret gitmişti aslında sarı taşlı yoluna dönmüştü çoktan.Gitmesi gerekliliğinin kabulündeydi kadın.Yolun güzelliğini en az adam kadar biliyor ama hırçın doğası kimi şımarık bir çocuk kimi agresif bir ergen kimi munis bir nene yapıyordu kadını. Aşması gereken mekanın ötesinde büyütmek ve yaşatmaktı kendi bütünlüğünü, kaynağa adamdan öğrendiği sevgi ile yol alabilmek için birbirlerinden vazgeçmeleri gerekiyordu. Bazı bir ömür sürerdi de bu bütünlük, bazısında aylara sığar, sıkışır evrene salınırdı. Bir bildiği varsa kadının insanın başına bütünlüğü yaşama hali bir kez gelirdi. Devamlı başa düşen bir şey olsa bütünlüğe varmanın farkını anlayamazdı ki ademoğlu. Arayış ve bütün olma isteği için çırpınıp durmazdı.
Yola çıktıkları yere döndüler. Suretsizliğin ve salt ruh oldukları yere. Birbirlerine düştükleri, çarpıştıkları bu noktada zamanın öte yanında, birbirlerine veda ettiler.
“her şeyim olman, hiçliğim olman, ayrılığım olman demekti ” dedi adam
“her şeyim olman, hiçliğim olman ayrılığım olman demekti ” dedi kadın yüreğiyle gülümseyerek yıldızına… gülüşünün içindeki kor’u, suyla toprağa karıştırıp nefes vererek…
bedene tutsak olanı attılar beden hapsine, umursamadan ve umarsızca biraz da.
Uçarcasına özgürdü kalpleri, zihinleri, sonsuzlukta…
Dengenin, bütünlüğün ve Öz’ e varma yolunun iki güzel yolcusuydular. Yolları bir olsa da olmasa da biribirlerinin içindeydiler. Koparılamaz ve sökülemez.
“AŞK Sen sandığınsın, SEVGİ ise BEN’im ” dedi TANRI “
“Sana küçükken anlattığım hikayeyi hatırla… Genç bir prens hakkında. Doğunun kralı babası tarafından batıya, Mısır’a bir inciyi bulması için gönderilen bir şövalye. Denizin derinliklerinde olan bir inciyi… Ama prens oraya vardığında halk, ona bir bardak doldurup verdi ve hafızasını kaybetti. Kralın oğlu olduğunu unuttu. İnciyi unuttu. Ve derin bir uykuya daldı. Kral, oğlunu unutmadı. Haberler, elçiler, rehberler göndermeye devam etti. Ama prens uyumaya devam etti…”
Adam zamanın ötesinden, zamanın içine düşmüştü. Zamandan gelen kadınsa zamanın ötesine geçmeyi istiyordu…
İnsan denen mefhum; özün, tek ve bir olanın, mutlak olanın bir parçasından ibaretti. Etrafı madenlerle kaplanmış özün kendisinden başka bir şey değildi. Mutlak olan dünyayı deneyimlemek isterken kendisini önce ikiye ayırdı. Eril ve dişil… İstedi ki eril parçası da dişil parçası da kendi içinde tekrar bölünsün. Kendi eril ve dişilini bulsun. Ve böylece öz kendisini dünyaya yaydı…
Bir şey arıyordu. Ya da bir şeyi “ol”uyordu. Oldurmak istediği şeyi unutmamak, unutturmamak için bazen kendisine kendi diğer yarısını gösteriyordu. Çünkü istiyordu ki sadece ikilik yok, bütünde birlik var. Bütünü idrak etmeyen parçasına bir başka parçasını gösterip hatırlatıyordu. Neyi aradığını hatırlatıyordu. Özün parçaları özgür iradeliydi. O nedenle öz ve özgür irade aynı kelime köküne sahipti ya zaten… O nedenle bütünün parçasında kalmakta ya da parçadan bütünü görmekte özgürdüler.
Ruh ikizleri aslında ruh parçalarıydı. Tek bir ruhun parçaları… Birbirlerine gösterdikleri tek şey neyi aradıkları ya da ne olmaya çalıştıklarıydı. O nedenle dünyada ruh eşleri vardı. Maddeyi manayı olmayı oldurmayı yaşatan, özün aradığı şeyi bulmasına yardımcı olan… Bir ömrü beraber geçirdiğiniz… Varoluşu tüm yanlarıyla olduranlar. Ama ruh ikizleri, ruh parçaları birer rehberdi. Birer pusula birer hatırlatıcı. Şükür ki onlar sayesinde neyi aradığınızı hatırlıyorsunuz. Geliş amacınızı…
İnciyi arıyoruz hepimiz. Ve sarı taşlı yoldan zevk alıyoruz. Zevk yoksa yol yok, yol yoksa öz yok.
…ve adam her şey için teşekkür etti kadına, parçasına. Neyi aramakta olduğunu hatırlattığı için, çıktığı yola geri koyduğu için, kendisini dengelediği için teşekkür etti.
Ruh parçaları kupalarını evrenin ve özün şerefine kaldırıp yere bıraktılar ve yollarına devam ettiler.
Hayal etmek için, yaşamak için, varoluşu yaratmak için, olmak ve oldurmak için…
https://www.youtube.com/watch?v=VOgFZfRVaww&feature=youtu.be
evren ve zamanın ötesi güzel paylaşımlarınız için çok teşekkürler kaynagının öğrenmem mümkünmüdür
Kaynak biziz. 🙂 Alıntı değil.
evet zten yasamayan bır kımsenın boyle guzel ıfade etmesı ımkansızda yınede bır sorayım dedım evet kadın basından beri biliyor bırseylerın farklı oldugunu gizemli ve degişik oldugunu ama erkek ıcın durum farklı galıba ben bir bayanım bayan gözuyle yazıyorum sizlere ve arayısta olan burda yazıstıgımız tum dostlara yardımcı olması vesılesıyle bende bırseyler soylemek ıstıyorum. bırıncı husus su evrende hersey mukemmel bır zamanlamayla ıslıyo ılk olarak bunu devamlı hatırlatalım kendımıze.bırde ben son ık haftadır adeta bılıncaltımla konuşur oldum .şöyle başladı cok uzuldugum bır zamanda bılınçaltıma sorular sormaya basladım ve ınanırmısınız bılıncaltım resmen konusmaya basladı. bugune kadar basaramadıgım yapamadıgım butun seylerın sebebı bılıncaltımdakı yanlış ınanıslarmıs.hepsı bır bır su ustune dökulmeye basladı.ılkokuldan ıtıbaren o kadar yanlıs ınanıslar bılıncaltımıza kaydedılmıskı ınanamadım. basımıza gelen butun olaylar bılıncaltına atılan ynalış kayıtlar.örnek vermek gerekırse mesela neden hıc paramı tutamıyorum elımde dedım bana para elının kırıdır dedı.zıhnım bu atasozunun anlamını bılmıyordu ama bılıncaltım bılıyodu. bu yanlıs ınanıs yuzunden elımde olanı hep harcadıgımı farkettımve artık bu ınanısı serbes bıraktım bılmıyorum acıklayıcı oldumu sizin için ama kesınlıkle deneyın konusun bılıncaltınızla bızım yasadıgımız sevgı ask her ne dersenız deyın bızım uyanısımızın bır parcası ılerleyen zamanlarda neler olur bılınmez ama sımdılık böyle sevgiler inşahh hepimiz sevmeyeve sevilmeye layık oldugumuzu ve zaten aslında mukemmel oldugumuzu ve sonsuzlukta bır butun oldugumuzu cok daha ıyı anlıyca z bırgun ınsallah sevgıler
Katkınız için çok teşekkürler. Yorumunuz benim için önemliydi çünkü benim de parayla ilgili sorunlarım var. Aşmaya çalışıyorum. Bİlinçaltımla konuşmaya çok çalıştım ama çoğu insan iç sesini duyarken ben duyamadım. O nedenle sesler bana hep dışarıdan geldi. İşaretler dışarıdan geldi. Şu an sizin yorumunuz gibi ya da tanımadığım birinden gelen bir mesaj gibi vs. vs. Ben de terapi almaya başladım parayla ilgili sorunumu çözmek için kendim çözemeyince ama evet sizin gibi başkaları da bilinçaltından gelen mesajları aldıklarını söylediler bana. Yine de evrene çok içten bir soru sorduğunuzda cevabını kah içeriden kah dışarıdan alıyorsunuz gerçekten de.
Sorulara ihtiyacımızın olmadığını da idrak edeceğimiz günlere inşallah 🙂
rıca ederim siz sorunuzu sorun ınanın bılıncaltınız cvp vericektır bu sorunla ılgılı kok ınancım nedır deyın aklınıza gelen cumleler bılıncaltının sesı mutlaka bakın bana parayla ılgılı soyledıgı cumlelere bakın,aka akce kara gun ıcındır mesela ne kadar yanlış bır ınanıs degılmı bılıncaltı bunu nası algılar yanı bırıktırılen para zor gunler ıcındır der ve önce para bırıktırmene olanak tanır sonra onu harcaman ıcın onune kara gunler cıkartır bunun gıbı yanı hep atalarımızın yanlış ınaçlarını tasıyoruz bı yerde .şöylede yapabılırsınız parayla ılgılı olumsuz atasozlerını acıp ben buna ınanıyormuyum ınanmıyormuyum dıyede kendınıze sorabılırsınız sevgıyle kalın
bu arada hayatımın en önemli olayıyla ilgili bir seyler paylaşabılcegım bır paltform burası bu cısan cok önemli benim için ben kendı adıma yasadıgım degısıklıklerı burdan paylaşmaya devam edicem ınsallah helede bırgun bırkere daha onla karsılasma fırsatını bulurda kafamsdakı soruları teker teker cozmeye baslarsam ınanın hepınıze en ıctenlıgımle anlatıcam inşallah tabı sızde yasadıgınız mucızelerı bızlerle paylaşmayı untmayın lutfen
Bence kafanızdaki soruları cevaplamak için onunla karşılaşmayı beklemeyin.. İçinize yönelin.. Kendinize sorun? İçinizden ya da etrafınızdan cevaplar gelecektir.. Benim o kişiyle karşılaşmam kendimi farketmem oldu. Onu sevmek kendimi sevmekti.. Kendimi sevmeyi öğrendim.. Bunca yıl kendime kırgın,küskün yaşamışım.. Hala o sevilmeme duygusu bilinçaltından ağlamalarla çıkıyor.. Çok şükür ki bunları farkedebilmek büyük lütuf.. Hep yalnız sanırdım kendimi. Meğer hep benleymişim, kör gözlerle görememişim.. Kendinizi sevin.. Kendinizi sevdikçe başkalarını, başkalarını sevdikçe kendinizi seversiniz.. Harika bir sistem. Kusursuz. Kendi kendine öğretiyor.. Samimiyetle içinize yönelin.. Ne mucizeler yaşayacaksınız..
Gerçekten de insan kendini sevmeden başkasını sevemiyor. Tecrübeyle sabit 🙂 Sevse bile gerçek sevgi olmuyor, bir sevgi çabası oluyor. Ama sevgi çabası içinde olmak da güzel, insan sevdikçe kendine ulaşmaya çalışıyor, sanki kendi kendisine uzanan bir kol gibi.
Deneyimlediğim kadarıyla sadece doğa, hayvanlar değil, insanlarda bize hizmet ediyor. Hatta özellikle insanlar… Bazen iyi bazen kötü davranışlarla.. Bana göre en çok kötü davranışları bizi içimize yöneltiyor.. Kötü birşey yaşadığımız zaman, başkalarını veya kendimizi suçlamak yerine neden bunu yaşadım diye içe yönelmek gerek.. Ki kendimizi tanımak istiyorsak.. Kısaca kötü bildiğimiz o şeyler bizim iyiliğimiz için.. 🙂
Bu arada zihnin oyunlarını unutmayın.. Bizi içimize yöneltmemek için öyle şeyler akla getiriyor ki.. Siz sürekli birşeyler düşünüyor,kurguluyor, üzülüyor veya sinir oluyorsanız bilin ki zihniniz sizi kontrol altına almıştır..Zihniniz diyorum, çünkü bizi yöneten zihinmiş onu anladım.. Yıllarca ben diye bildiğim aslında zihnimin kontrolünde olan kuklaymış.. Zihninizin sizi kontrol ettiğini farkettiğiniz zaman zihin susuyor.. Veya nefes alıp vererek göğsünüzü hissedin, o zaman da zihin susuyor. Bana göre bu çok önemli bir farkındalıktı.. Umarım sizlere de faydası olur.
http://www.yenidunyaicinipuclari.com/2017/01/ruh-ikizleri-gercek-amaclarn-ve-enerji.html?m=1 kesinlikle okumanizi tavsiye ediyorum çok güzel bir yazi
O zaman ruh ikizi hem aynı olmak hemde farklı olmak. Yin ve Yang gibi. Birbirine benzediğin kadar birbirinden farklı olmak.
Peki insan ruh ikizine kendisi mi karar verir.
Bir blog’ta okumuştum. Kadın kendi yorumuyla “Doğmadan önce bir birliktelik yaşayacağın kişi derim.” demişti. İnsanın kendi tercihi mi olur o zaman.
Peki karşılıklı olup olmadığına neye göre karar verirsin. Yani gerçek olup olmadığına. Kendini kandırıp kandırmadığına. Gelip geçici olmadığına. Bunun açıklaması karşılıklı olunca mı sonuca ulaşır. Yani kişiler karşılaşınca mı. Peki ya o zamana kadar geçen süre. O zamana kadar geçen sürede dinlenmesi gereken ses hangisidir. Dinlediğimiz sesin gerçek, hakikat olup olmadığını insan neye göre karar verir. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu insan neye göre karar verir.
Evet ying ve yang gibi tam olarak.
İnsan ruh ikizine kendisi mi karar verir sorusunu cevaplayabilmek için “kendisi” kelimesinden ne anladığımızı bilmek gerekir 🙂 Yani ben kimim?…
Şu an burada bu soruları soran varlıklar olarak karar verdiğimize inanmıyorum. Varsa bir plan, bu plan çok daha önceden yapılmış ya da yapmış oalbiliriz ama bu planları yapanlar biz miyiz, özümüz mü, şu an konuşan kim… 🙂
Gerçek olup olmadığını anlamanın bir metodolojisi, yolu yok. Sevgi bir teknik içermez. Size şu tekniği uygulayın, şu testi yapın o zaman ruh ikiziniz olduğunu anlarsınız gibi bir şey söyleyemez kimse. Elbette sizi anlıyorum, net cevaplar arıyorsunuz ama isterseniz tüm dünya literatürünü tarayın,s evgi konusunda aşk konusunda teknik bir anlatım bulamazsınız.
Ruh ikizi gibi algılayıp ruh ikizi gibi yaşadığınız bir ilişkiniz olabilir ama karşınızdaki sizle aynı hislerde olmayabilir.
Ben artık tek bir ruh ikizi olmadığı sonucuna vardım kendi yaşadıklarımdan ve okuduklarımdan. İster buna ruh ailesi diyin isterseniz karmik bağlar ama ne olursa olsun karşınıza çıkan ve size bu denli yoğun hisler yaşatan kişi sizin bir aynanız oluyor. O, farkında olmadan size bir şeyler gösteriyor, o bir elçi gibi. O sizi değiştiriyor, siz de onu değiştiriyorsunuz ve bu değişim dönüşüm döngüsüne bir isim bulma çabası anlamsız. 🙂
Ruh ikizi dediğimiz kişi bize sadece ayna.. O deliler gibi sevdiğimiz kişi aslında özümüz. Yani kendimize aşık oluyoruz. Aşkla zamanla egon dönüşüyor. Değişiyorsun.. Bir anımız bir anımıza tutmuyor. Sürekli değişim halindeyiz. Karşımızdaki kişide gördüğümüz herşey aslında kendimizde oluyor.. Kendini sevmediğini mi gördük,aslında kendini sevmeyen benim. Kendine güvenmiyor mu aslında kendine güvenmeyen benim.. Egosu mu coştu,şeytan gibi mi görünüyor,o şeytan benim.. Ruh ailesi olduğuna inanmıyorum. Sadece özüne yöneldikçe, farkındalığın arttıkça başka kişilerde ayna olmaya başlıyor. Onlarda kendimi görüyorum.
Bu sanki kendi kendime oluşturduğum bir oyun gibi.. Zihnini aşarsan özüne kavuşursun.. Özünde seni yakar.. Küllerinden yeniden doğman için..
Eğer hepimiz bir bütünün parçalarıysak ve amacımız bütüne ulaşmaksa, etrafımızdaki herşey bizim yarattığımız ilüzyonsa karşımıza çıkan kişi de bizden farklı biri olmamalı. Ayna bazen bizim aynımız bazen de tam zıttımız olabiliyor. İlüzyonun içinde yarattığımız herkes görmek istemediklerimizi, korktuklarımızı bize gösteriyor diye düşünüyorum. Eğer erken fark edersek ve hemen bu durumdan arınır ve salı verirsek ne ala. Eğer benim gibi anlamak için bir sürü tecrübe yaşamak zorunda kalırsanız her defasında aynanın size hissettirdikleri bir tık daha zor oluyor. Aslında zor doğru kelime değil belki de. Aslında uyanmanız ve farketmeniz için daha fazla silkeliyor. Aynı okula geç kalan çocuğunuzu uyandırmak için sesinizi gittikçe daha yükseltmek gibi. Bağıra bağıra haykırıyor artık, uyan ve arızalarını fark et diye. İster istemez farkediyorsunuz ve iyileşiyorsunuz. Artık eski siz değilsiniz. Yeni bir leveldasınız artık. Bu nedenle de tek bir ruh eşiniz olduğunu düşünmek bana da çok doğru gelmiyor. Her seviyede karşınıza başka bir ayna çıkıyor, başka bir durumu tespit etmenizi ve düzeltmenizi sağlamak için. Ta ki özünüze ulaşıp bütünle bir oluncaya kadar. Umarım bu süreci hepimiz bu hayatlarımızda tamamlayarak özgürlüğümüze kavuşuruz.
Ahmet bey, herkesin kişisel tecrübelerini anlattığı bir platform olmuş burası. Buna fırsat verdiğiniz için teşekkür ederim.
Sevgili @birdebenidinle, asıl ben teşekkür ederim siz de kendi idraklerinizi bizle paylaştığınız için. Gördüğünüz gibi isim, suret ve ön yargı olmadan sadece yaşanılan idrakler paylaşıldığında, kollektif bilinçle sohbet eder gibi oluyor ve kendi açmazlarımıza cevaplar buluyoruz.
Böyle kanalları ücra blog köşelerinde değil hayatlarımızın her alanında açmaya çalışmalıyız. Bunun için de önce kendimize karşı yargısız olmak, sonra çevremize (kendimize karşı ön yargısız olduğumuzda otomatik olarak bu çevremize de ön yargısız oluyoruz aslında) ve içimizden geldiği gibi konuşmak, yazmak, paylaşmak ve yaşamak gerek.
Kendimizi susturduğumuzda, kısıtladığımızda, sınırlandırdığımızda aslında gerçek potansiyelimizi sınırlndırıyor ve kendi kafeslerimizde sıkışıp kalıyoruz. Klostrofobiden müzdarip biri olarak ahkam kesmek için söylemiyorum bunları, aksine kişi kendinden bilir işi 🙂 Kendi sıkıntılarımı çözümlüyorum, farkında oluyorum, paylaşıyorum ve bu sayede hem başkasına cevap veriyorum hem de kendim cevaplara ulaşıp kendimi iyileştiriyorum.
Diğer bir sihirli kısmı da, zamanın ötesi adlı bloga yazılan tüm bu mesajların zaamanın ötesine gitmesi ve zamansızca herkese işaret olması. Bundan 3 yıl önce yazılan bir yorum bugün birinin yaşadığı bir şeye cevap olabiliyor. Blogun ismi hakkını veriyor 🙂
Reblogged this on tabletkitabesi.
Benim ruh ikizi olayına giriş yapmama vesile olan kişiye duyduğum o dayanılmaz duygu azaldı. Ama bazen yineleyebiliyor. Dayanılmaz birşekilde özlem duyuyorum, onu görmek istiyorum. Onu görürsem özlemim azalıyor. Bunu başlarda sürekli yaşıyordum. Zaman geçtikçe azalmaya başladı. Bunun sebebi nedir?
Emin ol tek değilsin bu konuda. 🙂 Ruh ikizi ya da ruh eşi karşılaşmalarında çekim çok güçlü olsa da bazen böyle dalgalanmalar olmasını ben doğal olarak görüyorum. Her ne kadar bu kavramlar çok muallak olsa da ruh eşi karşılaşması durumunda onla çok iyi anlaşabilir ve birlikte güzel vakit geçirebilir, hatta evlenebilir yakın ilişkide olabilirsin. O kadar aynı kafadasınızdır ki çok iyi anlaşırsınız. Ama ruh ikizi karşılaşmaları ekseriyetle uzak mesafe ilişkisinde oluyor, ha deyince görüşülemiyor, arada yaş, sosyo kültürel uçurum ya da mesafe gibi engeller olabiliyor ve genelde çok çekişmeli ilişkiler oluyor. Bunum sebebi ruh ikizinin senin aynın değil de senin ying yangın olması. Yani sendeki olmayan ya da kendinde bastırdığın, sevmediğim yönleri onda görürsün. Uzun süre görüşmediğinde büyük bir çekim hissedersin çünkü mıknatıs gibi bir çekim ve içgüdüsel bir tamamlanma isteği ile dolu olursun. Ama bazen ondan soğursun çünkü bazı özellikleri senin kendinde de olan ama sevmediğin bastırdığın yanlarındır. Özetle ruh ikizin egonu törpülemeye çalışır. Bu itme çekme süreci bazen yorucu olabilir.
Aynen dediğiniz gibi, itme çekme beni çok yorduğu için ruh ikizim dediğim kişi ile iş dışında konuşmamaya çalışıyorum. Aynı iş yerinde çalışıyoruz. Başlarda o kadar çekişme oluyordu ki git geller beni çok yordu. Bende mesafe koyarak durgunluğu sağlamaya çalışıyorum. Dibimdeyken içten bir konuşma yapamamak dibimdeyken özlemek zor geliyor bazen ama git gellerle yorulmaktan daha iyi geldi bana. En azından birbimizi incitmiyoruz.
Bi de bu çekimleri,özlemeleri, itmeleri bi ben hissediyormuşum gibi geliyor. Sanki karşıdaki kişide yok gibi geliyor çoğu zaman. Çok nadir bana çekildiğini hisetmişliğim oldu.
Bu kader veya tesadüf değildir. Çok az kişi arasında olur ve “kalp kalbe karşıdır” lafıdır aslında bir nevi . İki kişinin kalplerini tamamladıkları ve aralarındaki enerjinin çok sağlam olduğunu gösterir. Birbiri için yaratılmak terimi bu olsa gerek
ruh ıkızınızı bulsanız bıle onu hep ıskalarsınız ya bır adım otenızde olur gıdemezsınız yanına ya da herkes bulusur gorusur onunla ama sız goremezsınız bu boyle surer gıder…
Katılıyorum. Hatta neden bunun böyle olduğu hususunda çokça düşünmüşümdür. Evrenin işleyiş sistemi içerisinde bu tür bir bağ belki de evrenin işleyişine aykırı… Madde ve anti madde birleştiğinde malum birbirlerini yok ederler. Belki de mutlak bir ruh ikizi birleşmesi (ruhen ve bedenen mutlak bir tamamlanma) bir tür yok oluşa sebebiyet vereceği için sistem bu tür birleşmelere karşı direnç gösteriyor olabilir.
Ayni ortamda oldugumuz zaman konustugumuz ya 3 ya 4 cumle…sanki daha fazla konusursak herseyi birakip ona gidecegim gibi…ya da herkes konusurken herkesle konusurken onunla konusamamak vedalasamak merhabalasamamak…sunu farkettim onunla ayni ortamdayken bir an daldim ve gozumun onune bazi goruntuler geldi o ve ben cok samimi oldugumuz anlar sanki gecmisten anilar gibiydi…gunduz gozu acik ruya gordum sanki…sonra ona baktim meger o da bana coktan bakiyormus zaten acaba dusuncelerinimi okudum…caresizim…ona adim atamam ondan adim bekleyemem…bazen bir cumleye ihtiyacim oluyor onu soylese bana yeter omrum boyunca yeter bazi seylerin farkindayim yanindayim dese bana yeter diyorum…dogal olarak aramizdaki bu cekimi gorenler daha fazla ileri gitmesinler diye galiba aramiza set cekmeye calisiyorlar bizim iyiligimiz icin ama bazen insanlara gucum yetmiyor ben onunla daha fazla konusmak ona daha fazla bakmak isterken bakamiyorum konusamiyoruz butun insanlardan nefret ediyorum o an…o kadar caresizim ki…
Sayın soulmate aşkı aşın.. Ne sırlar farkedeceksiniz.. Bunu içinize yönelerek kendinizi farkederek kendinizi gözlemleyerek daha rahat yaparsınız.
Merhabalar, sanlamlı bu Ruh ikizi yazısı paylaşımı için teşekkür ederim. Ruh ikizi yolculuğu olan biri olarak soruyorum, Ruh ikizi alanında danışmanlık hizmeti veren bir kurum tanıyor musunuz.?
Özellikle sahte ikiz mi yoksa gerçek ikiz yolculuğunda olup olmadığımı anlamak istiyorum, ikiz alev yolculuğu konusunda deneyimi ve uzmanlığı olan birine danışmak istiyorum, teşekkür ederim.
bütün yorumları okudum,, bu site yüzünden uykusuzum bi kaç gündür zaten 🙂 ne güsel hisler içinde olanlar var..gerçek mi değil mi kısmına takılanlar olmuş, ruh ikizi deneyimi yaşamadım, biri demiş ki gözlerine bile bakamıyorum,, güsel şeyler bunlar, gerçek mi değil mi kısmında da nacizane görüşüm; senden başka kim bilebilir ki gerçek olup olmadığını ki sevgi gibi bir kavramdan bahsediyoruz..gerçek neye inandığındır.. fikir bazında tabii danışılır bilgi paylaşılır.. ben öyle hisler içinde olsam konunun yazılı metinleri hatim edip, o kişiyle iletişime geçerdim içimde varsa bi şüphe gerçekliğine dair.. bunu anlamanın en kolay yolu bu diye düşünüyorum..
leylayla mecnunun yaşadıklarını mecnunun aşk için nasıl aklını kaybettiğinı ruh ikizleriyle karşılaşan insanlardan başka hiç kimse bir anlam veremez anlayamaz…
Öyle 🙂 Keza tarih boyunca tekerrür eden bir anlatıya dönüşmüş ve hep aynı tema.
6 yıl sonra tekrar merhaba 🙂
Merhabalar 🙂 Tanıyamadım sizi ama hoşgeldiniz yeniden 🙂
Merhaba sevgi yolcuları,
Bende naçizane kendi yaşamış olduğum deneyimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Biliyorum ve anlıyorum ki bu konuyu araştıran sevgi dostları her deneyimde kendinden birşeyler buluyor. Bu sebeple sayfa sahibine buna vesile olduğu için teşekkür ederim.
Geçtiğimiz yıllarda spritüel konulara olan ilgim ve merakım beni enerji çalışmalarına doğru yönlendirmeye başlamıştı. Herkesi affettiğim ve serbest bıraktığım , ruhumun karanlık gecelerini yaşayıp iyileşmeye başladığım bir zamandı.Hayatım boyunca hep gerçek sevgiyi aramış fakat hiçbir ilişkimde bunu tam olarak hissedememiştim. Tamda bu dönemde kundalini uyanışı ile ilgili yaptığım araştırmalar sırasında onunla tanıştım. Kendisi enerji çalışmaları konusunda bilgili, deneyimli ve işinin ehliydi. Bana yardımcı olmak istediğini söyledi ve bu şekilde muhabbetimiz başladı.
İlk kundalini uyanışım onun sayesinde oldu. Gerekli olan tüm aktivasyonlarımı kendisi yaptı. Yaptığımız bir enerji çalışması sırasında yoğun ve daha önce deneyimlemediği bir enerjinin benden ona doğru aktığını söyledi. Bunun ne olduğunu bir süre kendisi de anlayamamıştı. O gece ben ilahi bir rüya gördüm ve ona anlattım. Bu rüyanın ne anlama geldiğini önceleri bende anlayamamıştım fakat sonra çözebildim. İkimizin bir araya gelmesinde meleklerin büyük etkisi oldu. Ben ruh ikizi kavramına onun kadar hakim değildim o zamanlarda. Sonradan yaşadığımız bazı eş zamanlılıklar ve olaylar bunu derinlemesine araştırmamı ve daha iyi anlamamı sağladı.
İkimiz farklı ülkelelerde, farklı kültürlerde yaşamış fakat benzer hayat deneyimlerine sahiptik. İkimizinde mutsuz fakat devam ettirdiğimiz evliliklerimiz vardı. Kişilik olarak birbirimizin zıttı olduğumuz gibi aynı zevk,ilgi alanı ve görüşlere sahiptik. Konuştuğumuzda zaman kavramını yitiriyor, nasıl geçtiğini anlamıyorduk. Sanki dünyada ikimizden başka hiçkimse yokmuş gibi herşey anlamını yitirmişti. Aramızda çekim muazzamdı. Birbirimize ayna oluyor, eksik ve yanlışlarımızı gösteriyorduk.Birbirimiz olmadan yaşayamayacak gibi hissediyor hatta birkaç saat konuşmadığımızda kalbimiz sıkışıyordu. Tek isteğimiz kimse zarar görmeden ve üzülmeden bir araya gelebilmekti. Birlikte insanlık yararına yapacağımız çalışmaların hayalini kuruyorduk.
Kundalini uyanışına geçenler iyi bilir , ilk aşamalarda yüzleşemediğiniz veya birtürlü bırakamadığınız korkular, duygular gün yüzüne çıkar ve bunlarla sınanırsınız. Geçmişten gelen korkularım ve yüzleşmelerim , eşimle olan kadar büyük değildi. Yıllardır mutsuz bir birlikteliği sürdürüyor ve bir türlü bitirecek cesaret ve gücü bulamıyordum. Kundalini uyanışı bunu acı bir şekilde tetikledi. Acı diyorum çünkü her birimiz için çok sancılı bir süreçti. Çok detaya girmeyeceğim , eşimle karmik bir süreç olduğu için bu durum beni ve ruh ikizimi çok yaraladı.
Ruh ikizim kendi yoluna gitmeyi seçti. Bende yeni bir sayfa açarak tek başıma yeni bir hayat inşa ediyorum.
Bu süreçte ölmeden ölmenin ne demek olduğunu yaşadım. Dibin dibini gördüm, şimdi ışığa doğru ilerliyorum. Sana bu deneyim ne öğretti derseniz, kesinlikle kendimi bulmamı sağladı diyebilirim. Ruh ikizim öyle bir zamanda geldi ki hayatımda cesaret edip yapamadığım şeyleri yaptım, kaderime kendi irademle yön verdim ve kendime değer vermeyi öğrendim. Koşulsuz sevmenin ve sevilmenin anlamını yaşayarak anladım. Bakış açım tamamen değişti, farkındalığım arttı.
Ona gelince, uzun zamandır görüşmüyoruz ama rüyalarıma giriyor ve bana bazı mesajlar veriyor. Biliyorum ki değişim ve dönüşüm içinde, onunda bazı karmik yükleri var. İkimizde dönüşüp frekansımızı tekrar yükselttikten ve karmik döngülerden çıktıktan sonra , ilahi adalet tecelli edecektir. Ben kaderime güveniyorum ve evrene teslim oldum. Verdiği sözleri tutmadan gitmiş olmasına rağmen onu affettim. Evren bana geçmişi bırakmam gerektiği konusunda sürekli mesajlar veriyor. Hergün tekrarlayan ve ayna sayılar görüyorum. Kollektife baktığımda aynı durum diğer ruh ikizlerinde de mevcut şuanda. Herkes benzer süreçlerden geçiyor,farkındalığını yüksek tutup birbirini dönüştürenler çok daha çabuk ve ağrısız süreci tamamlıyor.
Dilerim bu yolda melekler yoldaşınız, yükselmiş üstatlar ışığınız, Tanrı yar ve yardımcınız olsun
Deneyiminizi tüm içtenliğinizle paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Bu paylaşımınız gerçekten de çok değerli çünkü yaşadığı deneyimi anlamlandıramayıp spesifik anahtar kelimelerle Google’da aratanlar bu yazıya ulaşıyor ve yazıdan çok daha kıymetli altındaki yorumları, deneyimleri okuyorlar. O nedenle en çok yorum alan yazım budur blogtaki. Böylece bilgi edinmek isteyen okurlar bilgiden çok daha değerli bir şeyi, direkt deneyimi okuyorlar.
Yaşadığınız deneyime gelince, bir ruh ikizi ilişkisi nasıldır sorusunun en net cevabı deneyiminiz. Direkt sizin yorumunuzu gösteririm uzun uzun anlatmak yerine çünkü tam olarak böyle yaşanıyor ve çok güzel ifade etmişsiniz. Keza ben de benzer bir süreçten geçtim ve yazımda da belirttiğim gibi gerçek ruh ikizleri kavuşamıyor. Sanırım kavuşup mutlu huzurlu acısız bir ilişki yaşayabilenler ruh eşleri. Fakat bu kavuşamama hali muazzam bir tekamülü ve dediğiniz gibi ölmeden ölmeyi tetikliyor.
Tekrardan teşekkürler ve diğer yazılar hakkında da yorum yapabilir, bilgi deneyiminizi paylaşabilirsiniz.
[…] Tüm bu bilgilerle Leyla ve Mecnun’un ikiz ruh yolculuğunu hissetmemek, Şems ve Mevlânâ arasındaki aşkı anlamamak talihsizlik değil de nedir? Şems, Mevlânâ; Mevlânâ da Şems iken, onlar aynı ruhun farklı enerjileri iken, birbirlerini bulduktan sonra bütününe kavuşmanın verdiği sarhoşlukla birbirlerinden ayrılmamayı istemeleri nasıl anlaşılmaz?Mevlânâ’nın Şems’ten ayrıldıktan sonra ölene kadar renginin sapsarı olması, ancak inzivaya çekilip çileye sık sık girmek sureti ile hayata katlanabilme gücünü kendisinde bulması nasıl yadırganır? Kendi içinde Şems’i bulduktan sonra gönlünden dökülen Mesnevi’yi okurken bizler yaşananlara manen şahit olmaz mıyız?Ruh’un tekâmül yolculuğu asla bitmez.. Ve Hakk boyutunda (rûh-mânâ boyutu) insanın ruh ikizi, yine kendisidir.Büyük usta Rumi’nin de söylediği gibi ”Sevenler en sonunda bir yerlerde buluşmazlar. Onlar en başından beri birbirlerinin içindedir. Bütün mesafeler yürekte başlar ve biter.”Derleyen ve Yorumlayan:Özgecan BerdibekYararlanılan kaynaklar:AGIZZA, R. (2009), Antik Yunan’da Mitoloji, Z. İlkgelen (Çev.), Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.BRONTE, E. (2018), Uğultulu Tepeler, Naciye Akseki Öncül (Çev.), Can yayınları.COELHO, P. (2019), On Bir Dakika, Saadet Özen (Çev.), Can yayınları.GILBERT, E. (2013), Ye, Dua Et, Sev, G. Bulut ve Z. Kumruluoğlu (Çev.), Pegasus.PLATON (2015), Şölen, Furkan Akderin (Çev.), Say yayınları.http://www.divinitymagazine.com/twin-flame-stages/https://lonerwolf.com/twin-flame/https://www.thelawofattraction.com/twin-flames/ http://www.bilgikitabi.net/ikizruh.htmhttps://zamaninotesi.com/ruh-ikizi/https://ruhsalwordpresscom.wordpress.com/2015/09/19/https://moralev.com/2013/11/20/gunun-melek-karti-ebedi-ve-ezeli-sevgi/ […]
Bu sayfaya daha yeni karşıma çıktı. Kendimi define bulmuş gibi hissediyorum. Daha 19 yaşımda aynı yoldan yürüdüğüm insanların yazılarını okumak harika bir his, bunun için Zamanjn Ötesine teşekkürlerimi iletiyorum. İkizimi ilkokulumdan be tanıyorum ve bu yazıları okuyunca ne kadar çok çeşitleri olduğunu anladım. Mesele gerçekten ‘ben’ den ‘biz’ e dönüyor. Ne mutlu sevgisi tadan insanlara ya
Güzel yorumun ve değerli katkın için çook teşekkürler Esra 🙂 Kesinlikle, “benden bize dönüyor” ve bunu deneyimlemek bir lütuf. Daha doğrusu sevginin böyle yoğun ve insanı kendisinden çıkartıp yine kendisine döndürenini yaşamak bir lütuf. Deneyimini ve hissini paylaşman çok kıymetli, bu sayede başkaları “yalnız değilmişim” diyor ve bu blogun en çok sarf edilen cümlelerinden biri bu.