Xanadu

Ortalama okuma süresi 4 dk.

Şu an bu yazıları okumak, harflere bakmak, kullandığım tek bir virgülün, okurken sizin hayatınızdan çalacağı yarım saniye, hayatınızda ne kadar değişiklik yaratabilir? Şu an kişisel görüşlerimi mi yazıyorum yoksa geçmişi mi yazıyorum? Eğer bunları okuyorsanız şu an ben bunları çoktan yazmış bitirmiş olacağım ama siz şu an, yani kendi zamanınızda okuyorsunuz. Oysa ben şu an, yani kendi zamanımda yazıyorum. Öyleyse ben şu an geçmişi mi geleceği mi yazıyorum?… 🙂

Bundan bir süre önce “tesadüfen” eski evimize gitmek durumunda kalmıştım. Çünkü annem bir eşyasını orada unutmuştu ve almam gerekti. Gitmişken vaktim de vardı ve eski evimizdeki dolabımdaki ilkokul kitap defterlerimi karıştırayım dedim. İlkokul 3. sınıf defterimin son sayfasında bir yazı ve şekil ilgimi çekti. Büyük harflerle XANADU yazıyordu ve üzerinde de sonsuzluk sembolüne benzer bir şekil çizilmişti. Benim el yazım olduğu barizdi, nitekim etrafındaki diğer karalamaları yarım yamalak hatırlıyordum da ama bu yazı ve bu şekli neden yaptığımı hatırlayamıyordum. İşin ilginci Xanadu kelimesini o dönemde duyabileceğim herhangi bir kaynak yok, okul kitaplarımızdaki bir hikayede geçebilir ya da bir çizgi romanda ama çizgi romanlarım yoktu ve okul kitaplarımızdaki hikayelerde geçmiyordu. Ne kadar zorlasam da neden o yazıyı yazdığımı ve o kelimeyi nereden duyduğumu hatırlayamadım. Sonra önemsemedim, bir hafta sonra yine “tesadüfen” bir tv reklamı gördüm. Xanadu Resort Hotel diyordu. Bu adla bir otel zincirinin ilk tv reklamıydı. Bu kelimeyi hayatımda ilk defa bir hafta önce kendi defterimde kendi yazımdan okumuştum ama bir hafta sonra ikinci kez bu kelime karşıma çıkmıştı. Şaşkınlık içerisinde kelimenin kökenini araştırmaya koyuldum çünkü bu kadar “tesadüf” fazlaydı. Çünkü annem eşyasını unutmasa ben bu yazıyı göremeyecektim, o gün o reklamı görsem de umursamayacaktım ve araştırmak için bilgisayarımı açmayacaktım, evden daha erken çıkacak ve bir sonraki değil bir önceki otobüse binecektim ve tüm hayat çizgim değişecekti. Ama annem eşyasını unuttu ve bu yolda ilerledim. Kelimeyi daha da detaylı araştırmaya başladıkça çok ilginç bilgiler öğrendim, farklı sitelere bilgilere yönlendirdi. Kelimeyle ilgili öğrendiğim en önemli şey ise orjininin rüyalar olmasıydı. Yani bir kişinin türettiği bir kelime değildi, aslen tam orjini bilinemiyordu bile, rüyalardan gelmişti…

İlgili yazı:   Korku & Gelecek

Kubilay han yaz ayları kalmak için görkemli bir saray yaptırmıştı ve sarayının ismini rüyasında bir kadın ona söylemiş Xanadu diye. Bu gün Xanadu antik bir Türk şehridir aynı zamanda buradan yola çıkarak. Aynı zamanda 1797 yılında  İngiliz şairi Samuel Taylor Coleridge, İngiltere’nin güneybatısında, Nether Stowey’deki çiftliğinde Marco Polo’nun kitabını okurken Kubilay Han’ın sarayının anlatıldığı pasaja gelince uykuya dalar. Uykusunda bir düş görür. Uyanır uyanmaz kağıda kaleme sarılır ve Kubla Khan adlı ünlü şiirini yazmaya koyulur. Bu şiirde de  Xanadu kelimesi geçer. Şairin kendi söylemiyle Xanadu kelimesini güzel bir kadın rüyasında kulağına fısıldar. Bunların haricinde ulaştığım birkaç farklı yerlerde de kullanılmış da olsa hiçbir kullanımında kelimeye bir anlam yüklenmemiş, ev ismi, bir proje ismi gibi özel isim olarak kullanılmış. Etimolojik bir kökeni de olmadığı için kendi gizemini kendi içerisinde koruyor kelime. Ama önemli olan benim hayatıma yön vermiş olmasıydı ve daha da önemlisi bunu bilmeden kendi elimle yapmış olmamdı.

Bu zaman paradokslarına benziyor. Misal geleceğe dönüş filmlerindeki martinin geçmişteki annesiyle ya da kendisiyle karşılaşıp kendi geleceğini kendi kendine değiştirmesi / yönlendirmesi gibi. Aslında şu an yaptığımız da bu. Şu an yaptığımız her hareket geleceğimizi şekillendiriyor. her düşünce bile karar süreçlerini etkiliyor. Ama bunu genelde bilinçli olarak yapıyoruz. Peki bilinçsiz olarak yaptığımız bir hareket kendi geleceğimizi etkiliyorsa o zaman geleceğinizi kim yazıyor?

Bir önceki yazıda geçmişin genel anlamda hatırladıklarımız+hatırlamadıklarımızdan oluştuğuna vurgu yapmıştım. Hatırlamadıklarımız da geleceğimizi etkiliyor / değiştiriyor. Hatırlamadıklarımızı neden hatırlamıyoruz? Orası ayrı bir konu çünkü bu konuda da teorik düzeyde düşünceler geliştirilebilir, hatırlamadığımız anlarda neler oldu acaba?  (Hayal gücünüze bırakıyorum burayı 🙂 ) Şu bir gerçek ki geçmiş dediğimiz olguya ancak sınırlı zihin haritamızdan ulaşabiliyoruz. Yani geçmiş algımız yaşadığımız olaylardan değil ancak hatırlayabildiğimiz olaylardan ibaret, buna geçmiş diyoruz günlük hayatta. Oysa hatırlamadığımız olayların da yani hatırlanamayan, zihnimizde var olmayan, bize göre yok olan hatıraların da geleceği etkilediği bizzat yaşadığım olayda bariz olarak görünüyor.

İlgili yazı:   Omega Noktası

Peki neden hatırlayamadığımız olaylar yaşayıp geçmişimizi değiştiriyoruz farkında olmadan? Bu bir ince ayar mı? Biri ya da bizzat kendimiz ya da kendi bilinçaltımız bize müdahale mi ediyor? Dediğim gibi soruları ortaya atıp kaçacağım, daha önce de yazdığım gibi sorular cevaplardan daha önemlidir. 🙂

Siz ne düşünüyorsunuz? Sizce geçmişiniz size hükmediyor mu? Yoksa geçmiş sadece hatıra, aslında her şey şu anda mı geçekleşiyor? Shördinger’in kedisi gibi… Hem ölü, hem diri.


Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

18 yorum yapılmış, sen de yazsana :)

    • O filmi de bunu gördükten sonra araştırdığımda öğrendim. O yaşlarımda köyde büyüdüğümden doğru dürüts tvmiz bile yoktu böyle şeyler izleyebileceğim zaten. 🙂

  1. dejavu ‘ben sanki bu anı yaşadım hissi’ yaşarken geleceği hatırlıyoruz dİyebiliriz

    • Evet, hep deja vu olduğumuzda sanki geçmişte yaşadığımız bir şeyi tekrar yaşıyor muşuz gibi hissederiz. Oysa geleceği yaşamaktır o dediğiniz gibi. Deja vu nun bilimsel açıklamalarında bile bu var, yaşanan gerçek olayın algıda senktron kaymasına uğraması deniliyor. Yani gelecekle algılanan şu an arasında zaman farkı olunca gelecek geçmiş gibi oluyor.

      Bense toptan gelecek ya da geçmiş birer illüzyondur diyorum, sanal kavramlar… Sadece şu an var. 🙂

  2. Yine aynı his ! Başlıklarda Entropi ve Xanadu kelimeleri… çok ilginç…

    Xanadu Oliva Newton John hayranlığım olduğu dönemlerde izlediğim fantastik bir filmdi. Filmde rüyalarda ortaya çıkan ve güzel sanatların 7 tanrıçasının yaşadığı mitolojik, fantastik ve ütopik bir yer olarak tasvir ediliyordu.

    Zaman, seçimler ve paralel evren, gün bugün yarın kavramlarını Einstein ile incelemeye başladıktan sonra , Fringe akımına kendimi kaptırmadan önce bir kitap çok etkiledi beni… “Bir” Richard Bach… mutlaka okumuşsunuzdur…

    • Yok okumadım,ama simdi aciklama yazisina baktim kitabin,bu zamana kadar duymamis olmamdan oturu utandim 😀 Ilginctir bu aralar insani insana insancs anlatan,insana ayna tutan filmler,diziler,kitaplara denk geliyorum hep,sanirim bu kitap da biraz boyle ve boyle konulari cok seviyorum.Cok tesekkurler kitap tasiyeniz icin 🙂

      • Kişisel karmanız çalışıyor demek ki 🙂 utanmayın, herşeyi bilmek,öğrenmek ve yaşamak zorunluluğunda değiliz…
        Sevgilerimle

      • 🙂 Bunu söylemeniz çok ilginç, çünkü herşeyi bilme hırsımı hissetmiş gibi söylediniz, evet var böyle birşey,bazen takıntı derecesinde. Tüm evreni ve ötesini bilmek istiyorum,o nedenle kendimi hep büyük bir bulmacanın ya da oyunun içinde gibi hissetmişimdir. Shekspirin dediği gibi: tüm dünya bir sahne…Ya da Jumanji filmindeki gibi zarlari atip bizi bekleyen suprizlerle karsilasmak ve onlari çözmek gibi. Etrafımdan gelen uyaranlar,isaretler olduguna inanir ya da inanmak isterim ben,bu sekilde bakmak ve yasamak daha eglenceli en azindan 🙂 Sanirim sizin bilerek ya da bilmeden soylediginiz bu söz de benim icin bir uyariydi,dikkate alacagim 🙂

      • Çok ilginç bir çağda yaşıyoruz 🙂 hem bir çok keşif ve buluş var, sanki geriye çok az şey kalmış gibi… Öte yandan merak uyandıran ve cevap bulamadığınız sonsuz sayıda sorular… Felsefe bu nedenle var 🙂
        Simyacı’ da yolcu, yol ve yolculuk muhteşem finale ulaştığında “hazine” başlangıç noktasındadır. Bazen makro ölçekte arayıp bulamadığımızı, mikro ölçekte yakalayabiliriz 🙂 herşey farkındalık ve bakış açımızla ilintili 🙂
        İyi geceler…

      • Shakespear’i Shekspir diye yazmanız ciğerimi dağladı ama bende de sizin gibi her şeyi bilme, güzel olan her şeyi okuma, izleme, araştırma isteği var. Bence zararı yok gündelik hayatımızj sekteye uğratacak, işerimizi aksatacak kadar takıntı haline getirmediğimiz sürece merak iyidir diye düşünüyorum.

      • 😀 Haklısın, bir Shakespeare hayranı olarak doğru yazılışına ben de çok dikkat ediyorum ama toyluğuma ver, 4 sene önce yazmışım, o zamanlar asiyiz tabi, “istediğim gibi yazarım” modunda 😛 😀 Şaka bi yana bazen olabiliyor, sizin de Shakespeare yazarken sonuna e harfiini koymayı unutmanız gibi 🙂

        Katılıyorum, ben de aradan geçen 4 yılda sizin gibi düşünmeye başladım. Bu güzel bir istek ve dengeye de oturttum, öncelik sırasına koydum. O obsesyondan çıktım 🙂

      • Ahahshahad ava giderken avlanmışım zaman değişiyor düşünceler değişiyor tabii. dört yıl önceki bir yazı olduğunu farketmemiştim merakınızı diri tutmanız güzel

      • Güzel tarafı da bu zaten. Bu blog hiçbir düşünceyi empoze etmiyor çünkü istese de empoze edemez. Blog da zamanın ruhuna göre evrimleşiyor ve gelişiyor kişilerden bağımsız olarak. Bilimin izlediği metot da budur. Bugün muazzam bir teori ortaya atılır. Hakikaten bu teori pratikte işe de yarayabilir ama bir 10 yıl sonra bunun yanlış olduğu ortaya çıkabilir. Blog da böyle. Tek amacı farklı bir bakış açısı sunmak. 🙂

  3. Selamlar. Benim adım Kubilayhan 🙂 Xanadu ile, sizinkine benzer motiflere sahip bir tecrübe ben de yaşadım. Otelci bir dostumuz bir gün annemi aradı ve “Xanadu”nun ne anlama geldiğini sordu. Henüz “Ansiklopedi” çağındaydık ve Ana Britannica’ya baktık ve buranın Coleridge’in “Kubilay Han” şiirindeki ütopik yeryüzü cenneti olduğunu öğrendik. Kendisi de ünlü bir otel zincirinin sahibi olan bu dostumuz, Xanadu Oteli’nden çok etkilenmiş ve bu yüzden adını araştırma isteği duymuştu. Tabii şiirin adı aynı zamanda benim de adım olduğu için Coleridge’le yakından ilgilenmeye başladım. İlginç bir şey fark ettim: Adımla şiir yazan(!) bu adamın ölüm tarihi ve benim doğum tarihim aynıydı: 25 Temmuz 🙂 Bu arada Iron Maiden’ın sevdiğim bir şarkısı “Rime Of The Ancient Mariner”ın da Col’un şiiri olduğunu öğrendim. Bu ilginç tesadüfler ve eşzamanlılıklar zinciri sonunda şiir yazmaya başladım. Bugün bilim-kurgu ve fantastik öykülerden oluşan basılı bir kitabım var: “2453 Alınyazıcı”. Ve ikincisini de basmak üzereyiz. Xanadu nedir sorusuyla başlayan bu süreç, beni bir yazara dönüştürdü. Selamlar, teşekkürler. (Not: Borges’in “Denemeler’in de İmparator Kubilay Han ve Coleridge’in rüyasıyla ilgili gizemli bir anekdot vardır. Rastlarsanız o kitabı alın lütfen. Gizem devam ediyor. Xanadu kod, şifre ya da anahtarı, ilginç bir çağrışım zinciri yaratarak zihinsel bazı dönüşümlere vesile oluyor) Selamlar, teşekkürler

    • Bu paylaşımınız için çok teşekkür ederim Kubilayhan 🙂 Xanadu’nun kendi başına bir gizemi olduğuna hep inandım çünkü kelimenin etimolojik bir kökeni, orjini yok. Rüyalardan gelmiş. Bir kelime düşünün rüyada söylenerek gerçek hayata girmiş. O nedenle büyülü olduğu kesin. Iron Maiden ben de dinlerim ama o parçasını kaçırmışım, bakayım. Xanadu’nun sizi kitap yazmaya kadar götürmesi ayrı bir güzellik olmuş, tebrik ederim. Ben kendi gizemimi halen çözemedim. O yazıyı neden ilkokul defterimin arkasına yazdım bilmiyorum ama kelimenin nerelerde kullanıldığını görünce öneminin farkına vardım. Hyperborea ya da altın çağ tasfirlerindeki cennetsi şehirler gibi kullanılmış Xanadu da bazı gizli cemiyetlerin ajandalarında… Borges’in denemelerini de not ettim teşekkürler tekrar 🙂

  4. Coleridge’in Xanadu’yu Shang-tu’dan türettiği yazılıyor. Bana da bu sav mantıklı geliyor. Mesajınızı biraz geç gördüm, kusura bakmayın. Tekrar görşmek üzere

    • Bana da Shangtu’dan türemesi savı mantıklı geliyor ama Shangtu da Xanadu gibi yine şehrin ismi, özel isim. Shangtu’nun etimolojik kökenine indiğimizde gene pek bir şey bulamıyoruz ya da sizin bulgularınız varsa paylaşırsanız sevinirim. Bu kelimeye atfedilen manaları buldum (cennetvari, ütopik şehir vs.) ama dediğim gibi asıl manasını bulamadım.

  5. Tekrar merhabalar. Shang-tu kelimesinin etimolojik kökenini bizzat o bölgenin dillerini bilen birileriyle görüşme şansınız olursa bulabilirsiniz zannediyorum. Antalya’da çalıştığım dönem Kazak turistlerle sıkı fıkı olmuştuk. Hayal meyal hatırlıyorum, benzer bir kelimeden, kavramdan bahis açılmıştı. Ama zihnimden silindi gitti…

Lütfen düşüncelerini yaz, bu yorum alanı senin için :)