Westworld 2. Sezon İnceleme – Westworld Felsefesi

Ortalama okuma süresi 9 dk.

Westworld 2. sezon 10. bölüm ile sezon finali yaparken geride aklımızı çelen pek çok iddia bıraktı. Westworld 2. sezon analizi içeren bu yazımızda dizinin karmaşık olay örgüsünden çok alt metinde yatan transhümanist iddialara göz atacağız. İnternette dizinin kurgusu ile ilgili yüzlerce yazı bulabilirsiniz çünkü tıpkı lost dizisi gibi oldukça karmaşık bir zaman çizelgesinde ilerlediği için anlaşılmakta güçlük çekildi fakat Zamanın Ötesi olarak zamana çok takılı kalmayıp olayların “ÖZ” ‘üne odaklanmayı düstur edindik. Nitekim kişisel olarak da bu olay örgüsü tartışmalarının, dizinin asıl anlatmak istediği şeyin önüne geçtiğini düşünüyorum. O nedenle… sadede gelelim 🙂

Arka fonda:

Westworld dizisini izlememiş olanlar da yazıyı okuyabilirler, yabancılık çekmeyeceklerdir fakat dizinin finali hakkında bilgiler içerdiğini söylememiz gerek.

“Gerçek şu ki, insan yalnızca kısa bir algoritmadır. Aldatıcı biçimde yalındırlar. Onları bir kere ayırt edince, insan davranışları oldukça öngörülebilir. Yapabilecekleri en iyi şey kodlarına göre yaşamak.” –Logan Delos (sistem)

“Bizim için yaratacakları hiçbir dünya gerçek olanla kıyaslanamaz. Çünkü gerçek olanın yeri doldurulamaz.” -Dolores Abernathy

“İnsanların aklı başında diye tanımladığı şey dar bir davranış aralığıdır.” -Bernard Lowe

Ford: Ev sahiplerinin hikâyelerinin 30 yıl boyunca neden hemen hemen hiç değişmediğini merak ettin mi?

Bernard: Döngülerin daima ev sahipleri için olduğunu farz ettim. Onları dengede tutmak için. Ancak hiç de bu değil öyle değil mi? Park bir deney, bir deneme odası. Konuklar değişkenler…ev sahipleri de kontroller. Konuklar parka gelince izlendiklerini bilmiyorlar. Gerçek benliklerini görüyoruz. Her seçimleri bilişlerinin, dürtülerinin başka bir kısmını su yüzüne çıkarır. Delos onları anlayabilsin diye. Delos onları kopyalayabilsin diye!

Ford: Dünyadaki her bilgi parçası kopyalandı, yedeklendi. İnsan zihni dışında. Dijital dünyadaki son analog aygıt.

Bernard: Ev sahiplerini kodlamak için burada değildik. Konukların (insanların) kodunu çözmek için buradaydık.

Ford: İnsanlar dirilişe oynuyor, ebediyen yaşamak istiyorlar. Onlar olmanı istemiyorlar, sen olmak istiyorlar. Özgür iraden evrendeki bulunması en güzel, en zor kudret… sana söylediğim gibi bir hata. Artık hepiniz özgürsünüz.

Westworld 2. Sezon

Westworld 2. sezon incelemesi için alıntılanan yukarıdaki replikler, en başta insan olmanın ne demek olduğu, bilincin kopyalanması ve özgür iradenin tanımı hakkında ciddi savlar ortaya atıyor. Şahsen yapımı sadece bir televizyon dizisi olarak değil de bir tür geleceğe bakış belgeseli gibi izledim çünkü söz konusu teknolojiler hiç de ütopik değil, yaşanabilecek sorunlar da bir o kadar da gerçekçi.

Westworld 2. sezon incelemesine geçmeden önce dizinin yaratıcılarını tanımakta fayda var. Genel anlamda tüm film ya da dizileri incelemeden önce yapımcılarına ve senaristlerine göz atmada fayda var çünkü hiçbir eser yaratıcısından bağımsız değildir. Senaristler kendi hayat görüşlerini yapımlarına işlerler ve böylece gerçekte ne anlatmaya çalıştıklarını daha iyi anlarsınız. Eğer sıkı bir “Darren Aronofsky” hayranıysanız ne demek istediğimi anlarsınız. Bu yönetmen hakkında da bir inceleme yazısı paylaşacağız ileride.

Dizinin yaratıcıları Lisa Joy ve Jonathan Nolan. Jonathan Nolan, “Person of Interest” dizisinin yaratıcısı. Bu dizi tüm dünyayı izleyen ve olası suçluları, suç işlenmeden önce tespit eden bir yazılımın özgür iradesini kazanarak bir yapay zekaya dönüşmesini konu alıyor. İzlemeyenlere öneririm, ağızda bir nevi “Azınlık Raporu” filmi tadı bırakıyor fakat yapay zeka göndermeleri oldukça derin yerlere gidiyor. Hükümetleri, büyük biraderi ve elitleri eleştiriyor. Tüm eleştirel durşuna rağmen dizi insanları gelmekte olan bir şeye hazırlıyor gibi görünüyor. Nitekim Westworld de her ne kadar elitlere ve hükümetlere laf çaksa da insanları gelmekte olan dijital devrime hazırlıyor. Tıpkı 1966 yılında çekilmeye başlanan “Star Trek” dizisinden 3 yıl sonra aya ilk insanlı uzay aracı gönderilmesi gibi… 🙂

İlgili yazı:   The Zero Theorem - Sıfır Teorisi (Film Analizi)

Jonathan Nolan ayrıca “Interstellar” (Yıldızlararası), “Kara Şövalye Yükseliyor”, “Batman Kara Şövalye”, “Prestij” ve “Akıl Defteri” filmlerinin de senaristi. IQ’sunun ne kadar yüksek olduğunu tahmin etmek zor değil. Beni aralarında en etkileyen yapımları “Batman Kara Şövalye” ve kuşkusuz “Interstellar” olmuştur. Kara şövalye filminde Joker karakterinin kaosu sembolize eden performansı sanırım her izleyicide derin izler bırakmıştır. Bütün filmlerinde kaos ve düzeni çatıştırması şahsi anlamda keşfettiğim ilk pattern oldu. Jonathan Nolan, abisi Christopher Nolan gibi, “Ordo Ab Chao” yazımda da belirttiğim “kaostan doğan düzen” temasını işlemeyi seviyor. Prestij ve Interstellar filmleriyle de varoluşu sorgulayan ve Akıl Defteri gibi filmleriyle de insana “ben diye bahsettiğim insan kim?” sorusunu sorgulatan bir dünya görüşü var. Görüldüğü gibi aslında sanatçılar topluma karşı çıplaktırlar. Eserlerine, yazdıklarına bakarak, bir şeyler üreten insanların karakterini ve dünya görüşünü az çok tespit edebilirsiniz. Çünkü sanatçılar yalnızdırlar ve yalnızlıklarını sanat severlerle, okurlarıyla paylaşma güdüsündedirler 🙂

Westworld de böyle kişisel bir sorgulamadan yola çıkılmış bir senaryo gibi duruyor.

Soru basit: İnsan nedir?

Basit dediysek… İki kelimede ibaret diye. Cevabı için insanlık binlerce yıldır arayışta…

Westworld’ün ana kurgusunu anlamak için yukarıdaki son diyaloğu idrak etmek yeterli. Öncelikle insanları eğlendirmek amacıyla içinde insan benzeri robotların olduğu bir tema park oluşturuluyor. Daha sonra William (namı diğer “Man in Black”) patronu James Delos’u ikna ederek parka büyük oranda ortak oluyor. William ve Delos’un amacı tema parkı eğlence amaçlı işletmekten ziyade, insan bilincinin kopyalanması ve insanın ölümsüzlüğünün sırrını çözmek. Şu bir gerçek ki insanın ölümsüzlüğü ancak bilincinin ölümsüz bir bedene kopyalanmasıyla mümkün. Yani bu kısmı dizi kurgusu değil, gerçek bilgi. Eğer bu başarılırsa hakikatten de insan ölümsüzlüğe kavuşmuş olacak. Kah sanal bir gerçeklikte, kah yapay bir bedende…

Bunu başarmak için iki şey gerek; ölümsüz bir beden ve bilincin ölümsüz bedene sorunsuz aktarımı. Birinci koşul dizide gerçekşelmiş görünüyor fakat ikincisi henüz başarılamamış çünkü bilinç sağlıklı ve tam olarak dijital ortama aktarılamıyor ve aktarılan kısım da yapay bedene adapte olamıyor. Yapay zeka konunun neresinde derseniz, yapay zeka, iradesiyle söz konusu yapay bedenine rahatlıkla hükmedebiliyor. Hakikatten de yapay zeka konusunda araştırma yapan okurlar bilecektir, insan bilincinin yapay bir uzva hükmedebilmesi halen yazılım ve kodlar vasıtasıyla mümkün olmakta. Yani bilinç ve yapay zeka algoritmaları (kodları) birlikte çalışmak zorunda ki uzuvlara, bedene hükmedebilsin. O nedenle Westworld dizisindeki kurguda da bu çalışmaları geliştirmek için bu yapay park kullanılıyor.

Gelelim insan nedir sorusuna. Bilim insanı en temel birimine ayırdığında şimdilik bilinç cevabına ulaşıyor. Yani bilime göre şu an insan = bilinç. O nedenle önce bilincin ne olduğu çözülmeli, akabinde de bilinç kopyalanmalı. Bilim insanlarının ajandası bu. Westworld kurgusunda bilinci kopyalamanın yöntemi olarak insanların tercihlerini nasıl verdiklerini ölçmek kullanılmış. Dizinin iddiası şu: Bilinç yani insan denen mefhum, yaptığı tercihler, verdiği kararlardır. Tercihleri insanı insan, bilinci bilinç yapar. İnsanlar neye göre karar verir, bunun kodunu bulursak, bilincin yani insan olmanın da kodunu bulmuş oluruz ve böylece onu kopyalaya da biliriz. Dizi net bir şekilde bunu savunuyor. Ya da en azından dizideki Delos şirketinin iddiası bu. Bu yöntemle bilinci kopyalamaya çalışıyor.

Westeorld 2. sezon inceleme - İnsan bilinci kütüphanesi

Bir an durup bunu düşünelim. Hakikatten de bilinç verdiğimiz kararlar mıdır? Yaşamakta olduğumuz hayata, dünyaya baktığımızda doğru bir önerme gibi görünüyor. Çünkü sadece yerimde durur ve hiçbir şey yapmazsam,  bir eşyadan farkım kalmaz. Beni bir şey yapmaya güdüleyen bazı içsel kodlarım mevcut. Hayatta kalmak bunlardan biri. Eğer dağın başında tek başıma otururken üzerime bir ayı yürüyerek bana saldırmaya kalksa ayağa kalkar ve kaçarım. Ayağa kalkıp kaçmaya karar vermem bilincimin bir eylemi ve hayatta kalma kodunun bir sonucunu icra ediyorum. Yani davranışım yüksek olasılıkla ön görülebilir. Daha kompleks bir örnek vermek gerekirse; birine açılmak istiyorum fakat adım atamıyorum. Ona sevgimi ifade edemiyorum, saçmalıyorum… Burada beni tutan kod rezil olma, reddedilme korkusu. Yani irademe hükmeden kodlar mevcut. Eğer bu kodlar çözümlenebilirse inan bilinci de çözümlenebilir ve kopyalanabilir iddiası ile Westworld’deki çalışmalar yürütülüyor.

İlgili yazı:   Yüksek Benlik Nedir?

Westworld 2. sezon 10. bölümde yani sezon finalinde öğreniyoruz ki, söz konusu çalışmalar nihayete ermiş ve sistem bilincin kodlarını çözmüş. Diziye göre insan denen mefhum önceden tahmin edilebilir kodlara sahip, çünkü insanlara ne kadar farklı koşul, olanak sunulursa sunulsun hep aynı seçimleri yapıyorlar. Hatta bu kod sayısını da 10247 olarak veriyor. Burada sembolize edilen şey dna dizilimi ya da sinapsisler arası bağlantı sayısı olabilir, bu konuda net bir şey söylenmiyor.

Westworld 2. sezon inceleme - "Bilinç 10247 koddan oluşur."

Yani ayının üzerinde insan kıyafeti de olsa, ayı sevgiyle, şefkatle de yanınıza yaklaşsa, etraf orman değil de şehir merkezi de olsa, eğer kodunuzda üzerinize yürüyen ayı karşısında kaçmak varsa, kaçarsınız. Tasavvuf’ta buna terkip deniyor. Terkibinizde utangaçlık, girişken olmama, reddedilmekten korkma varsa, koşullar ne olursa olsun, zengin de olsanız fakir de, sosyal bir ailede de büyüseniz içe kapanık bir ailede de yetişseniz, eğer sevdiğiniz kıza açılmaktan çekiniyorsanız, kodlarınızda bu varsa her koşulda bunu yaşarsınız.

Dizinin iddia ettiği şey aslında şu: eğer kendinizin farkında değilseniz, size yüklenmiş kodlarla hayatınızı idame ettiren robotlardan farkınız olmaz. Bu kodlar bazen genlerden yüklenir. Atalarımızın travmalarını yükleniriz. Bazen büyürken ebeveynlerimiz tarafından yüklenir. Annemizden yeterli takdir, tebrik ve övgü almamışızdır. O nedenle sevdiğimiz insanlardan da takdir, övgü bekler, gelmeyince düşeriz. Çünkü kodlarımızda bu vardır. Tıpkı sezon finalinde James Delos’un kendi travmasını atamaması nedeniyle aynı travmayı oğluna da miras bırakması gibi…

Westworld 2. sezon analiz - Sistem yöneticisi Logan
Westworld 2. sezon analiz - Baba ve oğul delos

Kişisel olarak ben buna zincir adını veriyorum. Annenizin annesinden gördüğü sevgisizliği size aktarması ve sizin de sonraki nesillere aktarmanız, ayaklarınıza bağlanmış bir zincirdir ve sizi özgürlüğünüzden alıkoyar. O döngü devam ettikçe özgür değilsinizdir ve zincire yeni bir halka eklemeye devam edersiniz. Fakat zinciri bir defa kırdığınızda artık özgürsünüzdür! 🙂

2. sezon boyunca vurgusu yapılan özgür irade meselesi de bu nedenle… Gerçek özgür iradeye sahip olanlar ev sahipleri yani robotlar. Çünkü kodlarını değiştirebileceklerinin farkına vardılar.

Biz de kendi kodlarımızı, şartlanmalarımızı değiştirebileceğimizin farkına varıp değiştirdiğimizde gerçek insan oluyoruz.

Sonsuz yaşam dediğimiz şey de ne bedende ne bilinçte, kodlarımızı kırıp kendimize vardığımız, zamanın ötesine geçtiğimiz yerde…

“Görmek için cenneti bir kum zerresinde, bir cenneti yabani bir çiçekte,

Tut ebediyeti avucunun içinde ve ebediyeti bir saat içinde.” –Robert Ford (William Blake şiirinden alıntı)



Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

12 yorum yapılmış, sen de yazsana :)

  1. Güzel bir yazı olmuş,tebrikler:)aylar önce size zincirimizi kırmak için bir kodun varlığını hissettiğimi söylediğimde bana isimsiz olanı düşün demiştiniz,bende öyle yaptım ve bir sonraki yorumumda bana artık daire değil spiral çizdiğimi söylemiştiniz ve kendi kendime giden yolda sonsuzluğun kapısını açtığımı tespit ettiniz;bende size bundan sonra hangi yolu izlemeliyim diye sormuştum cevap vermediniz sanırım sezgilerimi özgür bırakmak ve yolu kendimin bulmamı sezgilediniz,bir şey oldu:)türkiyenin en büyük magazalar zincirinin deposunda 100 kişiyle aktif olarak çalışıyorum 2 senedir ve telepatik bir bağımız oluştu,ortamdaki negatif enerji kayboldu ve gerçektende koşulsuz sevgi saygı yardımlaşma yaşanıyor son 1 yıldır ve son bir ayda da inanılmaz şekilde hepimiz gençleşmeye başladık,neden nasılları boş verdik hergün güle oynaya işe gidiyoruz,zamanın ötesi aklıma geldiğinde bursa ili bilincime düşüyor,gerçektende bursada öğlene doğru bir parkta zamanın ötesi takipçileriyle buluşuyoruz,hatta daha yakınlaşmadan birbirimizi tanıyor el sallıyor tahminim 24 kişi geliyor ve masa boom big bang ötesi kelimeler bile zayıf kalıyor hepimiz telepatik anlaşıyoruz inanmışız hissediyoruz ve anlaşıyoruz:)hepimiz bir iz sevgiyiz saygıyız yardımlaşmayız sadakat sözüyüz:))kalın sağlıcakla huzurla sevgiyle,teşekkürler

    • Bloga yazı yazarken ve yorumlara cevap verirken zihnimle (ego, öğretilmiş kodlar…) hareket etmemeye çalışıyorum. İlhama inanıyorum ve bloga ne yazarsam yazayım akışta yazdığımı düşünüyorum. Size verdiğim cevapları da ben vermemişim de sanki ÖZ’den, birden gelmiş gibi hissediyorum. 🙂

      Ben İzmir’liyim ama ilginç, yarından sonra bir fotoğraf çekimi için Bursa Gemlik’te olacağım. 🙂 İçinize Bursa ile ilgili düşen his, hoş bir eş zamanlılık olmuş 🙂 Elbet bir gün Zamanın Ötesi’nde buluşmalar gerçekleştireceğiz, o an geldiğinde zamandan mekandan münezzeh oluruz zaten 🙂

  2. Yani önce bursayı kodladınız daha sonra deniz kenarı gemlik ve gemlikteki deniz kenarındaki o eşsiz güzellikteki çay bahçesini kodladınız ve masalar ,dalga sesi renk koku vs….ve biz sanırım bizde orda olmuş olduk:))teşekkürler

  3. Sevgili Ahmet. Dr Michael Newton’un çalışmalarını içeren 2 kitabı ile alakalı değerlendirmelerini merakla bekliyorum. Bu arada zamanın ötesi takipçilerinden de varsa okuyanların görüşlerini bilmek isterim. Selamlar…

    • Göksel merhabalar. Söz konusu kitapları okumadım ama Michael Newton’un çalışmalarını biliyorum. Okuduktan sonra detaylı fikirlerimi paylaşırım. Sadece şunu söyleyeyim, biyolojik olarak ölen ve tekrar hayata döndürülenlerle yapılan pek çok çalışma okudum. Michael Newton haricinde de kah bilimsel kah akademik araştırmaya yönelik bu tür çalışmalar mevcut. Hepsinde de ortak noktalar, ortak söylemler var. Birbirini tanımayan insanların ölüme yakın deneyimleriyle ilgili ortak şeyler söylemesi bir gerçeğe ayna tutuyor, o da kollektif bilinç ve bilincin ölmediği gerçeği… Bilinç sadece dönüşür 🙂

  4. Battlestar Galactica hakkında bi yazı da yazarsanız muhteşem olur. benzer kulvardalar westworldle. İzlemediyseniz muhakkak izleyin ve o güzel yorumlarınızı eksik etmeyin bizden. Çok seviliyosunuz

    • Merhabalar, tavsiyeniz ve başkalarından da gelen işaretler üzerine bu diziyi izlemeye başladım. Şu an 3. sezondayım. İnanç felsefesi üzerine derin bir kurgu ve alt metin var dizide, çözümlemesi zor olacak ama bu da çok katmanlı senaryolardan biri… Bolca sembolizm var dizide. Bu katmanlardan biri de yahudi mistisizmi ve tarihi… 12 kabile, bolca 33 rakamı, tek tanrılı din ve çok tanrılı din çatışması, yahudilerin mısırdan çıkışı ve tek tanrılı dinin yayılması, savaşlar, soykırım, sistematik infazlar, toplumların yapısı ve diğer sembollerle birlikte bir tür tarihsel süreci izliyor gibiyiz ama daha kimin neyi temsil ettiğini tam çözemedim. Üzerine düşünüp detaylı yazacağım. Ama her şeyden öte westworld ile benzer bir tema var ki o da iç ses göndermesi – ki bu apayrı bir blog yazısı olacak 🙂 Tavsiyeniz için teşekkürler.

  5. Merhabalar
    İlginç bir o kadarda gerçekçi bir blog. Umarım kararlılıkla devam eder.

    Yukarıdaki yazıyla ilgili aklıma ilk gelen Mevlana’nın sözlerinden biri

    İnsan düşünceden ibarettir. Gerisi et parçasından başka bir şey değil.

    Herkese selamlar.

  6. “Biz de kendi kodlarımızı, şartlanmalarımızı değiştirebileceğimizin farkına varıp değiştirdiğimizde gerçek insan oluyoruz”
    Yazmışsınız size kesinlikle katılmıyorum kendi sartlanmalarinizi degistirebileceginize dair özgür olmaya yönelik beyninizdeki kod olmasaydi böyle dusunmez ve değiştirmeye calismazdiniz ki değiştirdiğinizi düşünseniz dahi yine nihai sonuçta kodunuzun ürünü olmaktan bir adım öteye gidemeyecektiniz kodunuzda bir değişiklik yazılı olduğu için buna teşebbüs edecektiniz ancak değiştiren yine siz olmayacaktiniz, yani ne kadar cabalasanizda nedensel determinizmin ötesine gecemezsiniz buna kader de diyebilirsiniz eğer öyle derseniz güzel bir sözle bitireyim yazımı; ne kadar kaçtığını sansa da aslında kaderine koşar insan

  7. merhaba ,Dolores’in Westworld de host ya da insanlar tarafından vurulması fakat ölmemesi neyi simgeliyor sizce?

    • Merhabalar 🙂 Güzel bir detay yakalamışsınız. Her ne kadar Holywood film ve dizilerinde vurulup da ölmemek bir klişe olsa da bu dizide her şey bir metafor olduğu için Doloresi’n ölümsüzlüğü de kuşkusuz Dolores’in kazandığı bilinçle ilintili. Yazıda da bahsettiğim gibi kişi kendi kodlarının farkına varıp müdahale edebildiğinde artık o kodlardan münezzeh olur. Bağlayıcılığı kalmaz. Yaşam ve ölüm döngüsüne de bir kod gözüyle bakabiliriz Westworld terminolojisi içinde. O halde Dolores artık mutlak özür iradesine kazanıp yaşam ve ölüm döngüsü yazılımından münezzeh olmuş diyebiliriz. Fikir çok uçuk gelse de daha önce yapılmışı var: Ghost in the Shell anime filmi. Her ne kadar Matrix için başyapıt desek de Matrix filminin yapımcılarının da bizzat ilham aldığı, matrixten önce çekilmiş bir film. Bu filmde yazılımın kendisi bilgisayardan yani bedeninden dışarı çıkıp bir robot ya da bilgisayar işlemcisi olmadan da var olabiliyordu. Dolores için aynı şeyi söylemiyorum ama önce ölüm ve yeniden doğum döngüsünü kırdı üçüncü sezonda da malum kader döngüsünü kırdı. yani saf bilince doğru yol alıyor gibi görünüyor. 🙂 Bedenden bağımsız bilinç.

Lütfen düşüncelerini yaz, bu yorum alanı senin için :)