“Kusursuz insan, tüm dünyayı yabancı bir diyar gibi görendir.” – Victor Hugo
“Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.” – Tolstoy
“İnsan, içinde bir yabancıyı barındırır. Yazmak, işte o yabancıya ulaşmaktır.” – Marguerite Duras
Her yeni güne uyandığında, her şeyin aynı olduğunu sanıyorsun. Pencerenden görünen manzaraya aşinasın. Her sabah kahvaltılık aldığın fırına, içtiğin çaya aşinasın. Günlerin getirdiklerini biliyorsun, günlerin tozuna aşinasın.
Hiç düşündün mü bir yabancı olduğunu? Her yeni günün, keşfedilmesi gereken bir gezegen olduğunu? Malum… İngilizcede “alien” kelimesi hem “yabancı” hem de “uzaylı” anlamında kullanılır. Sanki biz uzaylı değilmişiz gibi… 🙂 Oysa sen de uzaylısın. İlla bir başka gezegene gitmene gerek yok. Uyandığında, pencerenden görünen ağaca dikkatli bak. Şu sonbahar aylarında her gün yaprakları biraz daha solup sana renk oyunları yapıyor. Dalları, narin bir kadının soyunup dökünmesi gibi kendini açığa çıkartıyor. Gittiğin fırındaki kasiyerin gözlerinin içine bak. Bir yabancı gibi bak… Bu gezegene henüz gelmiş bir uzaylı gibi anlamaya çalış. Ekmek ve simit kokularının üzerine sinişini hissederek kasiyerin gözlerindeki sabah mahmurluğuyla soluk ama canlı ışıltıya bak… Bir insanın gözünün içine bakmak ile sıcak ekmek kokusu arasındaki bağlantıyı anlamaya çalış. Ya da yaprakları dökülen bir ağaç ile kuruyan yapraklarından yapılan çay arasındaki bağlantıyı görmeye çalış. Nasıl olur da bir bitki insanın içine girebilir? İnsana başka hisler yaşatabilir? İçtiğin kahveyi hisset. Nasıl olur da kahve çekirdekleri sana haz verebilir ve gözlerini ışıldatabilir?
Yabancı ol. Uzaylı ol. Başka bir gezegenden geldin ve burayı anlamaya çalışıyorsun. Etrafına bak. Her gün geçtiğin meydana bak. İlk defa görüyormuşçasına. Güneşe bak, aya bak. Dikkatli bakıldığında gündüz bile ayın göründüğünü fark et. Ne ilginç bir gezegende olduğunu fark et. Güneş ve ayın aynı anda göründüğü ve insanların aynı güneş ve ayın altında yürüyüşlerini izle. Hiç oturmadığın bir banka otur, sokaktaki sirkülasyonu izle. İşlerine giden insanların oluşturduğu nehrin nasıl da dünya gezegeninin akarsularına benzediğini fark et. Aynı güneş ve ayın altında akıp giden insanların sohbetleri ile kuşların seslerinin birbirine karışışını dinle.
Ne ilginç bir gezegen…
Yabancısın. Uzaylısın. Aynı zamanda sen de uzaydasın. Uzaydansın. Uzaktansın, yabancısın ama tanıdıksın. Keza yabancı olduğun şeyin bizatihi kendisisin. Baktığın, gördüğün, hissettiğin ve tattığın tüm o şeyleri hem keşfedensin hem de bizatihi onlarsın. Eğer gün doğumuna yabancı gözlerle bakarsan, ilk defa geldiğin bir gezegenin ilk gün doğumunu seyredercesine heyecanlanırsın. Çünkü yabancısın, yabansın. Aynı zamanda yabanın içinden gelensin. Sen o gün doğumusun. Gün batımısın. Doğum ve ölümsün. Güneş ve aysın. Gündüz ve gecesin.
Sen O’sun. O da sen. O nedenle her şey bu denli yabancı; her şey bu denli aşina…
Huzursa aradığın, cevap içindeki yabancıda.
Belki çok uzakta, uzayda
Ama uzaylı gözlerle baktığında
Haz da huzur da yabanda.
Yanında.
İlk defaymışçasına bak 😉
Zamanın Ötesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Evet, bizde uzaydanız; hatta kendisiyiz biz evrenin ta kendisiyiz. Ne dışarıdayız ne de kenarında. Her baktığımız şeyde biz varız ben varım. Sadece bakmak değil , görmek lâzım .
Ben kendimi seyrediyorum. Iyi de buna ne kadar dayanırım bilemiyorum; sadece kendimi seyretmeye, yalnızlığımı farkedinceye kadarının sonrasında ne kadar aklım kalır, onu da bilemiyorum…bilmenin sınırını zorlamanın getirisi ne olabilir ki, bunu düşünmenin riskini göze alamıyorum………
Mesele bilmek değil Gül. Baktığımız ve gördüğümüz şeylerde bilme halini yaşamıyoruz. Bahsi geçen yabancı gözlerle bakmak ve baktığın yerde olduğunu görmek aslen bir “olma” deneyimi. Bilme değil. 🙂 O nedenle salt kendini seyreyleme. Kendinden çık ve muhteşemliği gör. Bu sayede kendi bedenine hapis değil, aksine özgür olursun. “Free your mind!” 🙂
Selam,blog ismini tamamlayan bir yazı yani zamanın ötesinde yazılmış sadece farkındalık dürtüsünü fazlasıyla yaşatan muhteşem bir yazı bu;düşünce bilinçten kaynaklanıyorsa ve sonsuz hıza sahip ise bu yazıda hız ekarte edilerek uzak yakın kavramlarıda ortadan kalkmış;bu farkındalık ile bilinçsel olarak bedenselliktan zihnimizi kurtarmış oluyoruz ve geçmiş ve geleceği an da hal edinip zaman içerisinde zamansızlığı yakalamış;doğmaktan doğrulmaktan kurtulmuş;sebeplere tabi olmadan bu dünya yurdunda yaşayan bir uzaylı oluyoruz)))
Çok güzel bir yaklaşım olmuş Zero 🙂 İronik dimi… Yabancı olarak, yabancılaşarak aksine bizatihi yabancı olduğumuz şeyin kendisi oluyor ve dediğin gibi zaman / mekanın ötesine geçiyoruz.
[…] bu oyun sahnesinde gerçek performansımızı sergileyebiliriz. Tek yapmamız gereken, hikâyemize yabancı gözlerle bakmak ve onu yargısızca yeniden […]