Varoluşun Kendini Gerçekleştiren Kehaneti

Ortalama okuma süresi 6 dk.

Tarot The Fool

Dikkat! Bu yazı geleceği değiştirir… 🙂

Evet… Bu yazıyı okumak geleceğinizde değişikliğe sebep olacak ve bir dizi olayı tetikleyecektir…Aslına bakarsanız her şey geleceği etkiler ve değiştirir. Çünkü gelecek henüz, en azından bizim içinde bulunduğumuz lineer zaman çizgisi üzerinde yaşanmamıştır. Bir seçim yaptığımızda olası sonsuz ihtimaller teke düşer ve seçimin sonucu anına gelindiğinde geçmişteki seçimle yaratılan gelecek gerçekleşmiş olur. O nedenle en ufak davranış, hareketlerimiz, bir elbise alırken seçtiğimiz renk bile geleceği değiştirir…

Bu yazı “Kendini Gerçekleştiren Kehanetler” fenomeniyle bağlantılı olacak, o nedenle konuya giriş niteliğinde bu küçük blogumun en çok okunan ve ilgi gören yazısını önce okumanızı tavsiye ederim henüz okumadıysanız. Kısa bir yazıdır, sıkılmadan okuyabilirsiniz:  Kendini Gerçekleştiren Kehanetler

Aylar önce yan taraftaki anket modülü üzerinden başlattığım küçük anketin sonucu beni şaşırtmadı.  “Aklınızdan geçen, bazen sadece düşündüğünüz bazen istediğiniz şeyler başınıza geliyor mu?” diye sormuştum ve yüzde 50’den fazlası; “Evet, olumlu ya da olumsuz düşündüğüm şeyler başıma gelir, gerçekleşir.” cevabını işaretlemiş. Bu ne demek oluyor? Aslında bu cevap başka bir soruyu doğuruyor. Bunu bir örnekle açıklayayım. Tarot kartlarını bilirsiniz ya da en basitinden iskambil falları… Nitekim iskambil destesi tarot kartlarından türetilmiştir. Her neyse, tarotta kartla geçmişi şu anı ve geleceği gösterir. Son kart gelecekle ilgili bir kehanet taşır. Bazılar der ki baktıran kişi son kartın açılmasını isteyip istememekte özgürdür. Çünkü son kartı açtırır ve olumsuz bir şey çıkarsa bu kaderini bağlar ve kartların kehaneti gerçekleşir… Bazıları da kartların kehanet yaratmadığını, sadece o an için en olası geleceği ortaya koyduğunu söyler. Her iki durumda da kartlar bir gelecek öngörüsünde bulunur ama geleceği kartlar mı yaratıyordur yoksa gelecek zaten belli, kartlar sadece bir monitör müdür bunu gösteren… Bu çok ilginç bir fenomendir, bir başka fal türü ile bu örneği çeşitlendirmeye çalışayım. Yıldızname falı bakan bir yaşlı amcaya gitmiştim. Amca benim isim ve doğum tarihim, de kullanarak bir dizi hesaplama yaptıktan sonra eski bir kitaptan bir sayfa numarasına ulaştı ve o sayfayı açıp geçmiş şu an ve geleceğimi okumaya başladı. Amcaya bir daha gelirsem aynı şeyleri mi okuyacağını sorduğumda hayır dedi, hesaplarken ay ve yıldız konumlarına da dikkat ediyorum, o nedenle bir daha geldiğinde geldiğin o ana göre bunların konumu değişeceği için hesaplama da değişecektir ve o an için olan falın ortaya çıkacaktır… Düşününce kendi içerisinde tutarlı ve mantıklı bir şey olduğunu gördüm bunun. Çünkü gelecek henüz yaşanmadığına göre sürekli şu an yaptıklarımıza göre şekillenecek, olasılıklar yer değiştirecekti. Yıldız fallarına inanmak ya da gerçekliğini sorgulamak bir yana, bu anlayış gerçekten de zaman kavramını anlamada çok ilginç bir fenomen teşkil eder.

İlgili yazı:   Gerçeğin Ötesi

Bu açıdan düşünmeye devam edersek gerçekten de falların olası geleceği gözler önüne serdiği gerçeği daha akla yatkın duruyor. Aynı Laplace Şeytanı düşünce deneyinde olduğu gibi… Laplace der ki; bir varlık olduğunu düşünün ve bu varlık evrendeki her partikülün o anki konum ve zaman bilgisine sahip ve sonsuz bir işlem yeteneği var. O halde aynı bizim hızını ve konumunu bildiğimiz bir aracın A noktasından B noktasına tam olarak kaç saatte varacağını hesaplayabildiğimiz gibi, bu varlık da evrende olabilecek her şeyi hesaplayarak geleceği bilebilir. Diyelim ki bir adamın evden daha çıkmadan önce yolda kaza geçirip geçirmeyeceğini bilebilir. Evden kaçta çıkacağını zihnine bakarak bulabilir, o saatte olacak trafik yoğunluğunu bütün araçların konum bilgisini bildiği için hesaplayabilir, trafik lambalarının yanma sıklığını zaten bildiği için hesaplayabilir ve karşıdan karşıya geçerken çarpılıp çarpılmayacağını bulabilir ve tüm bunları daha evden çıkmadan bilebilir eğer böyle bir varlık olsaydı… Hatta bir adım öteye gidersek, bu varlık geleceği değiştirmek isteseydi adam evden çıkıp yolda giderken rüzgarla “tesadüfen” kaldırıma düşmüş, tam da adamın ayağının basacağı yere gelmiş bir kuru ağaç yaprağını katalizör olarak denkleme sokar ve adamın kayıp düşmesini sağlayabilir, olası kazadan birkaç saniye farkla kurtulmasını sağlayabilirdi ya da tam tersi ölmesini…

Demeye çalıştığım Laplace şeytanı gibi doğa üstü hatta tanrısal yetenekleriniz bile olsa ancak olası geleceği hesaplayarak tahmin etmek mümkün, geleceği henüz yaşanmamışken bir monitörden izlemek mümkün değil, çünkü adı üstünde yaşanmamış ve şu an yaptıklarımızla geleceği etkiliyoruz. Aslında her anımız bir kendini gerçekleştiren kehanet. Düşünüyoruz, bir şeyleri kaybetmekten korkuyoruz ve kaybediyoruz. Bir şeyi kazanamamak aklımızın ucundan bile geçmiyor bazen de, kendimizinden çok emin oluyoruz ve kazanıyoruz. Bu konuda bir şey söylemem gerek… Acemi şansı diye bir şey gerçekten var ve bunu ispat bile edebilirim. Lise yıllarımda lgs vardı, yani liselere giriş sınavı ve onun önemli bir sınav olduğunun idrakinde değildim, bana parasız yatılı ve bursluluk sınavları gibi kazanıp kaybetmenin çok da önemli olmadığı, her halükarda bir liseye gireceğimi sandığım bir sınav gibi gelirdi ve o nedenle hiç heyecan yapmamıştım, sınavı sorunsuz geçtim iyi bir liseyi kazandım o dönem için. Lakin öss gibi yani üniversite sınavları gibi her şeyin daha idrakinde olduğunuz zamanlarda kötü olasılıklar daha fazla yer edinir zihninizde. Böyle zamanlarda aklınıza gelenin başınıza gelmesi daha olasıdır ve zaman sorunum vardı, bunun hakkında endişe ediyordum ve nitekim zaman yetmedi, daha iyi bir yeri kazanabilecekken daha azıyla yetindim. Bunu anlatmamın sebebi olaylar ve durumlar hakkında bilgi sahibi olmanın kendi kendini gerçekleştiren kehanet yaratmada daha etkili olduğunu göstermekti. Birinci durumda herhangi bir kehanetim bile yoktu, sınavın sonucuyla ilgili bir öngörüm yoktu ve olması gerektiği gibi oldu ne kadar çalıştıysam onun hakkını aldım. Lakin ikinci durumda sınavın sonucuyla ilgili zihnimde oluşan kehanet gerçekleşti. Benden daha başarılı olmalarına rağmen aşırı heyecandan, ya kazanamazsam korkusundan barajı bile aşamayanlar da oldu. Çünkü zihin kehanetler yarattı ve gerçekleşti. O nedenle olumsuz hisler bir miktar daha güçlüler olası potansiyellerini gerçekleştirme konusunda. Oysa ki olumlu bir şey olması için bazen hiç birşey yapmamak bile yeterli olabiliyor. Bu tıpkı tarot destesinin ilk kartı, sıfır numaralı kart olan joker ya da aptal kartı gibi. Bu kart saf, temiz, aslen hiçbir düşüncesi olmayan, yeni maceralara atılan bir kişiliktir. Tüm meditasyonlar da bu sebeple zihnimizi boşaltmamızı öğütlerler. Namaz kılarken başka şey düşünmemek gerekliliği bundandır, tespih çekmek doğu öğretilerindeki mantrayla aynıdır ve aslen zihni boşaltmak için tek bir kelimeye odaklanma ilkesine dayanır. Çünkü yapıp etmelerimiz dışında düşüncelerimizle de geleceği yaratırız kehanetler üretiriz.

İlgili yazı:   Kutsal Savaş

Peki olması gereken nedir? Hep iyi şeyler düşünmek mi? Hep zihnin boş olması mı?… İkisinin de sürekli yapılamayacağını biliyoruz. O nedenle belki de en iyi yol başımıza ne gelirse gelsin olduğu gibi kabullenmektir. Küçük şeylerin iyi yanlarını, güzelliklerini görmek, kötü şeylerden de alınacak ders ve deneyimleri almaktır. Çünkü şu bariz ki bu dünyaya bir şeyler deneyimlemeye geliyor ve bir şeyler öğreniyoruz. Birer avatar olarak bu bedenlerin içindeyiz…  O zaman bırakalım da üst benliğimiz olması gereken neyse yapsın, bize de bu deneyimlerden haz almak kalsın. 2013 yapımı “About Time” – Zamanda Aşk filmini izlemiş olanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır. İzlemeyenlere de tavsiye ederim. Filmde de dediği gibi: “Hepimiz birer zaman yolcusuyuz.” 🙂

Anın kehaneti zamandan da önce yazılmışsa, ana güvenelim. Şu an; varoluşun kendini gerçekleştirmekte olan yegane kehanetidir…


Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

4 yorum yapılmış, sen de yazsana :)

  1. Bahsettiğin falcının kehanetlerinin tutup tutmadığını merak ettim 🙂 Ben şahsen bu tür fal, kehanet ve hatta burçlar gibi geleceği öngördüğü iddia edilen şeylere pek inanmıyorum. Yine de bu geleceği bilmek imkansızdır anlamına gelmiyor. Ben insanların bireysel olarak kendi tecrübeleri ve gözlemleriyle ve beyinlerinin kendilerini aşan, pek farkında olmadıkları yetileriyle – tıpkı Laplace’ın şeytanı gibi – zaman zaman geleceği hesaplayabildiklerini ve bunu bir şekilde hissettikleri ya da rüyalar vasıtasıyla kendilerine yansıtabildiklerini düşünüyorum. Ancak yalnız adınızı ve doğum tarihinizi söylediğiniz, siz hiç tanımayan birinin bu hesabı yapabilecek veriye sahip olduğuna inanmıyorum.

    • Ben de temkinli yaklaşıyorum bazılarına. Kahve falı, yıldızname gibi fallar geçmişi bilmekte çok iyiler, nasıl yapıyorlar bilmiyorum ama gelecek konusunda başarısızlar ve bunu falcının söylediği şeyden de anlamak mümkün. Falcı okuduğu sayfanın sonunda bana 84 yaşına kadar ömür göründüğünü de söyledi, güldüm tabi. 😀 Dedim ki eğer o sayfalardan birinde 30 yaşındaki birine 35 yaşında öleceksiniz yazarsa onu da okuyor musunuz? Falcı da bunun sadece bir tahmin olduğunu, gerçeği sadece Allah’ın bilebileceğini söyledi. İronik… Başka baktıran kişileri dinlediyseniz, kulak misafiri olduysanız hep geçmişi nasıl da tam doğru olarak bildiklerinden bahsederler ama gelecek öngörüleri pek tutmaz falların. Geçmişi nasıl bildiklerini bilmiyorum ama dediğiniz gibi insanın henüz anlayamadığı beyinsel bir aktiviteden olabilir. Bunu bir forumda şöyle yorumlamıştım: CERN’deki büyük hadron çarpıştırıcısında bile zamanda geriye ve ileriye giden parçacıklar yüzünden istenilen sonuçlar sağlıklı elde edilemiyor. Çünkü ışık hızına yakın hızlarda çalışırken bunların olması bir yerde kaçınılmaz lakin aranan higgs bozonunun davranışı ışık hızının görelilik prensibine uyarlanmasıyla alakası yok. Higgs bozonu tabiri caizse kafasına göre zamanda geri ve ileri gidiyor, zaman sanki ona işlemiyor… Zihin yapımızda da sonuçta özde bu partiküllerden var ve neden olmasın, beynimizdeki kuantum parçacıklarımız bizim algımız dışında zamanda yolculuk yapıyor olabilir ve bu sayede falcılar geçmişi bilebiliyor olabilirler… Sadece bir yorum…

      Lakin tarotu tüm bunlardan ayrı tutuyorum, tarot hep ilgimi çeken bir şeydi çünkü insanın içsel yolculuğunu anlatıyordu tarot aslında kartları sırasıyla baştan sona dizince. Ben de yakın bir tarihte ilgilenmeye başladım ve kendime bir açılım yaptım. Kartların kehaneti kısa bir sürede net bir şekilde yoruma gerek bırakmadan tuttu. Bu açıklanması zor bir şey, belki de sadece tesadüf der geçeriz ama tutarlı bir görüşümüz olmalı hayatta. Ya her şeye tesadüf diyeceğiz ya da tesadüf diye bir şeyin olmadığına inanacağız. Bir ateist her şeye tesadüf diyebilir, evren tesadüf eseri oluşmuş diyebilir lakin ben hiçbir dine mensub olmasam da yine de tesadüf diye bir şeye inanmıyorum, o nedenle sizin de vurgu yaptığınız gibi henüz açıklayamadığımız fenomenler olduğunu düşünüyorum ama açıklanamaz olduklarını düşünmüyorum. Çok sevdiğim bir söz vardır: Yeterince gelişmiş bir teknolojiyi büyüden ayırt etmek imkansızdır…

  2. Tarot kartları, fallar vs çok uzun yıllardır (hatta yüzyıllar) bu kadar popüler olduğuna göre belli bir başarısı olsa gerek. Ya da insanlar doğru da yanlış da olsa sadece kendi geleceklerine dair bir şeyler öğrenmeye ihtiyaç duydukları için nesillerdir böyle şeylere yönleniyorlar. Benim bunların hiçbiriyle ilgili bir tecrübem olmadı. Ancak bir bilim insanı olarak bu tür fenomenlerin de bilimsel yöntemlerle incelenmesini çok isterdim. Aslında bildiğim kadarıyla özellikle 2. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş yıllarında bazı fizik ötesi konularda deneyler yapılmış fakat hiçbiri başarılı bir sonuç vermemiştir. Bu yine de tüm “doğa üstü” dediğimiz konulardan uzaklaşmayı getirmemeli. Elbette bu tür fenomenlerin çoğu bilimin ilgi alanında değildir ya da zaten bilimsel olarak incelenmesi mümkün değildir. Ama bir kısmı detaylı olarak incelenirse bazı çok ilginç sonuçlar almak mümkün olabilir.

    • Kesinlikle! 🙂 Farkettiyseniz blogdaki profik resmim Fringe dizisindeki Walter Bishop karakteri.Çok sevdigim bir karakterdir.Diziyi ilemişseniz zaten biliyorsunuzdur,izlemediyseniz çılgın profeaor tadinda bir adamdi ve inanilmaz icatlar yapiyordu.Ama senaristler bu karakteri soyle çizmişlerdi: Pek cok metafizik kavrami bilimsel yolla aciklayabiliyordu.Hatta mudahale edebiliyordu yaptigi icatlarla.bir tanesini anlatayim…Bir odada bulunmus iki insanin gecmisteki bir konusmalarini dinlemek icin odadaki pencerenin camına bir duzenek yerlestiriyordu ve ayni okuyucu kafanin plaktaki girinti cikintilardan sarkiyi calmasi gibi cam uzrine islenmis mikro dizeydeki ses dalgalarini,bir nevi sesin parmak izlerini okuyabiliyordu,bu sayede konusmayi dinliyordu.Elbette bilim kurgu ama ozel yetenekleri oldugu iddia edilen bir mentalistin yeteneklerini aciklamada kullanilabilir…Dizide araf denen yerin bile paralel evrenler arasindaki paradox bir yapi olmasindan ve arafin dongusel yapisindan bahsediliyordu goruntulerle,tabi araf kelimesi hic gecmiyor ama kullanilan metaforlardan bunu anlamak mumkun…

      Özetle gorusunuze aynen katiliyorum,metafizik ve dogaustu daha cok incelenmeyi hakediyor.Sahsen bunlarin zaten incelendigini de dusunmuyor degilim.Sadece halktan gizli tutuluyor olabilir.

      Fizik dunyasi gelismekte,kuantum dunyasina dogru gidiyoruz.kuantum kilitlenme denen bir fenomen kesfedildi ve bununla nesneleri ucuruyorlar,bir TED konferansinda canli gosterildi.2 yila calisma son halini bulacak ve gelecege donus filmindeki ucan kaykay gercek olacak 🙂 Oysa birkac yuzyil once biri ucsa cadi diye yakilirdi…

Lütfen düşüncelerini yaz, bu yorum alanı senin için :)